Prolog

34 3 5
                                    

-İlham kaynağım Pinhani, Ya Sen Olmasaydın dinlerken aklımda oluşmuş bir kurgudur, iyi okumalar -

Koşarken arada durup, nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Ancak canım öyle bir acıyordu ki, kalbim en derininden sızlıyordu. İçime ne kadar hava çekersem çekeyim, rahatlatmayacaktı.

4 yıldır hayatımdaydı. 4 yıl az değildi. Onun için ailemi karşıma almış,
okuldan atılacak duruma gelmiş, sevdiğim dostlarımdan vazgeçmiştim.

Şu ansa ne yaptığımı bilmeden koşuyordum. Hıçkırarak ağlayarak yürürken kendimi sorgulamadan edemiyordum. Aşk bu kadar basit miydi? Ben babamdan göremediğim ilgiyi ondan görmüş, en az babam kadar güvenli hissettiğim kollarda huzuru tatmıştım. Gamzeleri aklıma gelince gözlerimi kapadım, sarı saçlarının yumuşaklığını elimde hissedercesine elimi hareket ettirmeye başladım. Elimde yağmur damlalarını hissettim. Ardından soğuk rüzgar tenime işlemeden esip geçmişti.

Ne ara çöktüğümü bilmediğim yerden kalktım. Hırkamı sıkarak suyunu akıtmayı planladım ama akmamıştı. Omuz silkerek hırkama dolandım ve yürümeye başladım.

'Ne ara bu kadar güçsüz oldun Meyra?' Diye mırıldandım yavaşça. Ardından kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Ailem büyük ihtimalle şu an beni arıyordu ancak eve gittiğimde tek yapacaklarının bana ceza vermek olduğunu düşününce eve gitme isteğimi de bastırdım.

Ailem beni önemserdi, her ailenin evladını önemsediğinden daha çok belki de. Ama ben babamın gözünde prenses değildim, annemle de iki arkadaş gibi değildik. Belki onlarla bir şeyleri paylaşmış olsaydım böyle olmazdı.

Ama olan olmuştu, şu an harabeden bir farkım yoktu.

Yürümeye devam ederken karşıdan elini alnında siper etmiş koşan bir çocuk gördüm. Bayağı bir yakışıklıydı, yanımda geçmesini beklerken tam önümde durdu. 'Şükür be,' diye mırıldandı. Yüzümü utanmadan incelerken bende zoraki bir şekilde arsız sırıtmamı takınmış yüzünü inceliyordum.

Yakışıklıydı, çok yakışıklıydı. Kısa kollusunun altında bir kolu boyunca dövmesi olduğunu gördüm. Kumraldı sanırım, havadan dolayı seçemiyordum.

"İlk öpücüğünü verdin mi," diye sordu muhtemelen şişmiş olan gözlerime bakarken. Kaşlarım ister istemez alayla kalktı.

"16 erken bence, vermedim daha," dedim gözüne giren yağmur damlaları yüzünden gözünü açamayan çocuğa bakarken.

"İyi o zaman. Bunun için üzgünüm ama iddiayı kazanmazsam, hapise girmek zorunda kalacağım. Hareket etme ve sakince dur," dedi yüzünü yüzüme yanaştırırken. Bense şok olmuş kalmıştım. Ama o aptal kitap kızlarından değildim, tepkisiz kalarak öpmesine izin vermeyecektim.

Hızla elimi alnına yapıştırdığımda su yüzünden 'şlap' gibisinden bir ses çıkmıştı. İnleyerek alnını ovuşturduğunda kıkırdamamak için dudağımı dişledim. Bana bakıp göz devirdi. Ardından elini hırkamın cebine atıp telefonumu aldı.

"Islanacak ya, seni satsak o kadar para etmezsin..." Adını bilmediğim için sustum.

"Aden," dedi az önce ettiğim hakaretimi umursamayarak.

"Meyra bende, ama adın sapık demişsin gibi geldi sanki," dedim kulağımı ona doğru uzatarak. Gülerek kulağıma vurdu. Benim neyim vardı? Benden büyük durduğu kirli sakallarından belli olan, iddia yüzünden hapise girebilecek bir çocukla durmuş, şakalaşıyordum. 2 saat önce sevdiğim çocuğun beni eski sevgilisini unutmak için kullanışını öğrendikten sonra intihar filan etmem gerekiyordu bence.

Ya Sen OlmasaydınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin