Soğuk zemine kafamı vurarak uyandım. Buğulu gözlerimi ovuşturarak kendime gelmeye çalıştım. Soğuk zemin ayılmamı istemeyen bir canavar gibi tüm enerjimi emiyordu. soğuktan titreyen ellerimi son bir güçle doğrulmak için kullandım.Hava duvarlardaki yosunlardan dolayı nemliydi. Bulunduğum hücrenin demir parmaklıkları dışında sağlam hiçbir şeyi yoktu. rütübetli duvarlar ardından gelen mahkumların sesleri başıma gelenleri hatırlattı. Bayılmış olmalıydım. Burda tutulmam zaman kaybından başka birşey olamazdı. Burdan çıkmam gerekiyordu. Cüceler için değerli taşlar ve madenler önemliydi çünkü ülkenin ana yapıtaşlarından biri madendi ve gerek ticaret, gerek askeri gereksinimleri için madenler hayati değer taşıyordu.
Ben onlar için bir tehdittim. Zaten yağmacılardan kaçmaya çalışan satirler göçebe hayatı yaşıyordu. Bu nedenle düzeni seven Armae satirlere sıcak bakmıyordu. Eğer burdan bir şekilde kurtulamazsam ömrümün geri kalanı bu eski hücrede geçecek gibi gözüküyordu. Düşünmeliydim. içine battığım bu berbat durumun üstesinden gelmeliydim. Armaelalılar elflerle birleşip Centrum Insula adında bir güvenli krallık kurmuştu. Bu iki ırk krallığı paylaşarak güvenliği bölüşmüştü. Bu, yağmacılara karşı bir acil durum önlemiydi. Ben, muhtemelen Centrum Insula'da değil, oranın dışındaki Armae'nin kontrolü altındaki bir hapishanedeydim. Burdan kaçabilme ihtimalim vardı. Çünkü yağmacılar madenlerle ilgilenmiyordu ve bundan dolayı bütün askeri birlikler Centrum Insula'ya gitmişti. Birkaç gün gözlem yapmalıydım. Burdan çıkmamın tek yolu sabırlı olmaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Bard
FantasyBen bu topraklarda doğdum. Bu topraklarda büyüdüm. Zamanla dağların ayakları, ormanların gözü oldum. Hiçkimsenin cesaret edemediği zorlukları göze alarak kayıp tanrı Pan'ı aramaya koyuldum. Ben, satirlerin en cesuruyum, ben Bard'ım... (Bu kitap kopy...