Masky Toby'nin baygın bedenini taşırken arkasından gittim.Masky ve Hoodie onun öfkesinden kaynaklanan çığlıklarını duymuşlar ve hemen odama dalmışlardı.Kendine zarar verdiği için ellerini bağlamıştık.Yarım saat kadar debelenip Hoodie'nin kanına enjekte ettiği bir ilaç sayesinde bayılmıştı.Şimdide onu Slenderman'e götürüyorduk.Hafızasını silmemiz gerekliymiş. Ayrıca onu buna söylediğim için cezalandırılıcakmışım.Şahane.Bir ceza almadığım eksikti o da tamamlandı.Toby'nin baygın yüzüne baktım ve içimi çektim. 19 yaşında olmasına rağmen uyurken daha küçük gösteriyordu.Kim bilir şuan zihninden neler geçiyordu? Ben bunları düşünürken Masky Toby'nin ağırlığını daha fazla taşıyamayarak onu sertçe yere düşürdü.
-"Ah biraz dikkatli olsana!"diye tısladım.
-" Birşey hissettiği yok! Ayrıca ne gerek vardı ki onu Slenderman'e götürmeye? Kafasına tavayla vursakta hafızası silinirdi bence!"diye bağırdı bana yanıt olarak.
-"Siz ikiniz kavgayı bırakmazsanız yemin ederim birinizi öldürürüm.Ayrıca Tim sen iyi misin kanka? Ne tavası ya? Kaldır hadi Toby'i"
Masky oflayarak Toby'i tekrar sırtına aldı. Ve Hoodie'yi takip etti.Gözüme giren saçımı geriye attım ve ofladım.Acaba hafızasının ne kadarını sileceklerdi? Belki de bugün yaşadığımız bütün şeyler silinicekti.Hoodie siyah ağır ve büyük kapıyı açıp geçmesi için Masky'e yol verdi.Duvarlara çeşitli proxy işaretleri damgalanmıştı.Masky Toby'i üstüne kan damlatmak isteyeceginiz türden beyazlıkta bir sedyeye yatırdı. Ve beni itekleyerek odadan çıkarttı.
-"Hafıza silinme işleminde içeride duramazsın.Aslında hiç birimiz içeride duramayız.Bunu Slenderman halleder artık git Clocky."Beni itekleyip Hoodie'yle birlikte geldiğimiz yolu gerisine doğru yürümeye başladı.
Gitmem gerekirdi.Fakat ayaklarımı hareket ettiremiyordum.Yanlış bir şeyler olduğunu hissediyordum.Duvara dayandım ve yavaşça yere çöktüm.Toby'nin geleceği Slenderman'in elindeydi ve şimdi hafızasını silerek geçmişini tekrardan elinden alıyordu.Elimi yanımdaki kan birikintisine soktum ve yavaşça daireler çizdim. Kan.Beni bir yandan rahatlatırken diğer yandan daha fazlasını istememe neden oluyordu.Tıpkı uyuşturucu gibiydi.Öldürmeye bir kez başladım mı bırakamıyordum.
Duvarın kenarında artık daha fazla oturmaya dayanacak gücüm kalmayana kadar oturdum.Saat kaçtı acaba? 4 mü yoksa 5 mi?Zaman hayatımı zorla benden çalıyordu ve benim buna itiraz etme hakkım bile yoktu.Yavaşça ayağa kalkıp kanlı elimi tişörtüme sildim.Ses gecirmez kapıya yaklaşıp derin bir nefes aldım. Bütün kuvvetimle kapıyı itip içeri girdim ve onu gördüm.Artık beyaz olmayan kırmızı sedyede oturuyordu.Üstü çıplaktı ve sağ omzundaki proxy işareti belirginleşmişti.Yarasından, proxy işaretinden ve başından damlayan kan gövdesini kaplamıştı.Bir eliyle kanını dudaklarına götürüyor ve bir eliylede sanki parlak güneş ışığından korunmak için elini gözünün üstünde tutuyordu.Yutkundum.Kanla beraber çok tatlı gözüküyordu aslında ama endiselenmem gereken konular vardı.
-"Toby?Mmm...Nasıl hissediyorsun?"diye sordum ama teorik olarak bu sorum saçmaydı.Toby hiçbirşey hissetmezdi yani fiziksel olarak.Kaşlarını çattı ve kirli sakalını kaşıdı.Ağzından kan damlıyordu.
-"Sen de kimsin?"