DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

30 7 0
                                    

Evet gayet mutluydum, ama pek alışmak istemedim, çünkü; babamın hayatta olduğu zamanlara alıştığım gibi bu hayatada alışırsam elbet babam gibi oda kaybolacaktı ve ben yine umutsuz bir şekilde hayata tutunmaya çalışacaktım. Bu yüzden bunların sadece bir hayal olduğunu düşünmek benim için en iyi yol olucaktı. Eve geldiğimde anahtarları ayakkabılığa atarak üstümü bile değiştirmeden kendimi yatağa attım. Mert'i taşımak fazlasıyla beni yormuştu. Uykulu hali çok masumdu. O ana kadar Mert hakkında hiç aşk dolu duygular ile ona bakacağımı düşünmezdim ama uyuduğu hali görmekle ister istemez kalp atışlarım değişti. Tam derin bir uykuya dalacaktımki biri kapıyı kırarmışçasına çalıyordu ve çığlık sesleri tüm apartmanda yankılanıyordu. Yataktan kalktığım gibi kapıyı açmaya koştum. Açtığımda karşı komşumun kızı içeriye düştü. Babasının eli havadaydı belli ona vuracaktı. Elini indirmesine izin vermeden tuttum ve onu geriye ittim.

''Ne yaptığınızı zannediyorsunuz. Bu yaştaki birine vurulurmu''

''Karışma sen kızım, bunu kadın olmadan önce düşünecekti. Gel buraya dedim sana Buse''

''Baba hatırlamıyordum içkiliydim yalvarırım dinle beni.''

Buse'nin kolundan tutarak içeri soktum ve yaşlı adama

''Biraz sakinleşince gelip alabilirsiniz.'' deyip kapıyı kapattım. Buse oturma odasında yerde oturmuş ağlıyordu. Mutfaktan ona bir bardak su getirerek, kalkmasına yardımcı oldum ve sakinleşmesini bekledim. Bir süre sonra derin derin nefes almaya başladığında sakinleştiğinin farkına vardım ve söze başladım

''İyiysen bana olan biteni anlatırmısın?''

''Erkek arkadaşım Emre ile bara birşeyler içmeye gitmiştik. Ama ilk defa içtiğim için dokundu ve ikinci kadehte sarhoş oldum. Emre'ninde amacı buymuş benimle sadece yatmak için birlikteymiş. Bunu ne yazıkki dünleyin öğrendim. En son hatırladığım şey Emre'nin belimden tutup bana 'Hadi biraz eğlenelim' demesiydi. Ondan sonra gözlerimi açtığımda ise yatakta çırılçıplaktım. Kapıda bir not yazmıştı o adi piç 'Dün gece için teşekkür ederim, birdaha hayatıma girmemek üzere baybay' yazıyordu. Örtü kan içindeydi, kızlığımı bozduğunu anlamıştım. Bu utançla babamın yüzüne nasıl bakıcaktım diye düşünürken kendimi evde babama herşeyi anlatırken buldum. Bekaretimin bozulduğunu duyduğu gibi beni dövmeye başladı, tam bıçağı eline almıştıki dışarı çıktım ve kapını çaldım bu yüzden bıçağı bırakıp peşimden geldi, teşekkür ederim sen olmasaydın kessin öldürürdü beni.''

''Anladım, merak etme bir süre yanımda kalabilirsin, zaten eve geç saatlerde geliyorum, günün büyük bir zamanı ev boş bu yüzden baban durumu anlayana kadar yanımda kal. Kıyafet istersen odam koridorun sonunda, hiç çekinme tamammı?''

''Teşekkür ederim, cidden teşekkür ederim'' deyip boynuma atladı. Bir insanı mutlu etmek benimde mutlu olmamı sağlıyordu. Bu yüzden yüzümde küçük bir tebessüm oluşmuştu.

