Hani derler ya size, bugün günlerden ne diye? Sorarlar, unutanlar saatin kaç olduğunu... Trip atan sevgililer olur hani, yıldönümlerini unutan veya önemli tarihleri. Önem de kime göre neye göre? Ben hiç gelemem işte öyle işlere... Bugünüm bugün, yarınım yarındır. Saat yoktur, ya sabah ya akşamdır benim için.
Ankara'dan İstanbul'a taşınmak kadar boktan bir duygu yoktu. Hani derler ya "deniz, deniz, deniz" diye. Sanki orda yüzüyorsunuz bol bol. Kokusu diyenler var, iyot kokusu. Git iyotlu burun spreylerini sık aynı zevki verir. Annemle yola çıktık. "Son seneni orada oku, iyi üniversiteler orada, ayağına gidiyoruz bak!" demişti bana. O bile umrumda değildi. Altı saatlik yolculuk başladı. Taktım kulaklığı, "One Republic" grubunu dinliyorum. Popüler biri de değildim okulumda. Sevenim yoktu bile denebilir. Umurumda mıydı? O da hayır. Annem arabayı her kullanışında, kadınlığın acemiliği olsa gerek, her zamanki gibi direksiyona yapışmış vaziyetteydi ve bu bana git gide daha da batıyordu. Bir insan aynalara hiç mi bakmaz?
Bolu'ya varmak üzereydik, "Bir mola verelim başım dönüyor kahve içeriz." dedim anneme. Kabul etti. "Sen söyle, tuvalete gidip geliyorum." dedim, duraksadı önce ama sonra oturdu ve garsonu çağırdı eliyle. Benzincinin arka tarafındaki tuvaletin orada cebimden paketi çıkarıp sigara yaktım. Bayağı bi kez yakalamıştı, annem beni ama devam ediyorduk işte. Çakmağın gazı bitmiş a**na koyayım. Sinirlenip benzinciden bir çakmak aldım. Cebimde kalan son liraydı. Annemden para isteyemezdim. Sigaram da bitiyordu zaten.
Arabaya geri döndük ve uzun bir yolculuğun ardından, hemen hemen sadece benim için One Republic, Imagine Dragons ve Arctic Monkeys ağırlıklı bir yolculuk olmasına rağmen sonunda varmıştık. Çok zor olmadan bulduk apartmanımızı. Hiç etrafa bakmamama rağmen eşyalarımızın gelmiş ve yerleştirilmiş olduğunu farkettim. Eşyalarımın olduğu odayı, yatağımdan tanıyarak buldum ve sırt çantamı yatağıma fırlattım. Banyo küvetini sıcak suyla doldurup kendimi bırakmıştım içine.
Duştan çıktığımda annemin fırça ve konuşmaları ile tekrar boş hayatıma dönmüş hissettim. "Emre! Yarın yeni okulun için umarım hazırsındır.". Cevap bile vermeden odama döndüm. Altı mesaj...
- Vardın mı İstanbul'a? 20.09
-Şşt... Sana diyorum!! 20.12
- Aloo? 20.17
- Taksana Emre malı! 20.22
- Slk ya! 20.23
- Dünya'dan Emre'ye orada mısın?
Mesajı atan yakın arkadaşım Yarendi.
- Hayatımın en b*ktan yeri! 21.10
Yaren yazıyor...
...
Hiç yazmakla uğraşamayacaktım. Müzikler de kafamı ağrıtmaya başlamıştı. Bir insan neden oturmak için Florya seçer ki? Florya bana Çayyolu'nu andırdı hafiften. Çok canlı ve ışıklı bir yerdi, en azından gördüğüm kadarıyla. Yarım kalan filmimi bitirmek için devam etmiştim. James Bond hastası bir insandım ve Spectre'nin iki hafta sonra vizyona girmesi beni daha çok heyecanlandırmıştı. Neyse, konudan sapmayalım. Sorun şu ki sakinleşmek için sigaraya ihtiyacım vardı. İki tip insan var derdi bana Ankara'daki p*zevenk babam. Sigaranın esiri olanlar, ve ona hükmedenler. Ben tam bir esirdim mına koyyim.
Bu düşünceler beynimi kurcalarken geri telefona baktım Yaren iki mesaj atmış... Ve? Bora?
Sakin bir şekilde Yaren'e baktım ilk.
- Ya sanki Diyarbakır'a gittin salak ya... 21.12
- Hem belki yeni arkadaşlar edinirsin? İstanbul çok güzel kuzenim orada yaşıyor benim. 21.13
...
- Belki de... 21.23 diyip kesip attım.
- Ceketini sınıfta bırakmışsın... Çömeyim mi? 21.07
Gerizekalı Bora! Yazsan yazsan bunun için yazarsın öküzün evladı!
- Çöm amk, çöm. Başka bi b*k yaptığın yok zaten çömmek dışında. 21.25
Salak ya! Yazsa yazsa bunun için yazar beyinsiz. Sigaralarım nerede benim! 20 taneden 4 tane kalmış şu yokluğa ve b*kluğa bak ya... Başından beri küfür ediyorum hayata. İsyanlardayım. Dışarı çıkıp nefes almaya ve sigara yakmaya karar verdim. Çorabımın içine arka kısmına sigara koydum çakmağı da paketin içine.
-Anne ben dışarı çıkıyorum, hava alıcam biraz!
- Tamam, fazla uzaklaşma kaybolursun ve telefonun açık olsun Emre!
- Tamam anne hadi hoşç...
-Bir dakika, ceplerine bir bakabilir miyim?
-Bak aq bak.
- Ne biçim konuşma o annenle öyle?
Ceplerimi kontrol ettikten sonra...
-Teşekkür ederim.
Dedi ve ben de kendimi kapıdan çıkar çıkmaz dışarı attım. Taksi ve arabalar arka sokaklardan duyuluyordu ve bir kaçı da bizim sokaktan geçiyordu. Sokağın köşesindeki ağaçta oturdum. Rüzgardan çakmağı yakamıyordum. Acemilikte son nokta. Sonra ileride bizim yan evden çıkan çok yakışıklı bir çocuk gördüm elinde çakmağı vardı. Kendimi tanıştırmak için ateşinizi alabilir miyim dedim. Çakmağı yaktı bana ve bende ona doğru yaklaştım. Sigara çoktan yanmıştı ama ben hala o yakınlıkta kalıp çocuğun gözlerinin içine bakıyordum.
Bu arada bir şey daha... Ben eşcinselim. :)
-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-x-xx-x-x-x-x-x-x-x
Yazar notu: Eşcinsellik bir seçim değil, doğuştandır ve herkes kendi yaşamını yaşamakta özgürdür! Umarım beğenirsiniz teşekkürler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tutam Aşk
JugendliteraturHayatta en zor olan nedir? Ulaşılamazlık mı? Peki ulaşamazlığın getirdiği sapkınlıklar? Neden herkes Emre için deliriyordu? Emre yürüyordu... Ailesi ile yine kavga etmişti. Kar beresinin içinden saçını ıslatmaya başlamıştı. Sıcak çikolata almak içi...