Çok büyük bir parka geldiğimizde durdu. Hızlı bir şekilde arabadan indi. Ne yapacağımı bilemez bir halde otururken camın tıklanma sesiyle sıçradım.
"İnmeyi düşünmüyorsun herhalde." dedi sırıtarak.
"İnelim bakalım." dedim şaşırmış biçimde.
Büfeden 2 tane kola aldı ve yanıma geldi. İnsanlardan uzak bir yer bulduk ve çimenlere oturduk. Kolamızı içerken sohbet etmeye başladık.
"Orada ne iş yapıyordun?" diye sordu.
"Oraya gittiğimizde görürsün." dedim gizemli bir şekilde.
"Uuu merak ettim bak şimdi." dedi.
"Sen çok meraklısın bu merakın başına bir iş açmasın." dedim.
Sadece sırıttı. Kolasını fondip yaptı ve çimlere uzandı. Ben de kolayı kenara koydum göğsünün sol tarafına kafamı koyarak uzandım. Kızdan hoşlanmaya başlıyordum. Gülüşü, konuşması, ses tonu, mimikleri kısacası her şeyi çok tatlıydı. Öldürme dürtümün önüne bir şeyler geçmeye başlamıştı. Böyle bir şeyin olabileceği aklımın ucuna bile gelmezdi. Yoksa aşık mı oluyordum? Ben... Hayatımı sadece insan öldürmeye adamış kişi...
"Hadi kalk. Vazgeçtim. Benim eve yarın gitmeyelim, bugün gidelim." dedim.
"Bana uyar." dedi tatlı tatlı sırıtarak.
Yolda giderken telefon numaramı istedi. Telefona neden ihtiyaç duyduğumu bilmiyordum ama bir telefonum vardı. Ona doğru uzattım.
"Al kendi numaranı da kaydet."
Bir süre sessizce yol gittikten sonra topraklı dağ yollarına varmıştık. Keskin virajlar ve arabanın altında kayan toprak ve çakıl parçaları... Aynadan sürekli Esra'ya bakıyordum. Kendime inanamıyordum, resmen aşık olmuştum.
"İşte geldik." dedim yıkık dökük ve eski olan kulübemin yanına geldiğimizde.
"Burası... Iıı... Çok... Esrarengiz." dedi gözlerini kocaman açarak.
Ela gözleri çok hoş bir şekilde parlıyordu. Ona kendimi açacaktım. Bana dair her şeyi bilmesini istiyordum. Sonucunun ne olacağı umurumda bile değildi. İçimdeki şiddet ve vahşet yerini sevgiye bırakmıştı. Sürekli bu ben olamam diye düşünüyordum. Daha önce hiçbir kimseyle yakınlaşmam olmamıştı-öldürecek kadar yakınlaştım bundan bahsetmiyorum-. Yarısı kırık olmasına rağmen kilitlediğim kapının yanına geldim ve kilidi açtım.
"Hazır mısın? İçeride göreceğin şeyler psikolojini bozabilir."dedim.
Cevap vermeden kapıyı itti ve içeri girdi. Arkasından girmedim ve çığlık atmasını bekledim. Hiç ses gelmedi. Merak edip içeri girdim. Pınar'ın kesik kafasını almış elinde tutuyordu.
"Bunu sen mi öldürdün?" diye sordu.
"Evet." dedim net bir ses tonuyla.
Kafayı yerine koydu ve geri geri yürümeye başladı. Eski neşeli halinden eser yoktu. Çok korkmuş görünüyordu ki normal olan da buydu zaten.
"Korkmana gerek yok." dedim. Bu söylediğime kendim bile inanmıyordum.
"Sen katilsin!" dedi. Koşarak gitmeye çalıştı ama önüne atladım ve sarılarak gitmesini engelledim.
"Şşş sakin ol. Evet katilim doğru söylüyorsun ama sen tüm bu öldürme hislerimin önüne geçtin. Bir insana aşık olabileceğimi düşünmezken karşıma sen çıktın ve bütün hayatım bir anda değişti. Sana olan sevgim öldürme arzumun fazlasıyla önüne geçti. İçimde yaşanan patlamalar duruldu. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştım." dedim.
Kollarımın arasından kurtuldu ve gözlerimin içine doğru baktı. Sonra birilerini bağladığım masanın yanındaki sandalyeye oturdu. Tekrar gözlerini bana dikti. Sanki konuşmaya devam etmemi istiyordu. Ben de öyle yaptım.
"İlk başta seni öldürme planları yapıyordum. Henüz beni yeni tanımışken sizin evden kilometrelerce uzak olan buraya benimle beraber gelmek istedin. Seni öldürme işimi çok kolaylaştırıyordun. Ama bugün göğsüne yattığımda kalbinin o yumuşak, tatlı ve sevgi dolu mırıldanması benim tüm dengelerimi bozdu. İnsanlara sadece olası bir kurban olarak bakarken sana farklı bakmaya başladım. Tamamen siyaha boyanmış kalbimi yerinden söküp hiçbir yerine siyah değmemiş bir kalp ile değiştirdin. Seninle birlikteyken ilk defa gülümsemeye başladım. Sebebini bilmediğim bir şekilde şapşal şapşal sırıtıyordum. Sen hayatımda gördüğüm en tatlı şeysin. Lütfen bu gördüklerine fazla takılma. Bu tür şeyler bir daha olmayacak. Bu evi de yakarız gitmeden. Seni çok seviyorum." dedim.
Bütün bunları az önce ben mi söylemiştim? Ömrü boyunca günde en fazla 50 kelime konuşan ben...
Yerinden kalktı ve bana doğru sallanarak yürümeye başladı. Aramızda 10-15 santim kalana kadar yaklaştı. Sonra yeniden gözlerimin içine baktı. Birkaç saniye boyunca öyle kaldık. Ardından sıkıca sarıldı. Ben de ona sarıldım.
Keşke zaman o anda dursaydı da hep öyle kalsaydık...
Dipnot:Daha fazla yazmaya elim gitmedi üzgünüm.
Dipnot "Kişiye Özel":Eğer mesaj atma falan dediysem hiç takma sen o cümlemi aa olur mu öyle şey. Ben senle konuşmamaya dayanamazken öyle bir şey dediysem o an neremle düşünüyodum acabaa.