-Bölüm 1-

564 19 1
                                    

CARLEY serisinin ikinci kitabıdır. Önce birinci kitabı okumanız önerilir.

Telefonumun titremesiyle gözlerimi araladım. Sabahın altısında alarm kurmak hiç bana göre değil. Hem de yaz tatilinde. Ama bunu bilinçli yapıyordum. Günün ilk vakitlerinde sabah sporu her zaman iyi geliyordu. Eskiden de bunu yapardım.

Eskiden...

Türkiye'den önceki zaman "Eskiden" mi sayılıyordu yani? Yoksa Sean ile yaşanan bazı tatsız olaylar başlamadan öncesi mi? Sanırım bu sorunun yanıtını ben de bilmiyorum.

Bir anlığına telefonumu duvara fırlatma isteğiyle doldum. Ama kendime hakim oldum. Çok zor ve çok farklı bir sene geçirmiştim. Kötü anıları arkamda bırakmak her zaman en iyi seçenekti. Ama bazen kötü anıları aklında daha çok tutman gerekir. Çünkü kötü anılar da insana bir şeyler öğretir. İyisiyle kötüsüyle bir şeyler öğrendiğime inanıyorum. 

Bir o kadar da güzel anılar edinmiştim. Ağabeyim evlendi, Edgar büyüdü ve yürümeye başladı bile. Onların mutluluğunu görmek beni de mutlu ediyordu. Bir de evden taşınma fikrini akıllarından çıkarabilirsem daha iyi olacağım.

Nolan her zaman hayatının bir dönemini Montana'da, şehirden ve karmaşadan uzak, eşi ve çocuklarıyla, mutlu ve huzurlu yaşamasını isterdi. Umarım bu hayalini emeklilik zamanlarına erteler. Her ne kadar şu anda bir işi olmasa da...

Kendimi zorla yataktan kaldırdım ve birkaç saniye yere odaklandım. Tam olarak kendime gelemesem de ayaklanmayı başarabildim. Daha gün yeni başlıyor.

Odamdaki boy aynasından kendime baktım. Daha doğrusu bakmaya çalıştım. Gözlerimin ikisini aynı anda açamıyordum. Tek gözümle baktığımda üzerimdeki askılı-şort ikilisinin birbiriyle alakasız durduğunu, saçlarımın dağınıklığını ve gözlerimdeki hafif kızarıklığı fark ettim. Ama yine de dinç uyandığımı hisseder gibiydim. 

Lavaboya gitmek için odamın kapısını açtım. Benim odamdaki ebeveyn banyosu tadilattaydı ve sanırım bugün bitecekti. Bu işlerden pek anlamadığım için babamın halletmesine karışmazdım.

Koridordaki banyonun kapısını açacağım sırada kapı kendiliğinden açıldı ve karşımda Nolan duruyordu. Nolan'dan çok aynaya bakıyor gibiydim çünkü Nolan'ın da saçları dağılmış ve tek gözünü açmak ta zorlanır gibi bir hali vardı ve kesinlikle uykusuzluğu için bir bahane uydurmak üzereydi.

Yaklaşık on saniyelik bakışmamızdan sonra aramızda toplamda üç kelimelik bir diyalog geçti.

"Sabah sporu."

"Edgar."

Nolan yanımdan geçip giderken ben de lavaboya girdim. O bakışmalarımızın altında "Bu saatte niye ayaktasın?" sorusu gizliydi. Bazen onunla telepati kurabildiğim için kendimi Charles Xavier zannettiğim de oluyordu.

Üzerime spor kıyafetlerini giydikten sonra saçlarımı topladım ve kendimi güçlükle merdivenlerden inmeye zorladım. Bu tembelliği bırakmanın vakti geldi.

Ayakkabılarımı giyip telefonumu ve kulaklığımı aldıktan sonra merdivenlerden aşağı indim. Evimiz sahile neden bu kadar uzaktaydı, hatta bu kadar yüksekteydi, merak ediyordum.

Evimiz Malibu sahiline yakındı. Bir yandan müzik dinlerken bir yandan koşmaya başladım. Diğer bir yandan da gökyüzünün tadını çıkarmaya başladım. Ağaçlar çoğunlukla görüş açıma giriyordu. Nefes alışverişlerim hızlanmaya başladı. Dinlediğim şarkıya göre koşma hızım değişiyordu. Hareketli şarkıda hızlı, yavaş şarkıda yavaş koşuyordum. Bu bilinçli yaptığım bir şey değildi.

CARLEY: KARANLIĞIN SIRRI (2.KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin