Bölüm-1

32.3K 1K 25
                                    

Damra Demirkıran*

Suyun taşması için bir damla yeterli olmuştu.
Her şeyin bu hale gelmesi için de bir Damra yeterli olmuştu.

Uçağın sarsılışıyla kısa süre içinde Urfa'ya inmiştik.

Şimdi asıl sınav başlıyordu.

"Hesna!"
Rojin üzerime koşarken ben çatık kaşlarımla yapmacık bir şekilde öksürerek, her kötü gününde yanımda olan dostuma sarıldım.
"Pardon, Afra." Diye güldüğünde devam etti,
"Çok özlemişim."
Daha sıkı sarılırken kendimi sıkıp "Bende." dedim.

Yeni hayatımda ağlamaya yer yoktu.

"Hadi gel, ağabeyimle tanış," kolumdan tutup beni çekiştirdiğinde başım dönmeye başlamıştı bile.
Takım elbisesi, düzenli birinin önüne geldiğimizde
"Merhaba," diye gülümsedim.
Onun resmini görmüştüm, Rojin'in telefonunda.

"Merhaba, ismim Baran." dediğinde "Afra," diyerek tanıttım ismimi.
"Memnun oldum." diyerek geride bıraktığımız bavul ve çantamın bulunduğu yere ilerlerken Rojin bu sefer çıkışa doğru sürüklüyordu.

"Nasılsın, iyi mi bebiş?"
"Daha iyi olacak." diye kahkaha atarken arabaya binmiştik bile.
Rojin hala büyümeyen karnımla ilgilenirken abisi Baran, dikiz aynasından gülerek Rojin'e bakıyordu.

Kendimi kaybolmuş hissediyordum, hiç bilmediğini bir yere gittiğinizde bi an annenizi kaybeder gibi olursunuz da içinizi bir korku alır ya, o duygu vücudumu esir alırken annemin beni hiç bulamayacağı ayrı bir korku salıyordu.

Rojin "Rahat çıkabildin mi?" Diye soru yönelttiğinde gözlerimi yoldan ayırıp "Sanki her an yakalanakmışım gibi hissettim ama kolay oldu ya," diye yanıtladım sorusunu.
"Peki Damra? Bu kararın doğru olduğuna inanıyor musun?"
"Elbette doğru olan bu, Damra beni gördüğünde yolunu çevirecek kadar nefret ediyor benden gidip ona ben hamileyim desem 'babası olmadığıma yemin edebilirim' diyeceğine yemin edebilirim." Diye sitem ettim.
"Sende haklısın ama babasız bu çocuğu nasıl büyüteceksin sen, çok zor olacak." Ona katılıyordum, elbet zor olacaktı ama hayatta bazen zorluklarla başa çıkacak kadar güçlü olabilmeli bir insan.
"Yapacak bir şey yok artık, keşkelerin yararı yok." Diyerek başımı dışarı tekrar çevirip etrafı izlemeye devam ettim.

"Yalnız Civan ağa durumu öğrenirse vay halimize!" Diyerek güldüğünde Baran'ın beyaz dişleri gözüme çarptı.
Karizmatik, yakışıklıydı.
"Civan ağa kim oluyor?"
"Dedemiz oluyor, biraz ters gelecek senin hamile olman falan." Dediğinde suratları düştü, demek ki ciddi bir konuydu.
Yorgundum ve bunu düşünmeyi daha sonraki günlerime erteledim ve başımı cama yaslayıp gökyüzünü izlemeyi tercih ettim.

Terleyen avuçlarımı üzerimdeki kıyafetin eteklerine sürdüğümde başımı baktığım gökyüzünden indirip Rojin'in açıp dakikalardır beklediği kapıdan içeri girip beklemeye koyuldum.

15 dakika bile sürmeyen zaman diliminde evlerine gelmiştik.
Şehir merkezinin göbeğindeki bir binadan içeri girerken kendimi fazlalık hissetmeye başlamıştım bile.

En kısa zamanda özel hastaneleri araştırıp başvuru yapacaktım zaten, buraya bir süreliğine geldim diye kendimi avutuyordum.
Araştırmama göre özel birkaç diş polikinilikleri de vardı, hepsine başvuracaktım bende, elbet biri çağırırdı.

"Hoşgelmişen kızım!" diye samimice gülümseyen kadının anneleri olduğunu anlamıştım.
"Hoşbulduk teyzem." diyerek elini öpüm alnıma koydum.
"Anne, Afra yorgun biraz uyusun." diyen Rojin'e ne kadar ısrar etsem işe yaramamıştı.

Yorgun hissetmiyordum.
İki katlı, modern evdi; öncelikle salondaki büyük kitaplık dikkatimi çekmişti.
Yukarı çıktığımızda Rojin odaları tanıtıyordu.
3 odadan biri onun, biri abisinin, biride benimmiş.
Bana ayrılan oda ikisinin odasının ortasında olandı.
"Karnın aç mı?" diye sorduğunda "Atıştırmıştım, değil." diyerek yatağa oturdum.
Sanırım günün yorgunluğunu hissetmeye başlamıştım.
"Atıştırmıştım ne Afra, iki canlısın sen, yok öyle abur-cubur." diye anneler gibi kızarken aklına annemi düşürmüştü.
Acaba mektubu okumuşlar mıydı?
Yokluğumu farketmişmiydi, üzülmüşmüydü?
Rojin'in çıkmasıyla odaya Baran ve bavulum girdi.
"Ah, teşekkür ederim." diyerek birden ayağa kalkınca başımın dönmesi bir olmuştu.
"Rica ederim, rahatsız gibi görünüyorsun, rahat ol. Burası artık seninde evin."

Ona gülümseyip odadan çıkışını izledim.
Bavulumdan pijamalarımı çıkarıp giydikten sonra bavulu dolabın kenarına koyup düzenleme işini yarına erteledim.
"Hadi bakalım, bunları yiyorsun, sonra uyuyorsun."

"Gerek yoktu Rojin," diye sızlanırken tepsideki yemeklerden azar azar yedim ve tepsiyi iteledim, daha çok yiyemeyeceğimi belli etmek için.

"Şimdi yatıyorsun, sabah işlerimiz var."

Ben ne işleri demeye kalmadan Rojin odadan çıkmıştı bile.

Yeni odamda yeni yatağımda ilk uykumu uyumak üzere yatağa geçtim ve kısa hayaller sonucu uykuya daldım.

Karnımın guruldamasıyla yataktan kalkıp üzerime günlük şeyler giyinip karşıda olduğunu öğrendiğim lavobaya geçip yüzümü yıkadım.
Uyku sersemliğimden çıkınca aşağı inip tabak çatal seslerinin geldiği yöne adımlarımı attım.

Fatma teyze ve Rojin kahvaltıyı hazırlıyordu, neşeli çıkan sesimle "Günaydın." dedim ve masaya henüz koyulmamış kahvaltılıkları farkedip dolaba yöneldim.

"Günaydın kızım, rahat uyudun mu?"
"Uyudum tabiki," diyerek dolaptan çıkardığım zeytin ve peynir tabağını çıkarıp masaya koydum.

"Afra, ne yapıyorsun sen?" diye bağıran Rojin'e bakıp 'yanlış bir şey mi yaptım acaba' diye düşünürken "Yardımcı oluyorum, yanlış bir şey mi yaptım?." diyerek iki adım geri çekildiğimde
"Saçmalama, ben yaparım geç otur, hamilesin." dediğinde buruşturduğum yüzümü normale soktum.
"Görende karnım burnumda sanar," diyerek gözümü çevirdim ve ona aldırmadan devam ettim.
Fatma teyze bu halimize gülerken Rojin "Bunu gördüm!" Diyerek omzuma hafifçe vurdu.
"Ah acıdı," diyerek naz yapacakken mutfağın kapısı tıklandı.

"Günaydın hanımlar." diyerek mutfağa giren orta yaşlı adamın babası olduğunu tahmin ettiğim Halis amcaya "Günaydın, meraba." dedim.

"Günaydın kızım, sen Afra olmalısın." dedi.
"Evet efendim."
"Efendimler falan yok artık kızım, sen bizim de kızımızsın artık." diye kaşlarını çatmasıyla "Peki." dedim ve Fatma teyzenin yaptığı yumurtayı servis tabağına koydum.

"Hadi, oturun siz, Baran'ı uyandırıyorum bende." diyerek mutfaktan mutfaktan çıkan Rojin'in sözüyle çekinerek sandalye çekip oturdum bende.

"Torunum kaç aylık kızım?"

"4 aylık." dediğimde Halis amcanın yemeye başlamasıyla bende bana gülümseyerek bakan domateslerden bi tane çatalıma taktım.
Domatese alerjim olsada şuan -açlıktan olduğunu tahmin ediyorum- canım çekmişti.
"Cinsiyeti belli mi?"
"Merak etmediğimden doktoruma sormamıştım."
"Merak etmediğinden mi?"
"Benim için önemli olan sağlığı, hem öğrenmeyince daha heyecanlı olur."

Fatma teyzeyle konuşmamıza
"Kızım bende kalp var, bu heyecana dayanılır mı?" diye laf atan Halis amcaya küçük kahkaha attım.

"Bugün öğreniriz nasıl olsa," diyen Rojin'e soru sorar gibi bakınca, "Muayne olacaksın canım, yeğenimi görmek istiyorum."
"Daha yeni gittim hastaneye canım, gerek yoktu aslında."
"Ben göreceğim, olmaz."
"Peki, sen nasıl istersen canım." diyerek son ekmek parçasını da ağzıma atıp Rojin'in benim için koyduğu sütten bir yudum aldım.

"Annecim, biz çıkalım, geç kalacağız." diyerek telaşla ayaklanan Rojin' e gülümseyip bende ayaklandım.

YENİ DAMATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin