8. Bölüm

38 3 0
                                    

Arabadan iner inmez hemen eve girdim. Vakit kaybetmeden odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Tam yatağıma doğru ilerlerken gözüm yatağımın üzerindeki pakete takıldı. 'Kim getirmiş olabilir ki?' diye düşünerek paketi elime aldım ve üstündeki notu gördüm ve okumaya başladım. "Sana doğum günü hediyeni biraz erken vermek istedim. Nice mutlu yıllara bücür. Umarım her şey gönlünce olur. Seni çok seven abin." Paketi açmaya üşendiğim için açmadım. Hafta sonu açarım diye düşündüm ve paketi komidinin üzerine koydum.

Bu hafta cumartesi günü benim doğum günüm. Abim niye bu kadar erken verdi ki hediyeyi? Bir gün önce vermiş olsa anlarım ama neden bugün? "Neyse" diyip yatağa girdim ve günün yorgunluğuyla hemen uyumuşum.

Sabah erkenden kalktım. Banyoya girdim. Üzerimi giyinip çantama da bir kaç defter ve kitap attıktan sonra mutfağa indim. Mutfağa girdiğimde Hacer ablayla annemin omlet yarışına şahit oldum. "Günaydın dünyanın en güzel iki bayanı" diyip yanlarına birer öpücük kondurdum ve sandalyelerden birine oturup kahvaltıya başladım.

"Günaydın Almiracım" dedi Hacer ablayla annem bir ağızdan. Hacer ablayla annem ben kendimi bildim bileli çok iyi anlaşırlar. Başlarda Hacer ablayı bana baksın diye tutmuşlar ama daha sonraları hem Hacer ablayla annem çok yakın iki arkadaş oldukları hem de Hacer abla ve ben birbirimizi çok sevdiğimiz ve iyi anlaştığımız için annem Hacer ablanın gitmesine izin vermemiş. Hatta Hacer abla önceki evinde kiracı olduğu için annem Hacer ablayı bizim evde kalmaya ikna etmiş. İşte o günden sonra da Hacer abla ve birbirimizi aile olarak biliriz.

Kahvaltımı da yaptıktan sonra evden çıktım ve okula doğru yürümeye başladım. Ben yürürken yanımda bir araç durdu ve korna çaldı. Korktum ve adımlarımı hızlandırdım. "Günaydın Almira. Benden korkmana gerek yok." Sesin geldiği yöne döndüm. Ege'yi görünce derin bir "oh" çektim. Arabanın camından başını uzatmış bana gülümseyerek bakıyordu. Ege'ye doğru yürümeye başladım. Arabanın yanına geldiğimde durdum. "Atla hadi. Beraber gidelim bugün okula."

"Dün seninle bir kahve içtim diye seninle okula gelecek değilim" dedim ve yürümeye başladım. Arabadan indi ve yanıma geldi.

"Neye kızgınsın?"

"Sana ne? Sana hesap vermek zorunda değilim."

"Belki."

"Asla."

"Belki."

"Asla!" Bu söylediğime güldü ve "Bence bu kadar emin olma" dedi ve arabaya doğru yürümeye başladı. Ben de okula.

Okula geldiğimde Ege'yi bizim sınıfın önünde duvara yaslanmış bir şekilde gördüm. Sınıfa girdim ve arkamdan o da geldi. "Bana neden böyle davranıyosun Mira? Ben sana farkında olmadan bişey mi yaptım?"

"Hayır."

"O zaman sorun ne Mira?"

"Sorun, senin bana çok yakın olman" diyip kantine doğru yürümeye başladım. Arkamdan geldiğini bildiğim halde bişey demeden yoluma devam ettim.

Bizim kızlar kantindeki yerimizde oturuyorlardı. Onların yanına gittim. "Günaydın kızlar. Ötekiler nerde" diyip masadaki yerimi aldım. Neyseki Ege bizimle aynı masaya oturmak yerine arkadaşlarının olduğu masaya oturdu.

"Serdar'ın dün akşamki mevzusunu duyduk. Bizimkiler de ona yine ve yeniden dersini vermeye gittiler" dedi Asya. Asya bu sözleri söylerken bakışlarım hâlâ Ege'nin üstündeydi. Ege bu tarafa dönünce bakışlarımı kızlara çevirdim.

Berna: Mira? Bebeğim iyi misin?
Ben: İyiyim. Ama şu Ege denen çocuk cidden sorunlu.
Asya: Kızlar ben lavaboya gidiyorum. Benimle gelen?
Berna: Sinem sen gitsene. Ben Mira'nın şu çocukla olan derdini öğreneyim. Ah, övünmek gibi olmasın aşk konularında pek bir iyiyimdir.

Sinem Berna'nın bu sözü üzerine masanın üstünde bulunan çikolata kağıdını Berna'ya fırlattı ve "bu seferlik ben gidiyorum ama bir dahaki sefere hep birlikte gidicez. Anlaşıldı mı?" diyip Asya'nın arkasından yola koyuldu.

"Evet. Miracım, seni dinliyorum."

"Berna, yok bir şeyim. İyiyim ben."

"Hadi hadi. Var bir şeyler. Bak tatlım, eğer neler olduğunu anlatmazsan sana nasıl yardım edebilirim? Biz dostuz öyle değil mi?" Başımı olumluca salladım. "Dostlar böyle günler için vardır. Hadi anlat. Seni dinliyorum."

"Dün akşam Ege'yle bi kafeye gittik. Serdar orda başka bir kızla sarmaş dolaş oturuyolardı."

"İyi de zaten sen bunu istemiyor muydun? Yani sen bu çocuğun senin peşini bırakmasını istiyordun zaten. Burda sorun nerde?"

"Burda bir sorun yok. Asıl sorunun olduğu yere şimdi geliyorum. Sonra işte bu bizi gördü. Yanımıza geldi. 'Ben seni hâlâ çok seviyorum. Pişmanım.' Gibi bir şeyler geveledi. İşte sonra Ege baya bir sinirlendi. Dövmeye falan kalktı. Tam o sırada görevliler geldi. Ege, Serdar'ı göstererek 'bir daha bu adamı buraya almayın' falan dedi." Berna, gözleri faltaşı gibi açılmış beni dinliyodu. "Sonra Ege beni kolumdan tuttu dışarı çıktık. Arabaya bindik ve beni eve bıraktı. Bundan öncesini zaten biliyosun. Yani biz sadece dün bir şeyler yaptık diye yine bizim evin önüne gelmiş ve benimle okula gelmek istediğini söyledi. Ben de ona 'dün seninle bi kahve içtim diye seninle okula gelecek değilim' dedim. Sonra da işte okula geldim. Bi baktım bizim sınıfın önünde duvara yaslanmış. Sınıfa girdim. O da peşimden. Sorunun ne olduğunu sordu. Ben de 'bana çok yakın olman' dedim." Berna'ya döndüm.

"Almira gerçekten seni anlamıyorum. Bu çocuk sana baya abayı yakmış. Baksana hiç yanından ayrılmıyo. Hem," Ege'ye baktı ve sözlerine devam etti "ben bu sabah sen gelmeden önce bu çocuğu biraz araştırdım. Ege öyle herkesle konuşan bi tip değilmiş. Hele kızlarla hiç konuşmazmış. Ama seninle konuşuyo." Bana döndü. "Hem bak. Sana nasıl bakıyo."

Ege'ye baktım gerçekten de bana bakıyodu. Benim ona baktığımı farkedince gülümsedi. Ya sen gülme be çocuk. Sen öyle gülünce içimin yağları eriyo. Ay ne diyorum ben ya?! Kendine gel Almira!

"Almira!" Berna'nın sesiyle kendime geldim.

"Ne var be?! Ne bağırıyosun kulağımın dibinde? Sanki sağır var karşında" dedim. Gülmeye başladı. Hayır yani anlamıyorum bütün deliler beni bulmak zorunda mı? Kan çekiyo heralde? Neyse. Bizim kaderde de bu varmış. Ne yapalım.

"Bakıyorum da hani sen de ona karşı boş değilsin" dedi sorar gibi. "Ne alaka şimdi bu" diyip ayağa kalktım. Ben kalkarken ders zili de çaldı. Tam arkamı dönüp yürüyecektim ki sert bi cisme çarpmamla olduğum yerde çivili kaldım. Elini çeneme götürdü ve ona bakmamı sağladı. Ege'ydi. "Sizi sınıfa kadar bırakmamı ister misiniz hanımefendi?" Kahretsin ya! Ama sen böyle bakmaya devam edersen ben birazdan sana hayır diyemicem. Kafamı olumlu anlamda salladım. Allah'ım sen beni nelerle sınıyorsun?

Günün geri kalanında 'Ege bey' yanımdan hiç ayrılmadı. Hatta eve de o bıraktı. Ben ne kadar kendim giderim desem de.

Her Yerde Sen!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin