Evet arkadaşlar 1 aydan fazladır yeni bölümü bekliyorsunuz. Beklettiğim için özür dilerim. Malum herkesin mazereti gibi benimde mazeretim sınavlar. Yorumlarınız benim için değerli lütfen yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar.
Ed Sheeran- I SEE FİRE
Yolculuk boyunca ne Buse konuştu ne ben. İkimizde bu hayattan nasibimizi almıştık. O masumiyetini kaybetmişti ben ise mutluluğumu kaybetmiştim. İkimizde birbirimize benziyorduk ama onun benden bir avantajı vardı oda; ailesi. Babası elbet ki onu affedecektir. Tekrardan bir aile olacaklardır. Ya ben? babamı kaybettim. Annem desen yüzünü bile hatırlayamayacağım fotoğraf olmasa. Tek tesellim hayallerimin olması.
Şirkete yaklaştığımızı anlayınca arabanın hızını yavaşlattım. Bunu fark eden Buse ilk önce omzunun üzerinden bana küçük bir bakış atıp, nereye geldiğimizi görmek için tekrardan kafasını dışarıya göz atmak için çevirmişti.
Arabayı şirketin otoparkına park edip, yavaşça arabadan indim. Buse'de aynı tezatlık ta bir görüntü sergilemişti. Şirkete girdiğimiz zaman muhasebedeki sekreter benle Buse'ye aşağılayıcı bakışlarını atıp tekrardan işine dönmüştü. Bu kızın garezi neydi bilmiyorum ama canımı sıkmaya başlamıştı bile.
Buse'ye odamı gösterdikten sonra Mert'e haber vermek için onun odasının bulunduğu kata doğru ilerlemeye başladık. Mert'in sekreteri beni görür görmez ayağı kalkıp, Mert'in odasında olduğunu söyleyip küçük bir tebessüm ettikten sonra yerine oturmuştu. Buse aynı yavru ördeklerin annelerini takip ettikleri gibi beni takip ediyordu. Bir an bu düşünceme içimden gülme isteğiyle yanıp kavuşurken, sekreterin beni izlediğini fark ettiğim an bu isteği defetmek kolay olmuştu.
Odasının kapısını iki kere tıklattıktan sonra içeriden 'Gir' lafını duyduğum gibi bodoslama odaya daldım. Mert'in gözlerinden şaşırdığı açıkça belli oluyordu. E tabi soğuk nevale Çağla'nın böyle ani çıkışları karşısında normal bir Mert beklemiyordum zaten.
Küçük bir tebessüm ederek affedersin anlamında kafamı salladım. Sorun değil gibi elini oynattıktan sonra masasının önündeki koltuklara oturmamız için müsaade vermişti. Kısaca Buse'yi tanıttıktan sonra yanımda durabilmesi için izin istedim. Gözlerini bir an bile olsun üstümden ayırmıyordu. Gözlerinin içimi parıldıyordu yoksa bana mı öyle geliyordu kafam karışmıştı.
''Elbette ki durabilir. Sorman bile hata.''
''Teşekkür ederim. Sana iyi çalışmalar, bize müsaade o zaman.'' Buse önden çıkmıştı bende tam çıkacakken Mert kolumdan çekip beni duvar ile kendi arasında bırakmıştı. Şaşkın gözlerle ona bakarken bedenini iyice bana yaslamıştı. Bu yakınlık hiç iyi değildi hemde hiç. Böyle hissetmemeliydim sonuçta Mert benim iş verenim idi. Uzaklaşmasını sağlamak için ona göre küçük ama kendi yaşıtımda ki kızlara göre uzun parmaklara sahip ellerimi göğsüne bastırıp hafifçe iteledim. Boyu benden uzun olduğu için kafamı kaldırıp ona bakmak zorunda kalmıştım. İtelememden sanki etkilenmemiş gibiydi. Kafasını eğip yüzünü yüzüme yaklaştırmaya başladı. Ne yapıyordu bu amacı neydi dışarıda Buse vardı yardımcı olması gerekirken beni dahada zor duruma sokuyordu.
Kısık bir sesle ''Mert Bey ne yaptığınızı zannediyorsunuz?''
''Şşş şuan seni öpmemek için kendimi zor tutuyorum. O dolgun dudaklarını daha fazla oynatma istersen.'' kaşlarımı çattım bu cümlesine karşılık.
''Siz ne dediğinizi farkındamısınız?''
''Evet farkındaydım hemde çok iyi. Bu kadar sade ve basit giyinmen bile beni çok etkiliyor neden?''
Bu sefer çok daha fazla kuvvet uygulayarak iteledim vücudunu.
''Bu konuşma olmamış gibi davranırsak sevinirim. İyi çalışmalar.''
Dışarı çıktığımda Buse sekreter ile konuşmaya dalmıştı. Ona seslenerek kendi odama geçtik.
Buse'ye çaprazımdaki masayı vererek kafasına göre düzenleyebileceğini söyleyip, işimin başına geçtim. Bu aralar sırf çizimle uğraşıyordum. Mert sadece çizim yapmamı söylediği için kafam birazda olsun rahatlamıştı. Baskıya verilen bilim kurgu çizgi romanlarımın aksine bu çizdiğim roman, aşk konuluydu. Kimsesiz genç kız ile katil bir adamın arasında geçiyormuş. Mert'in özetle geçtiği kitaptan tek hatırladığım cümleydi. Bende bu cümleye ithafen, büyük bir kalbin içine elinde silah olan bir adam ile kalbinin tarafı boşluk içinde olan bir kız çizmek istiyordum. Ve çizimimin yarısına gelmiştim bile. Tabi daha onlarca sayfa çizecektim ama bu kapak içindi.
Çizime o kadar dalmıştım ki Buse'nin bana seslendiğini bile duymamıştım. Buse gelip beni dürtmeseydi hâlâ çizimler alemindeydim kısacası. Öğle molasının geldiğini söylediğinde ufak çaplı bir şok yaşadım. 8'den 12'ye kadar çizimle uğraşmıştım. Hemde hiç ara vermeden. Böyle giderse kalburumun çıkacağından eminim. Kafamı iki yana sallayarak gerçek dünyaya geçiş yaptım. Buse'ye dışarı çıkıp beni beklemesini söyleyip eşyalarımı toparlamaya başladım. Telefonumu çantamım içine tabiri caizse atacağım zaman titrediğini farkettim. Mesaj gelmişti. Bilinmiyen numaradandı.
"ŞUAN YAŞADIĞIN HAYAT KURMACADAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL ÇAĞLA. BABANIN ÖLÜM SEBEBİ, AİLEM DEDİĞİN KİŞİLER İLE ARANDAKİ KAN BAĞI VE 5 SENE ÖNCE GEÇİRDİĞİN TRAFİK KAZASI. ŞUAN PATRONUNUN BİR KATİL OLDUĞUNU BİLE YENİ ÖĞRENİYOR SUNDUR KESSİN. "
Yazıyordu. Hatırlarsanız Mutluyum demiştim değil mi? Kursağımda kalması için pekte zaman geçmesi gerekmiyormuş anlaşılan. Bu mesajda neyin nesi oluyordu ki? Bir tarafım Mert'e göster derken bir tarafımda ya gerçek ise ya Mert psikopatın tekiyse. Onun katil olduğunu öğrendiğim için beni öldürürse. Allah aşkına bu mesajda neyin nesi. Aklımın karışması için saçma bir mesaj gerekiyor muydu yani?. Mesajın işime yarayacağını düşünerek silmeden telefonumu çantama attım. Masama kısaca göz gezdirdikten sonra Buse'nin yanına gittim.
Buse bakışlarımdan bir şey olduğunu anlamıştı fakat ağzını açtığı gibi kapatmıştı. Sorgulamadığı için ona minnettardım. Ben önde o arkada şirketten çıktık. Ondan önce çıktığım için kapının önünde onu beklemek zorunda kaldım. Yanıma geldiğinde yandan bir bakış atıp nereye gitmek istediğini sordum. Fazlasıyla beni şaşırtarak Pideci dedi. Ağzım açık bir şekilde bedenimide onun tarafına çevirdim.
''Ciddi misin?''
''Evet bugün canım pide çekti'' aslında Çağla'ya yük olmamak için bu fikri öne sürmüştü ama pide yemekte şuanda cazip gelmeye başlamıştı.
''Peki o zaman, senle çok daha iyi anlaşacağımızı düşünüyorum ufaklık.''
''Hey ben ufaklık değilim senden 2 yaş küçüğüm.''
Omuz silkerek '' 2 yaşta 2 yaştır ufaklık.''
Sadece cevap olarak kaşlarını çatmıştı. Çok güzel ve tatlı bir kızdı. Benden kısa ve çok daha zayıftı. Ama inanılmaz bir şekilde zayıflık yüz hatlarına çok daha fazla yakışıyordu. Kaşlarını çatmasına tebessüm ederek cevap verdim. Böyle tatlı bir görüntüden korkacağımı düşünmüyordur umarım diye geçiştirerek otoparka kadar gelmiştik. Ben şoför koltuğuna Buse'de yan taraftaki yolcu koltuğuna oturmuştu. Aklım hâlâ o mesajdaydı. Kim, ne için, neler biliyor, şimdi söylemesinin sebebi neydi. Bunlardan dahada fazla soru aklımda horon tepiyorlardı resmen. Birde Sabahleyin Mert'in yaptığı davranışlar aklımın karışmasına daha fazla etki ediyordu. Derin bir nefes alarak arabayı çalıştırıp, Bildiğim tek pideciye sürmeye başladım.
Bir bölümümüzün sonuna daha geldik. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyiniz lütfen düşünceleriniz benim için çok çok önemli.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞTEN İZLER
RomanceHayatınıza babanızın katili olarak aşık olduğunuz adamın girmesi kötü görünüyor değil mi? Ya peki o ölen kişi gerçekten babanız değilse nasıl hissedersiniz? İşte Çağla'nın durumu bu ama olan bitenden haberi olmuş olsa bile şuan hiçbirşey hatırlamıyo...