MEDYA: Hozier- Sedated
İki kişilik yatak, bir halı ve küçük bir dolap. Pencereyi açmadığım için odam havasız, karanlık. Tam tamına 3 gündür çığlıklarla uyanıyor, rüyamı anında unutuyordum. Ama etkisinden çıkamıyordum. Soğuk terliyordum, titriyordum. Uyku da haramdı yani. Uykum gelse de korktuğum için uyumuyordum. Yemek yedikten 10 dakika sonra kusuyordum. Midem kasılıyordu. Yemekler lezzetliydi ama dayanamıyordum. Ateşim de vardı ama ilaçlarla normale düşürmüştüm. Bu ani rahatsızlığımı yorucu yolculuğuma, hayal kırıklığına ve İstanbul'un soğuk rüzgarlarına bağlıyordum.
Bugün daha iyiydim. Biraz uyuyabilmiştim, midem bulanıyordu ama yemek yemek istemiyordum. Yersem kusabilirdim. Kendime zorluk çıkarmak istemiyordum. Tüm günümü otelde, aptal dizileri izleyerek değilde, çalışarak geçirmek verimli olabilirdi. Birkaç gün planımı uygulamaya çalıştım ama rahatsızlığım el vermedi. Otelde kaldıkça da, paralarımın savrulduğunu hissediyordum. Param biterse sokakta yatardım herhalde. Hazır kalacak yerim varken iş bulmak iyi fikirdi. Üzerime pembe kazağımı, kot pantolonumu ve deri botlarımı giyindim. Sırt çantamı ve siyah yağmurluğumu da alıp odadan çıktım.
40 yaşlarında ki adam benim çıktığımı görünce, yaslandığı duvardan ayrılıp, doğruldu. Üzerime doğru yürümeye başlamıştı. Onu görmemiş gibi yapıp, merdivenlere yöneldim.
Bileğimi tutup çevirince , düşmemek için merdivenin korkuluğuna tutundum. "Paran var mı?" diye sorduğunda adamın suratına aval aval bakmaya başladım. Çok korkuyordum ve adamın alkol kokusu burnumu yaktı, midemi bulandırdı. Zaten çok rahatsızdım. Siyah, uzun saçları yüzüne gelmişti, çekik gözleri şişmişti.
"Hayır, param yok." dedim, korktuğumu anlamaması için sert söylemiştim. Pis pis sırıttı ve eli çantama uzandı. Kendimi geri çektim. Havada kalan elini de ısırdım. Evet, para insana çok şey yaptırabiliyordu. Adam bağırmaya başladı ve sinirle beni duvara itti. Ağzıma kan tadı gelmişti. Midem kusmak için can atıyordu.
Yanıma gelemeden, arkadan biri saldırdı. Yere düşen adam, çenesini yere çarpmıştı. Arıç mıydı o? Evet Arıç adamı fena pataklıyordu. Adamın saçını tuttu ve birkaç kes yüzünü yerle buluşturdu. Sanırım burnu kırılmıştı.
Arıç sonunda ayağa kalktı. Ceketini düzeltti. Beni görünce gözleri büyüdü. Adama bir tekme daha geçirdi. "Bir de bu kıza he?" dedi.
Üzerimi düzelttim, umarım saçım dağılmamıştı. Takım elbisenin için de çok iyiydi. Ve sanırım ondan hoşlanıyordum. Benim için adama tekme atmıştı. Endişeli gözleri üzerimde gezindi. "İyi misin Armin? Çekinme söyle, haddini bildiriyim."
'Benim tek istediğim sen konuş. Ben de, sen konuştukça ağzının içine düşeyim. Sonra gene kurtar beni.' demek isterdim ama yemedi. Adamı ikinci görüşümdü zaten. Nerede ben de o cesaret? Nefeslenip, "Hayır Arıç. Teşekkürler." dedim.
Adamı güvenliğe şikayet ettirip, attırdık. Arıç banim için şahitlik yaptı. Otel yetkilisi özür dilemekle yetindi. Sokağa beraber çıktık. "Ee, nereye?" dediğinde, korkudan nereye gideceğimi unuttuğumu fark ettim.
"İş bulmam lazım. Paraya ihtiyacım var." dedim. Yan yana yürüyorduk. Aradaki boy farkına saymazsak çok yakışıyorduk. Elimi de tutsa... Sonra kızdım kendime. Adam iyi niyetinden yardımcı oluyordu, ben ise hala aşk meşk. Kreşte saçı çekilince ağlayan o salak kızdım işte.
"İstersen be-"
"Hayır, asla." dedim. Sert çıkışımı bekliyormuş gibiydi. "Tek başımayım Arıç." dedim, tıpkı Ural'ın dediği gibi. Ağlamaktan kendimi hasta etmiştim resmen. Ama umurlarında mıydı? Hayır. Hatta gelme dediler, gelmeden kovdular beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARMİN(Düzenleniyor)
Fantezie18 yaşında olan Armin, bildiği tek akrabası olan dedesi ölünce hiç tanımadığı babasını bulmaya karar verir. Ancak babası kızı olduğunu inkar eder. Sorunlar peşini bırakmaz. İlginç rüyalar görür, eşyaları hareket ettirebilir. Sebebini anlayamadığı b...