Bugün, dün sabah yaşdıklarıma şükretmediğime lanet ederek uyandım. Evet, garip bir tanımlama oldu ama tam da yaşadıklarıma uygun.
Bir düşünün; burnunuza dolan gül ve mis gibi köy kahvaltısı kokusu ile gözlerinizi aralıyorsunuz. Tam o sırada yatağın bir ucubda bağdaş kurmuş, yanına koyduğu kahvaltı tepsisi ile sizi izleyen bir eşiniz var ve size tatlı tatlı gülümsüyor. Evet, içinizden şanslı s*rtük dediğinizi duyar gibiyim. Ve tam şu anda ben de kendimr bunu diyorum.
Bir de gelin benim açımdan bakalım olaya: Uyku mahmuru kısık ve muhtemelen şişmiş gözler, gece vakti rastgele toplanmış ama topuz demeye bin şahit; sola yatmış bir kahverengi saç yumağı ve yüzümün sağ tarafında oluşmuş yastık izi. Tataaaam... Yonca'ya merhaba deyin!
Ayrıca, dün gece benim ağzımda fare mi öldürdüler de benim mi haberim olmadı?
Çapaklarla süslendiğine emin olduğum mavi gözceğizlerimi kocaman açarak yataktan fırlamaya çalışıyorum ancak örtü bacaklarıma dolanmış durumda. O an kafamı devekuşu gibi gibi yere gömmek istediğim doğrudur. Henüz evliliğimizin ilk haftası ve ben hala kocamdan utanma evresini geçenemedim. Gayet olası... Hıh!
Ben daha uyku halimden çıkamamışım tabi, boş boş bakıyorum etrafa. O sırada şirin mi şirin gülümsemesiyle sevdiceğizim oturduğu yerden yükselerek benim tarafına doğru eğiliyor. Uyku falan dinlemiyorum ve açıyorum gözlerimi hortlak görmüş gibi. İçimden 'Kış kış Bahadır kış kış, yallah Bahadır yallah!' diye söyleniyorum. Dışarıdan ise dut yemiş bülbülüm.
Cicim aylarında her gelin utanır kocasından. Bana gözlerini belertme... Utanmazsanız çok yüzsüzsünüzdür ayol ben ne yapayım?
Sevdiceğizim adım adım bana yaklaşırken ben de altımızdaki örtüyü toplaya toplaya geri sürünüyorum yatakta.
Şimdi senin aklından geçiyordur: "Adam romantik bi' öpücük konduracak."
Yok anam, yok. Adamı bı tipimle bile soğutamadım kendimden. Her sabah aynı terane. Sabah öpücüğümüş! Hah! Sabah aynada kendime bakmaya korkuyorum ben.Vallahi ne sevap işledim de bana bu adam denk geldi, demiyor değilim. Ama ben biliyorum, kesin pazar poşetlerini taşıdığım Hatice Teyze bir işe yaradı. Ups, kadına sayıp sövmedim değil o poşetler yüzünden ama dualarıyla bu adama ulaştıysam bir Fatiha okurum ardından.
Sen şimdi bunu okurken diyorsundur ki; " Niye anlatıyor ki bunları bana mankafa?" Olabilir, diyebilirsin... Ama mankafayı tercih etmem orasını bilesin.
Bundan sonrası sana Bahadır!
"Sen bunları okurken ben çok uzaklarda olacağım," da diyemem. Çünkü bulmuşun senin gibisini bırakmam Bahadır! Böyle de pek bir sülük havası verdi, değil mi? Pekâlâ...
Bana 20.yaş günümde hediye ettiğin, mavi deri kaplı ve üzerindeki şirin yazıların yanına yapıştırdığın yapışkanlara aşık olduğum -senden sonra- deftere yazma sebebim çok açık sevdiceğizim...
Bugün bana teklif ettiğin şeyi kabul ettim. Ama bi' sor, niye?
Aile konusundaki hassas tavırlarına dayanamadım. Sen, "Onlar bizim ailemiz, bu kadar vurdumduymaz olma!" deyince hafiften bir alındım, alınmadım değil ama haklı olduğunu bildiğim için kabul ettim.
Şu an bagajda bavullarımız, direksiyonda sen ve radyodan çalan o gıcık şarkı... İstikâmetimiz senin tuttuğun ev. Yani evimiz. Aslında ailelerimizle birlikte yaşayacağımız evimiz. Kahretsin, şu gıcık şarkı dikkatimiz bozuyor!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaynanan Seviyormuş (!)
ChickLitKural 1: "Aileden izin alınmadan yapılan bir evlilik her zaman mutluluk getirmez." Üniversitede tanışıp aşık olan çiftimiz, ilişkilerini bir adım daha ileriye götürmek isterler. Bahadır ve Yonca... Yıldırım nikahı ile hiç kimsenin haberi olmadan evl...