''Benim şimdi yatmam lazım, yarın iş başı yapacağım ve yorgunum. Odamın karşısındaki odada yatak var eğer orda yatmak istemessen yorgan ve yastıkta o odanın dolabında kafana göre takıl iyi geceler.'' Elimle saçını okşayıp odama geçtim. Sakin karşılasamda bu bir kız için fazlasıyla yıkıcı bir durumdu. Eğer bende ona bir darbe vursaydım kızın kendine zarar verme olasılığı yüksekti. Daha 19-20 yaşındaki kızcağızın yaşadıkları fazlasıyla ağırdı. O anlıkta olsa kendi halime şükretmiştim. 21 yaşındaydım ve 22 olmama son 1 ay vardı. Her ne kadar babam ölmüş, 3 seneye yakın köle gibi çalışssamda şuan mutlu olduğum için ayrıyetten tekrar şükrettim. Bu kızın bu travmayı atlatmasında yanında olma gereği duydum. Ve gözlerim daha fazla dayanamadan kapandı.

SABAH

Mutfaktan gelen seslerle uyanmıştım, çünkü dolap sesleri ve çatal kaşık sesleri bir tek oranın kanıtıydı. Yavaşça yatakta doğruldum, banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ve mutfağa gittim, burnuma güzel kokular geliyordu. Mutfağa girdiğim zaman masada bir kuş sütü eksik olduğunu söyleyebilirdim o derece düzenli ve özenmiş bir masaydı, aslında kahvaltı yapmak pek tarzım olmasada bu masa karşısında ağzımın suları akmaya başlamıştı. Tezgahın başında Buse'nin olduğunu gördüm.

''Kolay gelsin'' dememle birden irkilmişti.

''Ah korkuttun, teşekkür ederim hadi oturda ye.''

''Neden böyle hazırlık yaptınki, kahvaltı yapmayı pek sevmem.''

''Ama kahvaltı günün en önemli öğünüdür, eğer çizimi daha dikkatli bir şekilde yapmak istiyorsan yemelisin.''

''Çizim yaptığımı nerden biliyorsun?''

''Dün gece hiç uyumadım, ve odadaki orta sehpanın üzerinde bir defter vardı ona bakınca anladım, cidden harika bir yeteneğin var.''

''Ahh teşekkür ederim, yılların tecrübesi'' deyip kahkaha attım ve sandalyeyi çekerek oturdum. Düne göre Buse'nin daha bir enerjik olduğunu gördüm ve mutlu oldum, ama onu evde yalnız bırakırsam babasının bu işe tekrardan kalkışması zor olmazdı ve ona

''Bugün benimle işe gelmeye ne dersin, odamda iki üç tane masa var orada oyalanırsın kendine evde yalnız kalmana gönlüm el vermiyor.''

Bir süre ses çıkmamıştı ama sonunda ''Peki sen nasıl istersen'' diyebilmişti sadece buruk bir sesle. İkimizde kahvaltı yaptıktan sonra, Buse masayı toplamak istedi bende o süre içerisinde duşumu aldım ve Buse ile elbise seçimine başladık. Dolabımı açtım ve Buse'nin bir şey seçmesini bekledim. Aslında öyle mükemmel kıyafetlerim yoktu, daha doğrusu almaya vaktim yoktu. Buse içlerinden beyaz gömlek ile siyah bir etek seçmişti. Bende siyah dar pantalon, salaş beyaz bir tişort ve kapşonlu bir hırka seçmiştim. Ben onları giyerken Buse'de diğer odada seçtiklerini giydi. Kıyafetlerimi giydikten sonra makyaj yapmak için aynanın karşısına geçtim, rimel ve dudak parlatıcı sürmekle yetinmiştim. Saçlarımı tarıyarak salık bıraktım ve kapşonumu kafama geçirerek Buse'ye bakmaya gittim. Oda saçlarını at kuyruğu yapmıştı makyaj yapmak istermisin diye sordum ama hayır anlamında kafasını salladı. Evden sessiz bir şekilde çıktık babasının duymaması için. Otoparka indik, arabaya binerek şirketin yolunu tuttuk.

.

.

.


GEÇMİŞTEN İZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin