Rose

3.3K 187 212
                                    

Not: Şimdi derin bir nefes alın. Çünkü bu bölüm neredeyse 5000 kelime gençler. (*Düzeltme: 6600 civarı kelimeymiş yanlış bakmışım :O) Okurken uyuyakalmayın sakın dkjfgkg Ve KaiHan benim biriciğimdir, o yüzden çok sevin bu fici tamam mı? :3


Kim Jongin, 21 yaşında bir genç adamdı, ofisteki sıkıcı işine bağlıydı. Kasabanın polis şefinin oğlu olarak oldukça popülerdi ve herkes ona saygıyla muamele ediyordu. Yeterince parası vardı ve hayatı için hiçbir zaman endişelenmesine gerek yoktu, istediği her şeyi bir şekilde elde ediyordu.

Bazen tüm gece uyanık olurdu, müzik eşliğinde güzel bir kızla dans ederdi, ona diğer kızlardan farklı olduğunu söyler, sonra da o kızı kalabalığın içinde kaybeder ve bir daha hiç görmezdi. Bazen en yakın arkadaşlarıyla sokaklarda gezinmekten hoşlanırdı. Bazense sadece evinde oturmaktan, tavana bakmaktan zevk alırdı.

Jongin ne yapmaya karar verirse versin, o günü yeniden ve yeniden aynı rutinde devam ederdi. Yarı uykulu ya da tamamen uyanık, alışkanlıklardan vazgeçmez zordu. Sürekli bir döngüye hapsolmuş gibiydi.

Ama bir şekilde Jongin bunu umursamıyordu. Hayatını seviyordu. Bir köprüden atlayarak ya da spor arabalar sürerek damarında adrenalin patlaması hissetmeye ihtiyacı yoktu, o sadece... yaşıyordu işte.

Bazı zamanlar sıkılıyordu gerçi.

"Dünyadan Jongin'e, yine mi hayal alemindesin?" En yakın arkadaşı Chanyeol elini yüzünün önünde salladı. Güneş ışığı yüzüne vuruyordu ve Jongin Chanyeol'ün yüzünü doğru dürüst görebilmek için gözlerini birkaç defa kırpıştırmak zorunda kalmıştı.

"Değilim." Jongin Chanyeol'ün eline vurarak kendinden uzaklaştırdı.

"Gayet de öyleydin." Kyungsoo, diğer en yakın arkadaşı, aralarında en büyük gözlere sahip ve en kısa olanı, homurdandı ve ayağıyla bir taşı tekmeledi.

Jongin gözlerini devirdi ve yürümeye devam etti, elleri şortunun cebindeydi öylesine. Mayıs bitmek üzereydi ve güneş daha şimdiden inanılmaz derecede sıcaktı, ciltlerini yakıyordu. Yaz ayları bu kasabada genellikle sıkıcı geçerdi çünkü sıcak herkesi mayıştırırdı ve yakınlarda serinlemek için bir göl veya deniz yoktu.

Chanyeol yüzüne fazla büyük gelen Ray Ban markalı güneş gözlüğü takıyorken, Kyungsoo da mavi-beyaz renkli DC markalı şapka takıyordu.

Her zaman yaptıkları gibi bir cuma öğlesini birlikte geçiriyorlardı. Haftada bir açılan pazarı ziyarete gitmişlerdi ve satın almak için ilgilerini çeken bir şeyler arıyorlardı. Çiftçiler ve kasabanın her bir yanından gelen yabancılar mallarını satmak için burada bir araya gelmişlerdi.

Her tarafta bağıran sesler vardı, Jongin yaşlı bir bayanın 'ucuz balığı buradan alın, buradan alın' diye sürekli bağırdığını duydu, oradan uzaklaştıklarında ses kayboldu.

İnsanlar fiyat konusunda pazarlık ediyorlardı ve küçük bir kızın ebeveynlerine ona oyuncak bir bebek almaları için yalvardığını duydu. Jongin havada her türlü malzemenin kokusunu alabiliyordu ve bu ona sanki mutfakta yürüyormuş gibi hissettirmişti.

"Annem zeytin almamı söyledi." Dedi Kyungsoo, kalabalık yüzünden Chanyeol'le Jongin'in arasında sıkıştığı sırada.

"Annen niye zeytin istiyor ki? Süpermarketten alamıyor mu?" Sordu Chanyeol ve zeytinlerin rahatsız edici kokusunu düşününce yüzü 'ıyy' şeklinde bir ifadeye büründü.

"Bu pazardakilerin daha taze olduğunu inanıyor." İç çekti Kyungsoo.

"Şuradaki kadın sebze satıyor, oradan alabilirsin." Jongin büyük bir standı işaret etti ve Kyungsoo yüzünde bir gülümsemeyle hemencecik oraya koşturdu, Kyungsoo'nun yanında bir dev gibi duran Chanyeol de onu takip etti.

The Freedom You Have [Çeviri] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin