Ona minnettar bir şekilde bakıyordum. Tebessüm de etmiştim. Gülmeyi kesip bana baktı.
-Yine mi yanlış bir şey dedim? Kafamı olumsuz anlamda salladım.
-Bana babamı hatırlatıyorsun. Sana minnettarım Andre, dedim. Bana yaklaştı. Tabi yaklaşınca geri çekildim. Kafamdan tuttu ve:
-Kıpırdama, dedi.
-Sakın beni öpme-
-Merak etme ben senin gibi fesat biri değilim, dedi.
-Bu bir iltifat mıydı, yoksa hakaret mi?
-Hangisini uygun görürsen.
-O halde iltifat diyorum, dedim. Kahkaha attı.
-Aa yapma!
-Neyi?
-Sözlerine gururumu okşuyorsun! Dedi. İyice sinirlendim ve ayağına tekmeyi bastım. İnlemişti. Çok kötü bir şekilde.
-Avvv, affedersin ben istemeden çok sert vurdum sanırım, dedim. Ayağına bakmam izin ver, dedim. Ayağı kızarmıştı.
-Ahh şey ben çok çok özür dilerim! Gerçekten amacım seni incitmek değildi. Çok acıyor mu? Diye sordum.
-Sanırım senin gücünü fazla hafife almışım. Bir kız nasıl olurda bu kadar sert tekme atabilir ha?
-Ya isteyerek olmadı abartma işte!
-Hah ayağına vurulan benim, seni öpüceğimi sandın ve fesat şeyler düşündün, bu durumda abartmamam saçma mı olurdu?
-Ya tamam, özür dilerim, dedim. Yarası hafiften şişmeye başlıyordu. Cebimden mendili mi çıkardım. Ardından bacağına sardım. Yine yüzümden tuttu. Kendine yaklaştırarak alnımdan nazikçe öptü. Rüzgar sert esiyordu.
-Sabahtan beri amacım buydu! Dedi gülerek.
-Söyleseydin bunların hiç biri olmazdı! Dedim.
-Al işte, bu seferde suçlu biz olduk, dedi. Ayağa kalktım ve elimi uzattım. Onu yavaşça ayağa kaldırırken:
-Çok konuşma! Dedim. Ardından geldiğimiz yere geri döndük. Mağaraya girmeden önce:
-En azından kaybolmadık, değil mi? Dedim.
-Bir o eksikti. O da olmaz umarım, dedi Andre. Ardından mağaraya girdik. Casey, Jeffrey, Erica ve Kelvin tam karşımızda duruyorlardı.
-Nerelerdeydiniz siz? Diye sordu Casey.
-Kaybolduğunuzu sanıp sizi aramaya çıktık ama bu seferde biz kaybolduk, dedim.
-Hey tam olarak kaybolmadık, dedi Andre.
-Ha? Dalga mı geçiyorsun? İkimizde farklı yollara gittik. Bu nasıl kaybolma değil söyler misin?
-Tamam tamam sakin olun, en azından geri döndünüz, dedi Erica. Casey ve Kelvin'e dönerek:
-Siz nerelerdeydiniz? İkiside birbirine baktı.
-Bay Dwight'ın bizden istediği deprem şiddetini ölçmek için harika bir yer bulduk, dedi Kelvin.
-Öyle mi? Dedi Erica.
-Peki nerede bu yer?
-Çok uzakta değil isterseniz şimdi gidebiliriz, dedi Casey.
-Gidelim, o halde, dedim. Sırt çantalarımızı ve kağıtlarımızı alıp yürümeye başladık. Yaklaşık 15 dakika içerisinde oraya varmıştık. Orman alanı olarak çok sıktı ama piknik yapmak için müthiş bir yerdi.
-Wow, burası bir harika, dedi Erica. Yer sallanıyordu.
-Eeee, yerin böyle sallanması normal mi acaba? Ben korkmaya başladım da, dedi Jeffrey. Gülümsemiştim. Ancak Jeffrey haklıydı. Yer sürekli sallanıyordu. Şiddetli değildi ama sürekli sallanması da normal değildi.
-Hey Jeffrey, elindeki çantayı verir misin? Diye sordu Kelvin. Jeffrey çantayı Kelvin'e uzattı.
-Sana yardım edeyim Kelvin, dedi Andre. Çantayı açtık ve içindeki sismograf aletini yere koyduk. Casey ve ben bilgisayari açtık. Ardından sismograf aletini bilgisayara bağladık. Kelvin bilgisayarı eline aldı.
-Bir bakalım, dedi. Ekrandaki sayfada kırmızı alan aynı hızla devam ediyordu.
-Kaç şiddetin de Kelvin? Diye sordu Andre.
-Şu an 2.5 şiddetinde, dedi.
-Yer şu anda sallanmıyor zaten. Bir sorun yok yani, dedi Jeffrey.
-Ahhh, Jeffrey seni kim stajyer yaptı söyler misin?
-Neden?
-Bu kadar korkak biri nasıl deprem bilimci oluyor gerçekten anlayamıyorum?! Dedi Erica. Onlara bakıp gülümsüyorduk. Yer bir anda salladı. Jeffrey, Erica ve ben ayakta olduğumuz için dengemizi kaybedip yere düştük.
-Kelvin! Neler oluyor? Diye sordum.
-Şiddeti gittikçe artıyor. Ahhh hayır hemen gitmeliyiz, dedi Kelvin. Andre bana yardım edip ayaga kaldırdı. Mağaraya geri döndük. Jeffrey, Erica ve ben titriyorduk.
-Ucuz atlattık, şiddeti bir anda 5.8'e çıktı, dedi Kelvin.
-Siz iyi misiniz? Diye sordu Casey. Başımızı olumlu anlamda salladık. Andre bana bir şişe su uzattı.
-Sağol, dedim ve suyu kafaya diktim. Titremem biraz da olsa geçmişti. Çok yorgun olduğumuz için biraz uzandık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORMAN GÖLETİ
Teen Fiction7 yaşında ki Rosella ailesi ile İngiltere'den İrlanda'ya taşınırlar. Burada mutlu bir hayat yaşarlarken beklemedikleri bir deprem ile karşılaşırlar. Küçük Rosella ailesini bu depremde kaybeder. 15 yıl sonra Dublin şehrinde bir şirkette stajyerlik ya...