three

3.1K 440 61
                                    

Yaşadığımız gerginlikten kurtulmak için, "Tam da yemek molası verecektim, işiniz bitince devam ederim," dedim.

İşleri var mıydı bilmiyordum. Buraya onları getiren, benden uzaylı tavşanlar çizmemi isteyen çocuktu.

En azından ben öyle olduğunu düşünüyordum.

"Aslında, bizde yemek sipariş etmek istiyorduk. Yemek
ister misin?"

Adının Jin olduğunu biliyordum.

"Gitsem daha iyi, rahatsız etmek istemem," dedim eğilerek.

Rahatsız olmak istemem demem gerekirdi.

Onun önünde, gözlerini dikmiş bana bakarken nasıl rahat olabilirdim.

Nasıl yemek yiyeceğimi sorgulamak bile istemiyordum. Hayatım boyunca yemek yemek için merdiven boşlukları aramıştım.

Birileri bana bakarken yemek yeme fikri hiçbir zaman cazip gelmemişti. Sanki insanlar yemek yememi izlerken, benden iğrenecekmiş gibi hissederdim. Fast food tepsileri yerine, paketlerle arkadaştım.

Birde kuytu köşeler.

"Rahatsız olmayız," dedi son 3 yıldır, youtube ve televizyondan duyduğum ses. Her defasında mucitlere teşekkürlerimi sunmamı sağlardı.

Odanın sonundaki sandalyeye oturdu.

Beni umursamıyordu ama rahatsız olmayacağını söylüyordu.

"Ben sipariş veririm," dedi içlerinden biri. Boğuk bir sesi vardı. Odadan çıkınca bende sessizce boyaların yanına döndüm.

Diğerleri yere oturmuş şakalaşırken, o sandalyede etrafı izliyordu.

Benden mi rahatsız olmuştu?

Videolarda böyle değildi. Her zaman eğlenen, yerinde duramayan çocuk şimdi sadece oturuyordu.

Yere eğilip boyaları çıkarttım. Çizimleri tek tek bitirip, en sonunda onu çizecektim.

Duvardaki güzel yüzü boyamaya başlarken, aklımın sandalyede oturan Jimin'de olduğunu fark ettim.

Kafamı silkeleyip durmak bir işe yaramadı. Aklımın bir köşesinde, bir fil oturuyor ve onunla aynı odada olduğumuzu bana hatırlatıp duruyordu.

Elimdeki boyayı yerine koyup kimse bana bakmadan, sessizce odadan çıktım. Tuvaleti bulabilirsem, bir şeyleri düşünebilirdim.

Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. İnsanların arasında olmayı sevmezdim.

Onun varlığı, bana kalabalık bir konserdeymişim gibi hissettiriyordu.

Beynimin patlamak üzere olduğunu hissediyordum. Az önce yaşadığım şey herkesin kaldırabileceği türden bir şey değildi. 5 yıl boyunca her gece, onunla konuşmanın hayalini kurduğunuz kişi karşınızda, elinizi uzattığınızda dokunabileceğiniz kadar yakınınızda dursa ne hissederdiniz?

Her gece hayal ettiğim şeylerin arasında, bunların hiçbiri yoktu. Böyle olmaması gerekiyordu.

Yıllarca, benim planlarıma göre oynamıştık. Böyle karşılaşmak planlarım arasında yoktu.

Tuvaleti bulunca içeri geçip musluğu açtım.

Bu işe neden girdiğimi bilmiyordum. Aramızda olan her şey şaka gibi geliyordu. Bu zamana kadar onunla konuşmanın hayali bile kalbimi yerinden çıkmış gibi hissettirirken, şimdi böyle olmam garip değildi.

Elimde bir plan bile yoktu. Aklımdaki her şey suya düşmüştü. Bundan sonra doğaçlama oynamak zorundaydım. Pek berecebileceğim bir şey olduğundan emin değildim.

Bir süre oyalanıp tuvaletten çıktım, zaten yeterince uzun kalmıştım.

Odaya geri döndüğümde her şey en son bıraktığım gibiydi.

En son bıraktığım derken, duvardaki resmimin üstüne kocaman bir bıyık olması dışında her şey en son bıraktığım gibiydi.

Kapıdan girmemle, yerdeki bir kaç siyah boyayı ve dağılmış fırçalarımı görmem bir oldu. Daha sonra ilgimi çeken şey duvardaki şaheserdi.

Ne yapmam gerektiğini bilemez bir şekilde içerdekilere döndüm. Tabi ki içlerinden biri biliyor olmalıydı.

Hepsinin bildiğine emindim.

"Belki, bunu kimin yaptığıyla ilgili bir fikriniz vardır."

Odadan ses çıkmayınca bana bakan 6 kafanın yüzüne tek tek baktım. Sıra sonuncuya geldiğinde ise bakacak cesareti kendimde bulamamıştım. Göz ucuyla süzüp hemen diğerlerine geri söndüm. Yüzüme şaşkın bir ifade ile bakıyorlardı.

"Kimse bilmiyor mu?"

Adının şekere benzediğini hatırladığım çocuk yerinden kalkıp yanıma doğru geldi.

"Açıkçası, bizde senden 10 saniye önce odaya girdik, burada değilken yapmış olmalılar."

Yürümeye devam edip duvarın önünde durdu. Parmağını yavaşça özensizce çizilmiş siyah bıyığın üstüne gezdirip geri çekti. Parmağına bulaşan boyayı görüp bir şeyler anlamış gibi kafasını salladı.

Daha sonra ban dönüp, "Yeni boyanmış," dedi.

Zaten odadan çıkalı kaç dakika olmuştı ki?

"Jimin Hyung bizimle değildi, belki görmüştür." Dedi Jungkook. Adını biliyordum.

Herkes Jimin'e dönerken, Busan aksanı ile "Görmedim," dedi yüzüme bakıp.

******

Duvarı olduğu gibi bırakıp BigHit'den ayrılmamın üstünden 3 saat geçmişti.

Günlerdir üstünde çalıştığım atölyem de bitmeye yakındı ve yavaş yavaş BigHit'deki anlamsız bıyık olayını aklımdan atmaya çalışıyordum. Kimin yaptığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Duvarı tekrar boyayacak ve her şeye baştan başlayacaktım.

Elimdeki fırçayı da siyah boya kutusunun içine bıraktığımda sonunda duvarlarını boyamayı bitirdiğim için şükrettiğim atölyeme baktım. En azından etrafta çizilmiş anlamsız bıyıklar yoktu.

Bu günlük bu kadar yeteceğini düşündüğüm için ellerimi yıkamak için lavaboya yöneldim. Ellerimi suyun altında tutup, kenardaki solmuş pembe havlu ile kurulayıp, ayaklarımın üstünde döndüm ve çantamı alıp dış kapıya yürümeye başladım.

El yordamı ile çantamın içine attığım anahtarı bulduktan bsonra siyah boyalı kapıyı kitleyip otobüs durağına çıkan yola yöneldim.

Yıllarımı Busan'da geçirdikten sonra buraya alışmak benim için oldukça zordu. Sokaklar yabancı geliyordu be kendimi güvensiz hissediyordum.

Durağa varınca boş yerlerden birine oturup otobüsü beklemeye başladım. Çok uzun da sürmedi.

Yaklaşık on dakika sonra evin kapısındaydım. Eve girmeden önce sokaktaki bakkala uğrayıp yosun aldım. Canım istemişti.

Eve girince bir sessizlik olduğunu fark ettim. Saat geç sayılmazdı ama herkes uyumuş gibiydi.

Kendi odama geçip boyalarla dolu yerden kaymadan yürüyüp yatağıma ulaştım ki bu büyük bir başarıydı çünkü halım bile gözükmüyordu.

Yere dağılmış tuvalleri kaldırmam, boyaları toplamam gerekiyordu. Ama bunu yapacak ne enerjim ne de zamanım vardı. Annem de başımın etini yiyip duruyor böyle giderse evde kalacağımı söylüyordu.

Haksız da sayılmazdı, bu yaşıma kadar adam gibi sevgilim olmamıştı ama bunun sebebi dağınık olmak mıydı, yoksa yıllardır tek bir kişinin peşinden koşmak mı, bilmiyordum.

with love, h.n. | jiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin