"Başlık parası"

511 37 27
                                    

Sabah yine erken uyanıp rutin işlerimi tamamladım.Annem ve babam daha uyanmamışlardı.Bende mutfağa inip kahvaltılıkları buzdolabından çıkarıp masaya dizdim ve karnımı doyurmaya başladım.Ailemle aram çok iyi değildi, bu yüzden sürekli huzursuzluk,sürekli kavga çıkardı.Bende her zaman onlardan önce uyanır.Kahvaltımı yapardım. En azından sabah kahvaltısında kavga çıkmamış oluyordu.

"Kız Ferhan sen yine mi erken uyandın ?"Ah tabi annem! ne ara uyanıp yanıma gelmişti.

"Evet.Ne olmuş ki ?"Dedim bende onun gibi rahat davranarak.Tamam annemden korkuyordum ama babamdan daha çok korkuyordum.Fakat kendimi ezdirmek de pek hoş bir fikir gibi gelmiyordu.

"Senin dilin fazla uzamış,o dilini koparırım senin, adamı hasta etme. Git hazırlan, yine ağanın konağına temizliğe gideceğiz. Hanım ağa çağırdı. Birde konuşacakları varmış." Kafamı sallayıp sofradan kalktım ve odama doğru yol aldım.

Bu arada kendimi tanıtayım.Adım Ferhan....Ferhan KESKİN.Çok fakir olmasak da yine düşük gelirli bir ailenin kızıyım.19 yaşındayım.İstanbul üniversitesi mimarlık fakültesini kazanmıştım.Fakat babam Mardin'de yaşadığımızdan dolayı izin vermemişti.Neymiş oraya uçakla gidilirmiş.Çok para gerekliymiş.Okul masrafları,yurt,kıyafet bunlara verecek paramız yokmuş.Kız çocukları fazla okuyamazmış.Çünkü aşiret bu işlere karşıymış.Beni de bu sebeple üniversiteye vermemişlerdi.Bizde durumumuzu kurtarmak için ağa konağında temizliğe başlamıştık.Neredeyse iki sene olmuştu.Her gün düzenli olarak gidiyorduk.Bir tek hafta sonları gitmiyorduk.O da evde kavgayla geçiyordu.Düşüncelerimle boğuşurken ne ara dolabımın önüne gelip yere bağdaş kurdum,hatırlamıyorum.Ayağa kalkarak üstüme spor bir tişört,altıma dar kot pantolon giymiştim.Saçımı tepeden toplayıp biraz makyaj yapmıştım.

Salona doğru yürüyüp annemin gelmesini bekledim.Kısa zaman sonra oda gelmişti.Üstüne kırmızı bir kazak,altına siyah çiçek desenli eteğini giymişti.Evde fazla oyalanmadan dışarı çıktık.Aslında Mardin güzel yerdi.Denizi yoktu ama,Mezopotamya Ovası adeta bir deniz gibi uzanıyordu şehrin ayaklarının altına.Burada fazla taş evler vardı.Zaten burayı farklı kılan ise taş evlerdi.Yaz ayları genellikle kurak olurdu.Buda bizim açımızdan hiç iyi olmuyordu.Aniden durduğumuzda konağın kapısına geldiğimizi anladım.Kapıda iki tane güvenlik vardı ve kapıyı kapatmışlardı.Ne için bu kadar tedbir alıyorlardı anlamıyordum.Annem güvenliğe durumu anlatınca,adamlar kafalarını sallayıp kapının önünden çekilmişlerdi.İçeriye adımımı attığımda derin bir nefes çektim.Bizim kutu gibi evimizin yanında burası saray gibi geliyordu.Ev iki katlıydı.Üst kata kesme taştan yapılan bir merdiven ile çıkılıyordu.Odalar avluya bakan revak eyvanın yanlarında sıralanıyordu.Evin 14 tane odası vardı.Kocaman avlusuyla ortamı daha ferah bir hale getiriyordu.Avluda genellikle kahvaltı yapılıyordu.Bu yüzden oraya 12 kişilik yemek masası konmuştu.Neden 14 kişilik değil derseniz.Çünkü 2 tane oda duyduğuma göre ağanın özel misafirlerinin kaldığı, özel odalardanmış. Acaba ağa nasıl özel insanları kastediyordu.Belkide oğlunun misafirleri'de kalıyordur o odalarda.Acaba ben oğlu için özel biri olabilir miydim ?"Ben kafamda ki saçma düşüncelerle uğraşırken annemin kolumu çimdiklemesi ile gerçek hayata döndüm.

Tam ona bağıracağım sırada hanım ağa görüş açıma girdi.45 yaşında olmasına rağmen hala genç ve güzel görünüyordu.Bir ara güzellik salonuna gittiğini duymuştum ama bana çok garip gelmişti.Kadın 45 yaşında ne işi olur ki diye düşünürdüm. Ama her görüşümde de bu söylentiye biraz daha inanırdım.Annem hanım ağanın yanına gidip uzattığı elini öptü.Bana da kaş göz işareti yapınca bende yanına gidip elini öptüm.Hanım ağa avluya konulan krem renkli koltuklara yönelince bizde tam karşısına geçip oturduk.Annem temizlik konusundan girdi lafa.

"Hanımım,evin her tarafı mı temizlenecek ? yoksa belirli bir kısmımı ?"Diye sordu.Hanım ağa düz bir ifadeyle anneme bakmaya başladı.

"Bırak şimdi işi Gülşah,benim size başka bir diyeceğim var."Annem ile ikimiz kısa bir bakışmanın ardından, hanım ağaya meraklı bakışlar atarak devam etmesini bekledik.

"Bak Gülşah senide kızını da pek severim. Bana bu zamana kadar hiç yanlışınız olmadı.Siz çok dürüst ve güvenilir insanlarsınız.Bu yüzden bir konu hakkında size düşüncelerimi belirteceğim.Kabul etmek yada etmemek size kalmış,fakat kabul etmeniz sizin için daha hayırlı olur."Hanım ağa lafını bitirdiği anda,annem hemen lafa atladı.

"Hanımım, deyin ne diyecekseniz.Merakta bıraktınız bizi.Hiç bir şey anlayamadım."Hanım ağa oturduğu koltukta biraz kıpırdanarak cevap verdi.

"Bak Gülşah,benim oğlumu bilirsin.Lafımı hiç dinlemez.Okumak için İstanbul'a gönderiyoruz.Kavga ettiği haberlerini öğreniyoruz.Bu sefer dışarıda ki hayatını kısıtlıyoruz gece vakti kaçıp arkadaşlarıyla kahve,uygunsuz yerler,artık aklına ne gelirse oralarda sürtüyor.Bu sefer yine İstanbul'a gitmiş.Fakat elimize kötü bir haber geldi.Oğlan yine İstanbul'da rahat durmayıp karı-kız meselelerine girişmiş.Bu yaptığı bardağı taşıran son damla oldu.Bizde artık kaçamasın diye kapıya en iyi güvenlikleri koyduk.Şimdi, işin aslına gelirsek...Ferhan kızımız çok güzel bir kız,kendisi de senin kadar güvenilir.Bu yüzden oğluma eş olarak senin kızını uygun gördüm.İkisi de evlenecek çağa gelmişler.Belki bu evlilik sayesinde oğlanın aklı başına gelirde, bir daha bu işlere girişmez diye düşündüm.Eğer kabul edersen bir aya kadar düğün yapalım."Hanım ağanın kurduğu son cümle beynimde hortum etkisi yaratmıştı.Her şey toz duman olmuştu.Kafam sanki kopmuş ta ölmemişim gibi hissediyordum.Acı,üzüntü,hayal kırıklığı,öfke,nefret bütün duyguları biranda yaşıyordum.Büyük bir enkazında altında kalmış gibiydim.. Sanki elini uzatsa kurtaracak birisi olduğunu bile bile, kolu kırılmış bir çocuk gibi hissediyordum kendimi.Öyle yaralı,öyle çaresiz.

"Peki hanımım.Siz nasıl uygun gördüyseniz.He birde hanımım sizden bir isteğim olacaktı."

"Söyle bakalım."

"Siz bizim durumumuzu biliyorsunuz.Biz öyle çok zengin ailelerden değiliz.Düşük gelirli bir ail-"annemin lafını hanım ağa kesti.

"Başlık parası mı istiyorsun.Eğer öyleyse merak etme size gereken bütün ihtiyaçlarınızı tamamlayacak bir miktar para temin edeceğim."Tabi annemin hemen gözleri parladı.Ama bir umut diye geçirdim içimden,beni hanım ağanın oğluna vermez.

"Öyleyse verdim gitti."

Annem beklediğim fakat, inanmak istemediğim o üç kelimeyi söyleyince, gözlerimin dolmasına mani olamadım.Bir insan bu kadar mı yüzsüz olur.Kızını,kendi öz kızını satacak kadar mı!

Daha fazla canımın yanmaması ve olay çıkarmamak için koşarak orayı terk ettim.Kapıdan çıkarken görevlileri omzum ile itip evin gidiş yoluna doğru koşmaya başladım.Artık ağlamaya başlamıştım.Neden ben hiç mutlu olamıyordum.Neden sürekli bir olay çıkıp her şeyi alt üst etmeye yarıyordu.Bir kez daha içimden küfür ettim.Anneme,babama,fakirliğe,yaşadığım bu iğrenç hayata, keşke doğmasaydım, belki daha çok mutlu olurdum.


AĞANIN OĞLU (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin