Kaçış.

15 1 26
                                    

"Anne nasıl hatırlamazsın? Erica ya, hep mektuplaşıyorduk. Bak bana yazdıkları duruyor hala."

Anneme telefon ekranında, sahte hesabımdan kendi hesabıma yolladığım e-mailleri gösterdim.

"Seni mi çağırıyor demiştin?"

"Evet. Ya ne yapayım, çok sıkılıyorum ben burada. Hem bedavaya yurt dışına gitmiş olurum."

"Kızım, ya bu gerçekten Erica değilse? Ya kötü niyetli biri çıkar ve seni kaçırırsa?"

Oflayarak yanına oturdum. Eline uzanıp tuttum. "Çok dizi izliyorsun anne," dedim, konuyu başka yöne çekmeyi başarmıştım. "Biliyorum bu aralar babam çok çalışıyor, sen de yaz diye evdesin hep. Ama ne bu dizi bağımlılığı? Arkadaşların vardı senin? Sibel teyze, Melek teyze falan?"

O da derin bir nefes verdi. "Haklısın galiba. Anlıyorum seni aslında, sen de benim gibi sıkılıyorsun. Ben gitmeni isterim ama baban ne der bilmiyorum."

Göz kırparak, "Sen ikna edersin onu," dedim. "Bak çocuk da istemiyormuş başta sen ikna etmişsin."

Annem, uzun zamandan sonra gülerek bana sarıldı. "Tamam, tamam. Uçak bileti falan alacak mıyız?"

"Ben hallettim onları, sen merak etme."

Odama gidip ilk maddenin üstünü çizdim.

Uçak biletiyle birlikte pasaportumu da halletmem gerekiyordu, bu yüzden babamın yardımına ihtiyacım vardı. Bir de vize işlemleri. Vazgeçmek istememin tek nedeni bu yorucu ve sıkıcı işlerdi. Ama kendimi sıkıp duruyordum. Özgürlük için her şeyi yapabileceğimi kendime hatırlatıyordum. 

Boş günümde öğleden sonra bilgisayarımı da alıp evimin yakınındaki Starbucks'a gittim. Kendime soğuk bir latte alıp işe koyuldum.

"Bayan Anderson,
Adım Çisil, 17 yaşındayım ve Türkiye'de yaşıyorum. 1 aylık tatil için New Orleans'a gelmeyi düşünüyorum. İsminizi internetten buldum, kiralayabileceğim bir daire için fiyat görüşebilir miyiz? 2 gün sonra orada olacağım.

Şimdiden teşekkürler. "

Son işimi de tamamladıktan sonra rahatlatıcı bir nefes verdim. Telefonumu kontrol edince Sarper'den gelen mesajı gördüm.

Sarper: Naber?

Nasıl böyle davranabiliyordu? Hiçbir şey olmamış gibi? Ama o böyle biriydi, sorunlarından kaçmaz, sorunlarını çözmeye gerek bile duymazdı. Keşke ben de onun gibi hızlı unutabilseydim her şeyi.

Çisil: İyi sen?

Sarper: Aynen :) Bu gün boş gününmüş. Ne yapıyorsun?

Çisil: Evin oradaki Starbucks'tayım. Gelsene.

Belki o kadar hızlı unutamıyordum fakat unutmuş gibi davranabilirdim. En azından artık bu olayı planlamadığını, kendiliğinden gelişen bir şey olduğunu biliyordum.

Yeni bir kahve almak için tekrar sıraya girdiğimde, arkamdaki kişinin Temmuz olduğunu fark ettim. Beni tanımamasını ummuştum ama adımı söylediğimi duymuştu sonuçta. Bundan kurtulma şansım düşüktü, ama belki de dün olanlardan sonra konuşmak istemezdi.

Kuralları KoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin