Dört yıl önce;
2011..
Defne, üniversitenin kapısından içeri girmeden önce şöyle bir okulun çevresine göz gezdirdi. Bu okulu kazanmak için geçen yıl dişini tırnağına takmış, hiç çalışmadığı kadar ders çalışmıştı. Sonuç olarak istediği üniversitenin istediği bölümünü kazanmıştı. Mimarlık. Çizim hayatının her zaman bir parçası olmuştu. Yeteneği de vardı zaten. Babası yeteneğini geliştirmesi için onu nice kurslara yazdırmıştı.
Elinde tuttuğu beyaz renk çantasının askısını koluna geçirip bölümünün bulunduğu binanın kapısına doğru ilerledi. Kapıya asılmış listeden adını bulup ders göreceği sınıfa etrafı inceleyerek yavaş adımlarla yürüdü.
Kapıdan içeri girmesiyle bir bedene çarpması bir oldu. Çarptığı genç Defne'ye döndüğünde Defne'nin güzel suratını gördü. Şaşırmıştı kız. Bu bedeninin donup kalmasından açıkça anlaşılıyordu. Kahverengi uzun ve parlak saçları beline doğru dalgalar halinde iniyordu. Üzerinde yakalarında dantel işlemesi bulunan onu daha sevimli gösteren masmavi bir elbise vardı.
Defne de daha çarptığı ilk dakikadan karşısında duran mavi gözlü çocuğun etkisi altında kalmıştı. Üzerinde gözlerinin rengini daha da parlak ve güçlü gösteren mavi bir gömlek, altında da bembeyaz bir pantolon vardı.
Genç adam yüzünü birazcık aşağı eğip kızı daha iyi görebileceği bir konuma getirdiğinde mavi gözler kahvenin en güzel tonuyla buluştu.
''İyi misiniz?'' adamın kibar çıkan sesi kızı kendine getirdi. Adamın bir eli Defne'nin belinde iken kız durumdan hiç rahatsız olmuyordu.
Nihayet doğrulduğunda kafasını olumlu anlamda salladı ve karşısında duran mavi gözlü adamın etkisinden kurtulmak için bir adım geriledi. Feleği şaşmıştı Defne'nin. Daha önce hiç böyle hissetmemişti. Çok farklı bir duyguydu bu.
''Ben özür dilerim. Arkama bakmadım. Lütfen kusura bakmayın. Bir yeriniz incindi mi?''
''İyiyim. Bir şeyim yok. Olur böyle şeyler. Dert değil.''
Karşısında adını bilmediği mavi gözlü çocuğun tebessümü gülümsemeye dönüşürken Defne'nin gözü yanağındaki çukura kaydı.
'Gamzeli bir erkek.' diye düşündü genç kız. Hem de sol tarafta. Tek.
Defne'nin de sağında tek gamzesi vardı.
İçine yayılan sıcaklık o kadar yoğundu ki yanakları alev almıştı sanki. Mavi gözlü genç elini nazikçe uzatarak bir adım Defne'ye ilerledi.
''Adım Baha. Pek iyi bir tanışma olmadı. Ben tekrar özür dilerim.''
Baha. Ne güzel isim. Dört harfli. Defne ise beş. Bunların hepsi tesadüf müydü gerçekten? Saçma düşüncelerini bir kenara bırakarak elini uzatıp büyük avuca elini uzattı.
''Defne.'' dedi.
Baha ise adının Defne olduğunu öğrendiği kızın eli eline değdiği an çarpılmış gibi oldu. Farklı bir şeyler vardı. Hissetmişti. Daha fazla konuşmak istiyordu ama içeri giren öğretmenle gitmesi gerektiğini anlamıştı.
''İyi günler.'' dedi Defne'ye hitaben. Defne ise öğretmenin geldiğini yeni anlamıştı. Kalbi de hızlanmıştı. 'İlk gün, ilk ders' diye geçirdi içinden. Kesinlikle Baha ile alakası yok.
Aynı anda Baha da kendi bölümünün dersine girdiğinde aklı Defne'de kalmıştı. Ne güzel kahve saçları vardı onun öyle. Ah, kalbindeki bu çarpıntı da neyin nesiydi böyle? 'İlk gün, ilk ders' diye geçirdi içinden. Kesinlikle Defne'yle alakası yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi'li
Teen FictionBen seninle nefes aldığımı hissettim. Seninle yaşadım, seninle çiçek açtım. Bir çocuğun annesine sokulması gibi sokuldum benliğine.. Sevdim papatyam. Çok sevdim. Burnumda kokunu, kokunda huzuru buldum. Varsın o yedi harika Dünya'nın olsun, Benim zat...