Kayıp Yıldızlar

26 6 17
                                    

      Kapıyı açtığında evin ferah kokusu hoş geldiniz dedi karanlığın içinden, birazdan ellerini çırpıp ışıkları açacak sandım ama her normal insan evladı gibi elektrik düğmesini kullandı. Bende gayet iyi kazanıyordum ve evimi istediğim gibi dekore etmiştim ama şuan içeri girmekte olduğum yer bir evden çok daha fazlasıydı, antreden geçtikten sonra salona girdiğimde kendimi duvarları mobilyaları incelerken bulmuştum. Merakımı gidermek isteyen Burak bana evi gezdirdi, salon, mutfak ve misafir odası alt kattaydı, dediğine göre üst katta da iki yatak odası vardı ama onu yolmamdan korktuğu için beni üst kata çıkarmadı, hiç itiraz etmedim.

      Salondaki koltuk takımı füme rengiydi, yastıklar içi ısıtan renkleriyle farklı bir hava katıyordu, köşede tv ünitesi ve ses sistemi vardı, duvarda asılı olan resimlerin tamamı soyut çalışmalardı, bir tanesi hariç, maç sırasında çekilmiş bir karenin yağlı boya çalışmasıydı sanırım. Resme daldığımı görünce açıklama ihtiyacı duydu, bir hayranı yollamıştı ona bu tabloyu. Sevilen bir sporcuydu Burak, uzun yıllar Fenerbahçe spor kulübünde oynadığı için takımla özdeşleşmişti, milli takımın vazgeçilmezlerinden biri olduğunu da atlamamak gerek elbette, öyle kavgacı bir oyuncuda değildir, bu yüzden takım kaptanı ya zaten, ne zaman maçta olay çıksa hemen ortalığı yatıştırıp gereksiz bir kart çıkmasını önlemeye çalışır. Bu zamana kadar nasıl yurt dışındaki bir takımdan çağırılmadı hayret ediyorum, sorsam yanlış anlar mı acaba, aman sordum gitti.

- Görüşmeye gelenler oldu, ama ben hiç düşünmedim, gayet güzel bir hayatım var burada.

- Ailen nerde yaşıyor?

- Annem ve kız kardeşim Kurtköy'de... babamı bir kaç yıl önce kaybettik.

- Başın sağ olsun.

- Neyse senin Orhan Babayla idare edicez artık ne yapalım.

- ???

- Gözlere bak... tatlım... kendine gel... takılıyorum sadece.

- Babam yeterince hakkından gelememiş demek ki.

- Gözümü korkutmak için elinden geleni yaptı aslında, senin görmediklerin var birde.

- Nasıl yani? Ne yaptı ki sana babam?

- Önce hangisinden anlatmaya başlasam acaba, sana çarpanın ben olduğumu öğrendiğinde attığı yumruktan mı, yoksa ...

- Ne babam sana yumruk mu attı?

- Baya sağlam bir sol kolu var, nerdeyse burnumu kırıyordu.

- Çok üzgünüm birtanem, acıdı mı çok.

- Hala sızlıyor sanki, öpsen geçer aslında.

- Bak sen, bir yumrukta benden yemek istiyorsun anlaşıan.

- Tamam... tamam... siz Karadenizliler fena oluyorsunuz, ben ağzımın payını aldım, sağol.

- Öyleyizdir canım, öyle sosyete kızlarıyla bir tutayım deme beni sakın, hele o boynuna atlayan süslülere hiç benzemem haberin olsun.

- Bak sen, günü gelince hatırlatırım bu sözü sana ama.

- Sahi biz neden İstanbul dışındaki şehirlerden bahsederken (....) şeklinde geçiyoruz.

- Çünkü... memleketi birazcık gezmiş olan herkesin bir yerde tatlı bir hatırası vardır muhakkak, okuyucuların hayal dünyasına bırakıyoruz tatlım.

Yarının Aşıkları- #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin