Bölüm-6

15.4K 729 4
                                    

Günlerce yatak istirahati yapmaktan sıkılmıştım artık.

Rojin'in getirdiği kitap ve filmleri bitirmişim günlerce.
Bugünde sabahın köründe kaldırılıp kahvaltı yapıp konağın arkasındaki bahçeye yollanmıştım.
Sabah serininde bahçeye gitmem daha iyi olurmuş.
Bahçedeki domates ve biberlerle ayrı ayrı ilgilenip sularken Rojin'de yanıma geldi.
Civan ağayı ikna edip yanımda kalma kararı almıştı.

"Bak, domateslerin bu kollarının üzerinde çıkanları koparıp uzayan kısımlarını bağlayacaksın," Rojin önümde eğilip yapmam gerekenleri söylerken bende onu dikkatle dinleyip aklıma yazıyorum.
Doğa ile ilgilenmem iyi olur dediklerinden bunu yaptırıyorlardı ve bu psikolojik olarak bana iyi geliyordu.
Domateslerle ayrı ayrı ilgilenip suladıktan sonra doğruldum ve biberler ve patlıcanlara ilerledim.
Onlarıda suladıktan sonra kahvaltılık domateslerin kızarmışlarından bir tane alıp ağıma attım.

Tadı harikaydı, şehirden aldıklarımızdan bambaşkaydı hatta.
Rojin'in getirdiği sepeti kızarmış domatesler ve büyümüş biberlerle doldurduktan sonra birazda patlıcan ekledim.
Sepeti alacakken Baran önümde durup işaret parmağını burnumun üzerinde salladı.
"Ağır taşıman yasak!" Diyerek sepeti aldı.
Bebeğim büyüyordu giderek, karnım daha belirgin olmaya başlamıştı, 19. Haftayı geride bırakmış, 20. Haftaya girmiştik artık.
Kızım 6. Ayına girecekti yakında.
Hergün boy aynasının karşısına geçip incelediğimden pek farkedemiyordum ama belirgindi yinede.
Eve girdiğimizde Civan ağa ortalıklarda yoktu, bu aralar odasından çıkmıyordu, eskisi gibi davranmıyordu.
Kızımı ve beni aileden kabul edip onun doğumunu bekliyordu ev halkı.

Akşama misafirlerimiz vardı yine, bu sefer o kız gelmeyecekti, hatta o kız benim etrafıma bile gelemeyecekti, Civan Ağa'nın kesin emriydi bu.

Baran "Gel biraz dolaşalım," diyerek çağırdığında onu onaylayıp çıkacakken Arjen ana kolumdan tutup içeri çekti beni.

"Gel bi kızım sen şöyle," diyerek merdivenlerden yukarı çıkardı beni.

Tek ses, tahta merdivenlerin ayaklarımız altında gıcırdamasıydı.
Ev halkı öğlen istirahati için odalarına çekilmişti anlaşılan.
Arjen ana odasına girip beni de yanına aldı.
Dolabından birkaç parça bir şey çıkarıp bana döndüğünde elindekilere bakıyordum.
"Kızım, en azından dışarı çıkarken karnını ve başını kapa, ayıptır," diye şiveli konuştuğunda onu onaylayıp elindeki yeleği ve baş örtüsünü aldım.

Yelek oldukça bol olduğundan bana 3 beden büyük gelmişti, karnımı kapatsın diye bunu verdiğine emindim.
Başıma da örtüyü geçirdim.
Aynadaki yansımama baktığımda buradaki kızlara benzemiş halimi gördüm, farklı olmuştum.

Aşağıda beni bekleyen Baran'ın yanına inerken Rojin'in kısık kahkahasına somurtarak cevap verdim.
Baran beni görünce garipseyip "Farklı olmuşsun," diyebildi.

"Kötü, farklı mı?" Diye sorduğumda konağın bahçesinden çıkıp patika yoldan yukarı doğru ileriyorduk.

"Güzel, tatlı olmuşsun yani," dediğinde gülümseyip başımı yere eğdim.

"Sana sormam gereken bir şey var,"
"Tabi sor,"

"Sevgilin, yani bebeğin babası. Onunla barışmayı düşünmez miydin?"

"Hayır."

"Neden hala bu kadar sinirlisin ona karşı?"

"O bana güvenmedi, beni diğer kızlar gibi gördü. Bir de onun bu kararsız haline güvenip affetsem ne olacak biliyor musun?
Bebeğinin sorumluluğundan korkup kaçacak bu sefer." Kaçar mıydı gerçekten?

"Anladım, hala seviyor musun onu?"

"Bilemiyorum,"

Konaktan epey uzaklaştığımızada Baran oturunca bende karşısında oturdum.
Elini cebine atıp çıkardığında elindeki bonibon paketini bana uzattı.
"Belki canın çeker diye almıştım," dediğinde kıvrılan dudaklarımda sevindiğimi belli etmiştim bile.
"Çok teşekkür ederim." Diyerek renkli kapağına tırnağımı takıp açtım ve ağzıma sarı renklisini attım.
"Bu arada aşerdiğin şeye dikkat et, kolayda bulabileceğimiz şeyler aşer." Diye uyarıda bulunduğunda başımı olumlu anlamda salladım.

