Stars

1.9K 163 200
                                    

Luhan'ın gözlerinde yaşları görünce Jongin derhal geri çekildi. Luhan ona sertçe bakıyordu, kaşları öfkeyle çatılmıştı ve Yixing yüzünü elleriyle gizlemişti, olacak şeylerden korkuyordu.

"Ne halt ettiğini sanıyorsun?!" Bağırdı Jongin'e Luhan.

Herkes Luhan'a baktı, kimse sesini yükselteceğini tahmin etmemişti.

"Açıklamama izin ver, ben-"

"Açıklanacak bir şey yok, sen de diğer herkes gibisin." Luhan homurdandı ve tekrar kafasını Yixing'e çevirdi, omzundan kavrayıp kalkmasına yardım ederken ona ana dilinde güzel sözler fısıldıyordu.

Jongin öylece durdu ve herhangi bir şeyin gerçekleşmesini bekledi. Yixing'in iyi olduğunu söylemesini ya da Luhan'ın endişelenmeye gerek olmadığını söylemesini. Birinin gelip onunla konuşmasını bekledi. Her ne kadar asıl incinen o olmasa da, Luhan'ın verdiği tepkinin onu incittiğini hissediyordu.

"Özür dilerim." Jongin'in sesi zor bela çıkmıştı, boğuktu, ve ilk konuşanın kendi olduğuna inanamıyordu. Her ne kadar bir özür yeterli olmasa da, bu iki kelimenin tam da söylemek istediği kelimeler olduğunu düşündü.

Ama Luhan onu duymazdan geldi ve Yixing'le konuşmaya devam etti. Etraflarındaki kalabalık çoktan dağılmaya başlamıştı, kendi işleriyle ilgileniyorlardı. Geride sadece Luhan'a bakan bir Jongin vardı.

"Jongin-ah, gitsek iyi olacak." Mırıldandı Kyungsoo ve Jongin'in tişörtünü çekiştirdi. Ama Jongin gitmek istemiyordu.

"Luhan!" Jongin bu sefer daha da sesli bağırdı ve genç olanın bileğini kavradı, kendine döndürüp yüz yüze gelmelerini sağladı. Luhan'ın gözleri yaşlıydı ve şehir ışıkları altında parıldıyordu.

"Bırak beni." İstedi Luhan, sesi titrek ve oldukça zayıftı, onu sabit tutmaya çalışan Jongin'in kuvvetli tutuşundan kendini kurtarmaya çalışıyordu.

"Üzgün olduğumu söyledim." Tekrarladı Jongin ve Luhan'ı bırakmaya niyeti yoktu. Luhan'ın onun tutuşundan böylesine korkuşu onu üzüyordu. Ne olursa olsun onu incitmek istemiyordu.

"Eğer beni bırakmazsan çığlık atacağım, Jongin." Luhan tısladı ve ona sinirli bir bakış attı, ince bileği hala Jongin'in tutuşu altındaydı. Jongin onun, ismini böyle telaffuz edişinden hoşlanmamıştı.

"Jongin." Duyduğu ses Luhan'ınkinden çok daha derindi, ardından yanında Chanyeol'ün yüzünü bulmuştu. Chanyeol Jongin'in bileğini tuttu ve sıktı, ona Luhan'ı bırakmasını söylüyordu. "Kıskançlığına hakim ol."

Chanyeol'ün yüzünde böyle ağır ve ciddi bir ifade görmek olağandışıydı. Kyungsoo sadece genişçe açılmış gözleriyle yanında duruyordu. Chanyeol bile gülmüyorsa durum ciddi olmalıydı.

Jongin'in iki arkadaşını dinleyip onu bırakmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu. Kalabalığın arasına karıştıkları sırada Luhan'a son bir bakış attı.

Luhan bakışlarına karşılık vermedi.


~


Daha sonra Luhan Yixing'i eve götürdü. İyi bir kardeş gibi ona yardımcı oldu ve yanında durdu. Perçemlerini nazikçe gözlerinden çekti ve hatta alnına küçük bir öpücük bile kondurdu. Hepsi masumca hareketlerdi, elbette.

Yixing'în görevlerini devraldı ve herkes için kahvaltı hazırladı, işte Luhan böyle iyi yetiştirilmişti. Hatta kahvaltısını itaatkar bir şekilde ona götürdü, çünkü Yixing'i gerçekten öz kardeşiymiş gibi önemsiyordu.

The Freedom You Have [Çeviri] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin