Sabah uyandığımda kendimi babamın yanında buldum. Ona sarılarak uyumaktan daha güzel bir his yoktu sanırım. Yanımda olduğunu bilmek, evde varlığını hissetmek beni mutlu ediyordu. Çoğu zaman kavgalarımızda kendimize hakim olmamızı sağlıyordu. O yüzden kavgalarımızı onun gözünün önünde etmezdik Nolan ile. Böylelikle birbirimize daha rahat nefret kusabilirdik.
Babam sabahın ilk ışıklarıyla uyandığında ben de kendi odama geçtim ve bilgisayarımı açtım. Gözlerim yanıyordu ve ağlamaktan şişmişti. Babama fark ettirmemek için ondan kaçıyordum çoğunlukla çünkü bir açıklama istediğinde ne diyeceğimi bilemiyordum.
Bilgisayarı açtığımda ilk gördüğüm şey Koray'dan gelen mesaj. Koray asla benimle İngilizce konuşmazdı. Ya Türkçe ya da Fransızca konuşurdu. Çoğunlukla Türkçe.
''En kısa zamanda ara beni. Gördüğüm kadarıyla unutulduk.'' Bilgisayardan görüntülü aramaya bastım. Hemen açtı.
''Selamın aleyküm prenses. Sen bizi arıyor muydun ya?'' Hafif bir gülümsemeyle ona baktım.
''Umarım gözlerinin hali fazla uyumaktan falandır. Ağladıysan ilk dayağımı yersin. Üşenmem gelirim.'' Olanları ona anlatıp anlatmamak arasında gidip geliyordum. Ama iyice düşününce anlatmamaya karar verdim.
''Biraz fazla uyudum. O yüzden.'' Başını salladı.
''Zaten sabahın bu saatinde uyanamazsın sen çünkü başka bir şekilde.'' Bana biraz okulundan biraz da abisiyle olan güzel kardeşlik ilişkisinden bahsetti. Aklıma beni dün gece terk etmiş olan bir numaralı abimle kendini kaybetmiş olan iki numaralı abim geldi. Koray'ın yaşadığı stresten uzak hayatı yaşamak için nelerimi vermezdim.
''Carley, haydi kahvaltıya gidelim.'' Babamın kapının diğer tarafından gelen sesiyle Koray'a veda ettim.
Kahvaltı masasında mısır gevreğiyle oynuyordum. Jamie'yi ve Nolan'ı düşünüyordum. Bir de Grace'i. Ah, Grace. Neden benimle konuşmuyorsun? Her zaman sana güvenebilirdim, öyle değil mi? Ama neden bana bu güveni veremiyorsun?
''Anlat bana, sorun ne?'' Babama baktım.
''Ne sorunu?'' Bana gülümseyerek baktı.
''Carley, belki sürekli iş seyahatleri için dünyanın öbür ucuna gidiyor olabilirim, belki de seninle fazla ya da gerektiği kadar vakit geçiremiyor olabilirim. Ama seni tanıyorum. Sen benim neşeli, cıvıl cıvıl, etrafındaki insanları mutlu etmekten başka bir isteği olmayan biricik kızımsın. Ne oldu, anlat bana.'' Birden bire ellerim ve bacaklarım titremeye başladı. İçimde bir şeyler kızışıyor, boğazım düğümleniyor ve göz yaşlarım konuşamama engel olacakmış gibi hissediyordum.
''Anlatsam ne değişecek? İki gün sonra yeniden başka bir yere gideceksin. Yine beni, çocuklarının sorunlarıyla baş başa bırakacaksın. Stressiz geçirdiğim bir günüm bile yok. Eğer bize kavga etmeyin diyeceğine neden kavga ediyorsunuz deseydin, ya da ne bileyim yanımızda kalsaydın belki bir şeyler farklı olabilirdi.'' Babam yüzünü buruşturdu.
''Carley, sözlerin kulağa mantıklı gelmiyor. Kendi dediklerini bir duymaya çalış. Sen de bir şeylerin ters gittiğini fark ettiğim için seni buraya getirdim. Belki bana anlatırsın diye. Ama sen böyle yaparsan biz anlaşamayız.''
''Bütün yükü benim omuzlarıma atmayıp ailenin yanında kalsaydın bu konuşmayı yapıyor olmazdık.''
''Siz daha iyi bir hayat yaşayın diye sürekli çalışıyorum. Ben evimde olmak istemiyor muyum? Kaç yılım otel odalarında geçti benim. Evimden, ailemden uzak. Bütün bunların yanında size her zaman destek olmaya çalışıyorum. Annenizin yokluğunu hissetmeyin istiyorum. Benim gibi paramparça olmayın istiyorum. Sorunlarınızın üstesinden gelebilmenizi istiyorum. Sen ise karşıma geçmiş neler diyorsun. Eğer ben bu kadar çabalamasaydım, sahip olduğumuz şeylerin yarısına dahi sahip olamazdık.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARLEY: KARANLIĞIN SIRRI (2.KİTAP)
Teen FictionCarley Kayıp Anılar'ın devamı. Carley Kayıp Anılar'ı satın almak için 0 546 671 24 90 WhatsApp'tan iletişime geçin.