"Artık dönelim mi? Akşam için hazırlık yapılacak," dediğinde onayladım onu.
Geldiğimiz yolu bu sefer daha çabuk dönmüştük, yol aşağı doğru dik iniyordu.
Güneşin yakıcı sıcaklığı ve üzerimdeki yelek beni daha çok yakarken eve girene kadar dayanmak zorunda kaldım.

Misafirler için hazırladığımız tatlılarıda servis tabağına ayarladıktan sonra benim görevim bitmişti.

Rojin'in kuzeni ile tabakları misafirlere taşırken Rojin'de çayları bardaklara koyuyordu.
Bu sefer gelen misafirleri yeni tanıyordum, hepsi beni süzerken yorumlarınını da yapıyorlardı.
'Güzel kızmış,' 'bahtı güzel olsun,' ve anlamadığım diğer cümleler.

Benide aralarına alıp karnımı okşarlarken sanki ilgi görüyor gibi hissediyordum şuan.
Güzel dualarını okurlarken bir yandanda evlilik konusunu getiriyorlardı.
Bahane bulup kızların yanına geçtiğimde Rojin'in bakışı gözümden kaçmamıştı.
"Kızım, beni böyle aralarına alıp ilgi göstermediler," dediğinde o bakışın kıskançlık olduğunu sonradan anlayabilmiştim.

"Kıskanma, kıskanma." Diyerek tatlı tabağı alıp kızların yanına oturdum.
Tam tatlıyı ağzıma atacakken Rojin elimden alıp "Dur, o tatlı, tuzlularından al," diye bağırdığında mutfaktaki kızlar olarak iyi gülmüştük.
"Ee, bebeğin babasıyla nasıl tanıştınız anlatsana," diye konuşan kıza dönüp tebessüp ettim.

Sosyal hesaplarına gelen mesajları umursamayan Afra gelen bir mesajı umursamıştı sadece.
Damra'dan gelmişti mesaj, 'karamel' yazıyordu.
Ama bu Afra'nın kalp ritmini bozmuştu.
Afra uzun zamandır hoşlanıyordu zaten ondan.
Öyle romantik bir tanışmaları olmamıştı zaten.
Afra'nın gözü de romantiklikte değildi zaten, o sadece mutluluk ve huzur diliyordu.
Ama Damra, öylesine yazmıştı ona.
Yani Damra böyleydi, aslında.
Kendini bir kıza kaptırmayı saçma buluyordu.
O sadece kızlarla eğlenmeyi bilirdi.
Ama bilmiyordu ki ona sırılsıklam aşık olacağını.

"... öyle işte, romantik bir tanışma değil bizimkisi." Diyerek kahkaha attım.
Onlarda güldü tabi bu duruma.
Böyle tanışma mı olurmuş diye geçirdim yine içimden.
Ama yine dualar ettim o an, iyiki bana o mesajı atmış diye.
İyiki kötü günlerin aksine iyi günler yaşattı, iyiki kızımı karnıma düşürmüş diye.
"Peki yakışıklı mıydı?"
Yüzü aklımda belirince gözlerim yanmaya başlamıştı.

"Sarışındı, gözleri tıpkı benim gözlerim gibi, biraz açık bal rengi gibiydi. Bebek yüzü gibi suratı vardı, pürüzzüz tatlı, masum.
Bana 'Karamel' diye seslenirdi hep.
Saçımı 'Karamelim' diye okşardı.."

Rojin sözümü kesip "Kızım sadece yakışıklı mı diye sordular nerelere gittin yine?" Derken daldığım yerlerden çıktım.

Onu düşünmek bana bu etkiyi gösteriyordu.
Onu düşünmek bana eskiyi anımsatıyordu.
Onu özlemiştim.
Dolu gözlerimle kızlara gülümseyip onlara iyi geceler diledim ve odama çıktım.
Kendimi yatağa atmamla Afra Sancaktar isimle yeni açtığım twitter hesabıyla Damra'nın ismini arattım.

"Gel demek emre girer, haşa!
Ama gelmelisin."

"Yalnızlık sadece zavallı özgürlük."

"İnsan ölmek isteyince, sevecek birilerini buluyor mutlaka."

Ve diğerleri.
Beklediği biri mi vardı, o ben miydim değil miydim.
Aklımı kurcalayan sorular yüzünden tekrar sitrese girmeyecektim.
Aşk acılı tweetlerini favorilere ekledim.
Nasıl olsa resmimden beni tanıyamazdı.
İnstagramdanda aratıp resimlerini indirip teker teker inceledim.

Yüzü gülüyordu, mutlu muydu?
Ya da başkasıyla mı birlikteydi?
Bir resimde sarıldığı başka bir kız vardı.
Bu kızı mı bekliyodu yoksa.
Daha fazla düşüncelere girmeden kendi uykunun kollarına bıraktım.

YENİ DAMATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin