Yağmur arabamın ön camına şiddetlice çarparak görüş alanımı kısıtlıyordu. Eylül ayının başında olmamıza rağmen havalar yavaştan soğumaya başlamış benim kasvetli ruh halimi daha da karamsarlaştırıyordu. Belki de gözümden akmayan yaş gökyüzünden kendini salmıştı. Tek fark yağmurun yeryüzüne bereket benim gözyaşımın felaket getirmesiydi zaten.
Tam herşey güzel olacak derken yine karabulutlar sarmıştı etrafımı. Bu saatten sonra güneş çıksada birşey fark etmezdi gerçi mutluluk yerine yakar geçerdi beni. Hala 20 dakika önce doktorun bana söylediği şeyler yankı yapıyordu kulaklarımda. Ve ben ilk defa kaybedilmişliğin acı tadını savaşa başlamadan önce hissediyordum.
"Bakın Ömür hanım size açık konuşacağım karaciğer kanserinde hastanın beş yıl yaşayabilme ihtimali bile yüzde onbeş. Ve çoğu zaman hasta geç evrelere kadar belirtilerin farkına varamayabiliyor malesef. Eğer alkol krizine girip hastaneye yatmasaydız sizin için geç olabilirdi. Ama siz hastalınızın ilk evresindesiniz. Tedaviye hemen başlamamız gerek ve sizin de yardımlarınızla 'ki bu demek oluyor ki alkolden uzak durarak bunu yapacaksınız' bu savaşı yenebiliriz."
Daha 3 yıl önce hayatla bir savaşa girmiş ağır yaralar alarak zafer kazanmıştım.
18 yaşımda bir adama kapılmış büyük hatalar yapıp ailemi kaybetmiş bir daha da kazanamamıştım onları. Sevdiğimi sevildiğimi sandığım adam uğruna aileme sırtımı çevirmiştim ben. Onun vaadlerine inanmıştım. Güzel hayalleri olan ve her hayalinin başrolüne beni koyan bir adamdı Yağız Özkan. Çok uzaklara gidip mutlu bir aile hayaliyle doldurmuştu tüm düşüncelerimi. Babam ise okumam için zorluyordu beni.
Babam..
Ah babam benim!
Şimdi düşünüyorum da ne çok doğru söylüyormuş. Yağız'ın serserinin teki, beni mutlu edemecek kadar başı boş biri olduğunu.
Yağız gerçekten serserinin teki çıkmıştı. Evden kaçtığım ilk dört ayı bulutların üstünde geçmişti ama sonrası yüreğimde yaraydı. Gözüm kapalı güvendiğim adam beni kullanıyordu ve bunu çok geç anlamıştım, onun ki sevgi değil takıntıydı sadece. Bunu da kendi mutluluğu için benim mutluluğumu hiçe saymasıyla anlamıştım.
3 yıl boyunca gidecek bir yerim olmadığı için onun yanında pis işler yaparak büyümüştüm. Kendi ayaklarımın üstünde duralı onun esaretinden kurtulalı daha 1 yıl oluyordu temiz bir sayfa açmıştım. Gençliğin getirdiği heyecan ve aile baskısı olmadan yaptığım onca hata vardı ki, şimdi düşününce pişmanlığım cam kırıkları gibi batıyordu tenime. Unutmanın tek yolu içmekti benim için. Onuda artık hayatımdan çıkarmalıydım.
Ve mutsuzdum da en nihayetinde. Her ne kadar dışarıya gülsem de içim yangın yeriydi. İnsanlara Yağız'dan sonra hiç güvenmedim. Yüzlerine güldüm, eğlendim onlarla ama hiç biri sahte değildi. Sevmezsem zaten belli ederdim karşımdakine yalana dolana gerek yoktu. Mutsuzluğunu belli etmeyen tiplerdendim. Hiçbir zaman soğuk biri olmamışımdır zaten. Birine yaşadığım olayları anlatsam 'hala nasıl ayaktasın' diye sorardı şüphesiz. Benim tek umudum ailemdi. Hala yaşıyorsam onlar içindi. Ama şimdi yıkılmıştım. Hiç varolmamış gibi yok olacaktım.İstanbul'un en işlek caddesinde arabamda yol alırken kahkahalarla gülüyordum.
Şaka gibiydi hayat.
İçinde bomba olan kırmızı fiyonklu hediye paketine ilk sevinip açınca patlaması gibiydi. Güzel, sakin bir işim, iş yerinden bana verilmiş bir araba küçük hala para ödediğim bir dairem vardı.
Şimdi ise ölümü kabullenip sonu görene kadar yaşamak en iyisiydi artık.Yolumun üzerinde ki bir eczanede durup doktorun yazdığı ilaçları almak için durdum. Yağmurdan dolayı aceleyle eczaneye girip ilacı aldığım gibi tekrar arabama girdim. Yağmur güzeldi ama benim zayıf vücuduma pek yararı olduğu söylenemezdi doğrusu.
Tam arabayı çalıştırıp yola devam edeceğim sırada boğazımda metalin soğuk temasını hissettim. Gözlerim korkuyla büyürken dikiz aynasından arkaya baktığımda şapkalı bir adamın olduğunu farkettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFT KARASI
Teen Fiction"Papatyadan bir taç bıraktın kalbimin üstüne, öyle güzel öyle özel ki sevgilim. Ben öleceğim kalbim yok olacak ama o papatyalar asla kurumayacak." "Kalbinde ki onca acıya rağmen yinede beni sevdin ya, bir de ben bir yara açacağım o güzel kalbinde...