Bugunde her zamanki gibi güneş doğmadan gözlerimi araladım.Kıyafetlerimi giydikten sonra koşarak tepeye çıktım.Gerçekten ölene kadar bunu yapmaktan bıkmayacak mıydım? Mışıl mışıl yatağımda uyumak varken ben neden hergün hiç yorulmadan,sıkılmadan bu tepeye çıkıyordum ki? Buraya çıktığımda düşündüğüm tek şey vardı.
Annem..
Onu hayatımda bir kez bile görmemiştim,babamla olan resimleri dışında.
Annem Seoullu,zengin bir kadınmış.Busana amcasının çifliğine gezmeye geldiklerinde bu tepede babamla tanışmışlar.Annemin babam için herşeyini bırakıp buraya yerleştiğini,babamınsa bu yaşına kadar tekrardan biriyle evlenmediğini düşünürsem gerçekten bu tepenin kehaneti doğruydu.
Bende dün buraya Baekhyunla çıkmıştım,ama o bu aşıklar tepesinde bana duyduğu "dostluk" sevgisinden bahsetmişti.Gerçekten kalbimde hiç duymadığım acılar hissediyordum.Aptal Byun Baek.Nasıl hala anlamazsın duygularımı?Tepeden indiğimde saat altıya geliyordu.Bugun diğer günlerden farklı olarak bir çocuktan farksız olan Jongin'le uğraşacaktım.Daha doğrusu iki ay boyunca...
Eve girdiğimde daha Mrs.Kwang bile uyanmamıştı.
Merdivenlerden çıkıp Jonginin çatı katındaki odasına vardım.Kapıyı birkaç kez tıklattım.Kısık bir sesle:"Ya Jongin-ah uyan!"
İçeriden ses gelmiyordu.Mecburen kapıyı açıp odaya girdim.
Karşımda horul horul uyuyan,yarı çıplak bir Jongin vardı.Hemen gözlerimi kapadım.Aslında..Neden gözlerimi kapıyorum ki? Ondan etkilenecek değilim.Gözlerimi açtım ve bağırdım:-"Ya uyansana artık! Buraya yatmaya gelmedin!"
Tepkisiz bir şekilde hala yatmaya devam ediyordu.Yanına doğru yaklaştım.Kolunu dürtüklemek için elimi uzattığımda,elimi tuttuğu gibi beni kendine doğru çekerek sarıldı.Beynim durmuş gibi hissediyordum.Ben...Ben..Ben şuan Jongin'in kolları arasındaydım.Suratım onun çıplak göğsüne değdiğinde kalbim hızlıca atmaya başladı.Kendimi geri çekmeye çalıştım ama tekrar sarılarak beni kendine doğru çekti.
-"Anne.."
Duyduğum sesle birlikte tepelenmeyi bıraktım.
-"Anne, ne olursun gitme"
Jongin sayıklıyordu.Şuan bir kabus görüyordu sanırım.Kafamı göğsünden kaldırıp suratına baktığımda yüzü ıslaktı.Ağlıyordu.Onu ilk defa böyle görüyordum.Bizim bay ukela,tembel ve kendini beğenmiş Jongin'imiz uykusunda başka biri mi olmuştu? Üzüldüğümü hissettim.Elimi suratına götürüp,dökülen yaşlarını silmek istiyordum ki gözlerini açtı.Hemen elimi indirdim ve kendimi geri çektim,ayağa kalktım.Aptal bir şekilde bana sırıtıyordu.
-"Ya! Neden gülüyorsun"
-"Gong-tonii senin yatağıma girecek kadar benden hoşlandığını bilmiyordum"
Ne? Ona aşık mı? Evet, Jongin geri dönmüştü.Bu aptal daha yeni beni kendinin çektiğini,ağladığını ya bilmiyordu ya da bilmiyormuş gibi yapıyordu.
-"H-hey! Beni kendine doğru çeken sendin"
Ağladığını ve anne diye sayıkladığını söylemek istememiştim.Demek ki hatırlamak istemediği,acı çektiği birşeydi.
Gülerek ayağa kalktığında,altında şortu vardı.
Hemen gözlerimi kapattım.Bana doğru yaklaştı:-"Tipim bile değilsin Gong-tonicik,beni unutsan iyi olur"
Gözlerimi açıp saşkınlıkla ona baktım.
-"N-ne?"
-"Şimdi odamdan çıkarsan üstümü değiştireceğim Gong-toni, ama eğer durmak istiyorsanda..."
Elini şortuna attığında koşarak odadan fırladım.Ah..Cidden bu çocuk beni deli edebilirdi.Ben bunla iki ay nasıl geçirecektim?
Kapısının önünde beklerken Mrs.Kwang uyanmış,banyoya gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşilin Kızı
RandomBusan'ın en güzel çifliğinde bir bahçıvan kızı olmak kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Evet öyleydi.Her sabah okyanusun kızıllığıyla izlediğim güneşin doğuşu,portakal ağaçlarım,yumurtadan çıkmasını beklediğim minik civcimlerim,en güzelide yan çi...