Gerçek aydınlanacak mı? - 3. bölüm

29 2 1
                                    

Tüfeği inceliyordum. Ama aklımda bir sürü cevapsız soru vardı ve bu beni sinir ediyordu. Buraya önceden bir sürü insan gelmişti çünkü burası olay yeriydi. Günlerce incelediler ve incelemeye de devam ediyorlar. Ama bu yolun ortasında duran tüfeği nasıl görmediler? Tüfeği ve bulunduğu alanı incelemeye devam ettim. Yerde hiç kan veya kurşun izi bulamadım. Acaba tüfek boş olabilir miydi? Eğer boş ise bu aklımdaki en ölümcül soruya yanıt bulabilmemi sağlardı; üvey annemi amcamın öldürdüğü... Tüfeğe dokunup dokunmamakta kararsız kaldım. Tam kan veya kurşun izi bulabilmek için diğer taraftaki bölgelere de bakacaktım ki sesler duymaya başladım. Olay yerini incelemek için gelen insanlar olmalıydı bunlar. Ben de o an ne yapacağımı bilemeyip koşmaya başladım. Ama sonra tüfeği hatırladım. O tüfeği her gün buraya gelen insanlar bulamadıysa bunun bir nedeni olmalıydı. Belki de tüfek ben geldiğimde konulmuştu, benim bulmam için. Ama bu çok mantıksızdı. Kim, neden böyle bir şey yapsın ki? Sesler artmaya başladı, gelenler yaklaşmışlardı. Hızlı bir şekilde karar verdim ve tüfeği aldım. Fakat nereye gideceğimi bilmiyordum. Çünkü evime giden yoldan insanlar geliyordu. Ben de son hız başka bir tarafa koştum, seslerin o taraftan gelmediğini düşündüğüm başka bir yöne. Ama neden koşuyordum ki? Neden tüfeği almıştım? Tamam, aldım ama neden o insanlara vermedim, neden onlardan kaçıyorum? Bu tüfeği onca insan bulamayıp ben bulduysam eğer bunda bir şey olmalıydı. Neredeyse birisinin bu tüfeği benim bulmam için oraya koyduğuna emindim.

Sesler azalmaya başlamıştı. Koşmaya devam ettim. En sonunda sesler kesildi. Fakat riske atmamak için biraz daha koştum. Çünkü tüfeğin içinde kurşun olup olmadığına sakin bir yerde bakmalıydım. Biraz daha koştuktan sonra aradığım yeri buldum. Bu tüfeğin cinayet silahı olup olmadığını öğrenme vakti gelmişti. Şüphelerim yersiz çıktı. Çünkü içinde kurşun yoktu. Tüfeği bulduğum yerde kan veya kurşun izide yoktu. Biraz rahatladım ve uçurumun kenarından yürümeye devam ettim. Bir süre sonra önceden gelmediğim, fakat bir şekilde zihnimde canlanmaya çalışan bir yere geldim. Ve gerçeği farkettim. Burası rüyamda amcam ve üvey annemi otururken gördüğüm yerdi. Tam yürüyordum ki ayağım taşa takıldı ve düştüm, kalktığımda hiç hoşlanmadığım bir şey gördüm. Bu bir kurşundu. Ama yerde hiç kan izi yoktu, ya da zamanla yok olmuştu. Belki de olayı araştırmaya gelenler günlerdir yanlış yeri araştırmıştı, belki de asıl yer burasaydı. Belki de... Cinayet burada işlenmişti. Ama ceset burada değil, araştırılan yerde bulunmuştu. Hem de kanlar içinde. Belki de katil onu orada öldürmemişti, belki de olay burada yaşanmıştı, ama katil cesedi başka bir yere koymuştu, olay yerini araştıranları oyalamak için. Bir an kendime geldim ve havanın karardığını farkettim. Artık eve gitmeliydim. Daha sonra buraya tekrar gelirdim. Ama bundan emin değildim, eğer orada gerçekten de bir cinayet işlenmişse orada bulunmak istemezdim. Çünkü ben de suçlanabilirdim. Ama bulduğum şeyleri o insanlara vermeli ve o bölgeyi, rüyamı onlara anlatmalıydım. Bunları düşünürken ileride oturan birisini gördüm. Bu amcam Edward'dı. Yanına gitsem mi diye düşündüm bir süre, en sonunda da gittim. Tam ona yaklaşmışken onun bir şeyler dediğini duydum. "Bunları yapmamı o istedi, senden çok özür dilerim Melina..." Olduğum yerde donakaldım. Amcam bir katil olamazdı, olmamalıydı. O beni görmeden hemen gittim. Bir süre onu izledim, sonra o da kalktı ve gitti. Ben de onun oturduğu yeri incelemeye başladım, fakat bir şey bulamadım. Ama ileride bir ağaç ev gördüm. Birden o kelimeler zihnimde canlandı. Annemin yazdığı mektupta "ağaç ev" yazıyordu, ama mektup yandığı için sonrası okunmuyordu. Ne olmuştu o ağaç evde de annem bizi bırakmıştı?

Bu soruların cevabını tek bir şekilde bulabilirdim, o ağaç eve girerek.

Etrafta kimse yoktu, ben de ağaç eve girdim. İçerisinde normal bir evde bulunan şeylerden daha değişik bir şey yoktu. Bu da beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Hiç dolap ya da masa yoktu. Sadece bir yatak ve sandalye vardı. Yatağın üstünde bir çerçeve gördüm, annemle babamın resmi vardı içinde. Fakat o resmin arkasında bir de kağıt vardı. Önce çerçeveyi açıp onu almayı denedim fakat başaramadım. Ben de çerçeveyi kırdım. Kağıdı aldım ve bir mektup olduğunu fark ettim. Ömrümde hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Belki mektup annemdendir ve aradığım cevapların hepsi içindedir. Ve en sonunda okuma başladım.

"Rose annesinin ben olduğunu sanıyor öyle değil mi?.."

Ama nasıl olur? Daha ilk cümlede böyle bir şey bulmayı hiç beklemiyordum. Rose benim kardeşim değil miydi? Mektubu okumaya devam ettim.

"O daha çok küçük, bunu ona söyleyemeyiz. Annesinin Melina olduğunu bilmemeli..."

İşte o an her şeyi anladım... Babam annemi Melina ile aldatmıştı. Ve Rose... Annem Rose doğduktan sonra babamla 2 yıl daha birlikte kalmıştı, sonra da bizi terk etmişti. Yoksa bunlar bir oyun muydu? Mektubu okumaya devam ettim.

"Rose'a 2 yıl annelik yapacağım, daha sonra bir mektupla sizi ve öz kızımı terk edeceğim. Bu benim için ne kadar zor biliyor musun? Ona ben yokken gözün gibi bakacaksın. Ben gittikten sonra üzülmüş gibi gözük. Bir süre sonra da Melina ile evlen. Artık hayatınızda ben yokum."

Mektubu okuduktan sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşadım, ağlamaya başladım. Ve o üzüntüyle uyuyakaldım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 13, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Uçurumun KenarındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin