-1-

122 15 10
                                    

İçime gelen titremeyle hırkamın önünü mümkün olmasa da biraz daha kapatmaya çalıştım. Sonbahar, yaprakları çoktan dökmüştü ve esen rüzgar içimi üşütüyordu. Annemde bitkileri tekrar düzenlemem için görev vere cek günü bulmuş yani. Elimdeki küreği biraz daha derine itip bitkinin kökünü çıkardım. Oscar'ın -Beyaz Golden Köpek- yanına dikmeye karar verdim. Ama kulübesinde yoktu. Oscar diye seslendiğimde evin ön kısmından hav hav diye cevap geldi. Bitkiyi kulübenin içine bırakıp ön tarafa koştum. Oscar kocaman bir çukur kazmıştı.

"Oscar! Hayır! Annem bunu görürse seni hayvan barınağına bile gönderebilir!"diyip kaşlarımı çattım. "Hemen buraları düzeltmem lazım! Of! Git kulübe- yok vazgeçtim. Git azcık dolaşıp gel! Uzaklaşma! Ayrıca ağzındaki şu şeyi de bana ver!"

Ben ona bağırınca her zaman olduğu gibi kulakları aşağı düşmüştü.

"Eğer annem seni evden kovacak olursa depresyona girerim resmen. O yüzden bunu kendi ve benim iyiliğin için düşün." dedim ve yanına çömeldim. Hemen başını kucağıma koyup ağzındaki şeyi bana uzattı. Gördüğüm şeyle şok olmuştum.

"Bu da-" Kaşlarım merakla yukarı kalktı. "Ne?"

Antika el büyüklüğünde bir anahtardı bu. Kim bunu bahçemize gömmüş olabilir ki? Hemen şaşkınlığımı geçiştirdim ve anahtarı hırkamın altındaki bahçıvanlığımın cebine attım. Oscar' ı arkaya kulübesine götürüp kocaman bir kazma aldım. Ön tarafa döndüğümde çukurun yanındaki topraklarla çukuru doldurdum. Sonra arka taraftan 4-5 tane çiçek alıp onları da toprağın üstüne diktim. O sırada annemin arabasını garaja park etmiş yanıma doğru geldiğini görünce elimdeki kazmayı hemen ağaçların arkasına attım. Telaş yaptığım belli olmasın diye elimi kaldırıp "Selam anne!" diye seslendim ve gülümsedim. O ise yanıma kızgın bakışlarla yaklaştı ve elini 'Gerek yok' anlamında yukarı kaldırdı. Bana karşı her zaman böyle resmi olmuştu zaten.

"Lavinya! Aman Tanrım! Bu bahçenin hali ne böyle?!"

"Ama... Ben... Ben hoşuna gider sanmıştım."

"Belli ki gitmedi. O kadar işimin arasında şimdi bir de bahçe düzenleyicisi çağırmam gerek."

"İstersen düzeltebilirim."

"Hayır. Eftelya düzeltir. İçeri gir ve temizlen. Üstüne de güzel bir şeyler giy."

"Peki anne."

Eftelya, Eftelya, Eftelya. Her zamanki gibi en sevdikleri çocukları. İkiz olmamıza rağmen onu daha çok seviyorlardı. Ama bunun nedenini hiçbir zaman anlayamamıştım. Yaptıkları da bir şeye benzese bari.
İçeri girdim. Anne babam Eftelya'nın iki yanına oturmuş gününün nasıl geçtiği vb. şeylerle ilgili konuşuyorlardı. Onları umursamadan merdivenlere yönelmiştim ki babamın sesi beni durdurdu.

"Senin günün nasıldı Lavinya?"

"İyi."

"Hepsi bu kadar mı? Bahçede harikalar yarattığını gördüm."

Omuz silkip odama çıktım. Duşa girip çikolatalı duş jeli kokusunun beni sakinleştirmesini bekledim. Bu bazen 10 bazen 20 bazense 30 dakikamı alıyordu. 16 yaşındaysanız ve ikiziniz varsa hayat gerçekten bok gibi. Aklıma Cedric çizgi filminin gelmesiyle gülümsedim ve kayarak küvete oturdum. Suyu biraz daha sıcağa ayarlayıp gözlerimi kapattım. 5 dakika sonra ise annemin aşağıdan seslenmesiyle çıkmam gerektiğini anlayıp suyu kapattım. Bornozuma sarınıp kendimi yatağa attım. Birkaç dakika içinde aşağı inmezsen annem yanıma gelip söylenmeye başlayacaktı. Kulaklarımın bu günlük yeterince yorulduğunu göz önünde bulundurarak üzerime rahat bir eşofman altı ve kırmızı Mickey Mouse kapüşonlusu geçirdim. Saçlarımı da tarayarak merdivenlere yöneldim. Hoplaya zıplaya inerken annemin imalı öksürüğü, bu şekilde inmemden hoşlanmadığı anlamına geliyordu.

GümüşGölge KöşküHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin