Göz kapaklarım çok ağırdı. Açmak için biraz çaba harcadım. Zar zor açtım ve hastanede olduğumu farkettim.
Başım ağrıyordu.
Hemşire geldi.
"İyi misiniz beyefendi?"
"Evet, iyiyim, teşekkür ederim. Ancak sormak istediğim bir şey var. Ben buraya nasıl geldim?"
"Dağ yolunda kaza yapmışsınız. Birisi arabayla geçerken sizi farketmiş ve hemen ambulans ve polis çağırmış. Sonrası da işte buradasınız."
Cevap vermedim. Arabamda cinayet aletlerimi bulundurmuyordum zaten. O sebeple bir korkum olmadı. Yalnızca küçük bir çakım vardı. Kendimi kestiğim...
Evet ben bileklerimi kesmiştim. Nasıl oldu da hala yaşıyorum. Hemen bileklerimi kontrol ettim. Sapasağlamdı.
Rüya... Sanırım çarpmanın etkisiyle bayılmıştım ve yaptığım her şey hayal ürünüydü.
Burada daha fazla kalmamalıydım. Damla'nın etkisiyle öldürme dürtüm azalmıştı. Şimdi ise tam güç geri yerine geldi.
Hemşire odadan çıkar çıkmaz serumları kolumdan söküp attım. Kıyafetlerim karşıda asılıydı. Onları giydim ve odayı terkettim.
Hızlı adımlarla hastaneden ayrıldım. Artık arabam da yoktu. Damla'dan aldığım paranın dibini görmüştüm. Şimdi ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu.
İnsanların çok olduğu yerleri sevmiyordum. Bir an önce yalnız kalmalıydım. Ara sokaklardan birine girdim.
Mutfak aletleri satan bir dükkana girdim. Öylesine bakınıyormuş gibi yapıp oradan bir mutfak bıçağı çaldım. Orada olmayan bir ürünü sordum çalışan kişiye. Tabiki malesef cevabını aldım ve oradan ayrıldım.
Issız bir yere geçtim. Tek bir araç vardı hareket halinde. Önüne atladım. Durdu.
"Merhaba. Ben kaza yaptım da arabam tamirde." konuşurken bir anda bıçağı adamın boynuna sapladım. Kapıyı açıp adamı arkaya yere yatırdım.
Hızla direksiyona geçip gaza kökledim. Dağ yoluna girdikten sonra içim rahatlamıştı. Kendimi tekrar tam gücümde hissediyordum.
Kaza yaptığım yerden geçtiğimde geride sadece cam kırıkları vardı. Arabama tekrar kavuşamıycaktım ama yeni arabamı da beğenmiştim. Plakasını, rengini falan değiştirmem gerekiyordu.
Kulübeme gidilen belli belirsiz yola sapmadım ve dümdüz devam ettim. Cesedi göeünmeyecek bir yere bıraktım. Uzun bir yoldan sonra hiçbir zaman sebebini sorgulamadan işlerime yardımcı olan Orhan abinin tamirhanesine gelmiştim.
"Merhaba Orhan abi."
Arabanın altından kafasını çıkarmadan cevap verdi.
"Biraz sonra bu arabanın sahibi gelcek. Şunu bi bitireyim konuşuruz. Sen bi çay falan al kendine."
"Tamamdır abi sen işine bak."
İçeriye geçip kendime çay koydum. Yan taraftan bir gazete kaptım ve okumaya başladım.
Sonunda Orhan abi yanıma geldi.
"Ooo hoş geldin. Hayırdır hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Şu benim arabaya sahte plaka bir de yeni boya lazım abi. Param da kalmadı. İş bulmam lazım. Avcılığı bıraktım. Gidecek kimsem de yok. O yüzden sana geldim."
"İyi etmişsin. Babanın üzerimde çok emeği vardı. Beni yanına çırak olarak almasaydı şu an ben de işsiz olabilirdim. Şimdi ise iyi gelirim de var bu işten. Sen de istersen gel benimle çalış."
"Yok abi. Bu iş bana göre değil. Başka bir iş bulmam lazım. Bir de kalacak yerim yok. Biraz borç verirsen iş bulana kadar otelde falan kalırım."
"Olur mu öyle şey gel bizde kal. Boş bir odamız da var. Orda yatarsın."
"Sana yük olmayım. Başımın çaresine bakarım ben."
"Aa bak dediğim müşteri de geldi. Hoşgeldin kızım."
"Hoşbulduk baba."
Kafamı çevirdiğimde gözlerime inanamamıştım. Kısa boylu, çok şirin, tatlı ve güzel bir kız... Orhan abinin bir kızı olduğunu bilmiyordum.
"Aslında bu işi yapabilirim ben. Yanında kalmayı da kabul ediyorum ama kendime ev bulana kadar." dedim tek solukta.
"Ne oldu da fikrin bir anda değişti bakalım?" dedi hafif bir şekilde sırıtarak.
"Kimsem yok biliyosun. Uzun zamandır da yalnızım. Artık yalnız olmak istemiyorum. Teklifin hala geçerli mi?"
"Tabii geçerli. Seni kızımla tanıştırayım. Benim aynı zamanda ev arkadaşım. Esra, Bektaş. Bektaş, Esra."
"Me-me-merhaba. Sa-sa-sanırım artık a-aynı evi paylaşacağız." dedim kekeleyerek. Dilim ağzımın içinde dönmekte zorlanıyordu. Kalbimin atışını zaten dışarıdan duyabiliyordum. Elimi uzattım.
"Merhaba" dedi gülerek. Elimi sıktı.
"Babam biraz huysuz bir insandır. Onunla kalmak istediğine emin misin?"Tabiki onunla kalmak istemiyorum. Ama o evde sen de olacaksın. Bu yüzden kabul ettim. Diyemedim.
"Hiç öyle biri gibi değil ya. Uzun süredir tanışıyoruz kendisiyle. Bi huysuzluğunu görmedim." dedim saçlarımı kaşıyarak."Dışardan görünüşüne aldanma. Yaşarken anlarsın." dedi ve ardından göz kırptı.
Yeni tanıştığı biriyle bu kadar samimi konuşması ilginçti. Rahat bir kıza benziyordu.
"Dedikodumu yapmayın." dedi Orhan abi dalga geçer bir ses tonuyla. "Bugün izinlisin yarın iş başı yaparsın. Kızımla git de evi göstersin. Sonra da biraz şehri gezersiniz."
Gözlerim parlamıştı. Ağzımı bile açamadım. Bir korna sesi duydum.
"Hadi gelmiyor musun uyuşuk. Daha yapacak çok işimiz var." dedi bağırarak.
Hiçbir şey demeden gidip yan koltuğa oturdum. İlk defa arabayı kullanan kişi ben değildim. Öldürme dürtüm tavan yapmıştı. Sanki artık benden ayrılıp kendi bedenine bürünecekti.
Yolda giderken konuşacak hiçbir şey aklıma gelmiyordu. İnsanlarla pek konuşmazdım çünkü. Kendi başıma yaşayan biriydim ben.
Yol boyunca o da konuşmadı ve eve geldik. Arabadan indik. Evin kapısını açtı.
"Buyrun beyefendi. Yeni eviniz."
Elini avuç içleri yukarı bakacak şekilde havada tutuyordu. Ben de parmak uçlarımla elini tuttum ve ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim.
"Senin niye hiç eşyan yok?" diye sordu.
"Eski evime gidip alırım diye düşünüyordum ondan."
"Hadi beraber gidip alalım."
"Olmazzz."dedim kararlı bir ses tonuyla.
"Neden olmazmış?"
"Çünkü içerisi çok dağınık. Hem şimdi almama gerek yok bi ara gider alırım."
"Bu kıyafetlerle mi yatıp kalkcan? Kokarsın be." dedi ve ardından kahkaha attı.
"Ama benim ev dağda. Dağ yolları tehlikelidir. Gerek yok ben giderim. Şimdi sadece şehri gezsek?"
"Burası kaçmıyo ya. Hem biraz değişiklik iyi gelir. Uzun süredir buradan ayrılmıyorum. Tehlike ise sorun değil. Orda yaşadığına göre yollarda ustasındır." Göz kırptı.
Resmen beni öldür diye yalvarıyordu. Ama Orhan abiyle beraber haletmem lazımdı. Öncelikle işi öğrenip kendi paramı ve insanların güvenini kazanmalıydım. Ardından ikisini de öldürürdüm.
"Peki. Ama bugün değil de yarın gidelim. Biliyorsun uzun yoldan daha yeni geldim."
"Anlaştık. Hadi dışarı çıkalım. Seni en sevdiğim yerlere götürcem."
Bir anda nasıl bu kadar güvenebilmişti bana anlayamıyordum. Ama benim de işime geliyordu. Dışarı çıktık. Arabaya atladık ve gezmeye başladık.