0.5

98 13 10
                                    

Olmaz dediğin ne varsa olur. Düşmem dersin , düşersin. Şaşmam dersin ,şaşarsın. Öldüm dersin , durup yine yaşarsın- Hz. Mevlana

Genel ot karışımın rahatlatıcı ve bir o kadar da yoğun olmasından kaynaklanan kokusuna burnum artık tembelleşmişken gözlerimi araladım. Tavandaki beyaz ışık yine gözlerimi alırken gözlerimi kapatma ihtiyacı hissettim, bu ihtiyacımı bastırmamı sağlayan ise Gece'nin suratının görüş alanıma girmesiydi. Hala bunların bir hayal veya rüya olduğunu düşünüyordum ama bu düşüncemi hala kanıtlayamamıştım. Biçimli kaşları havalanırken güzel yüzüne yakışan bir gülümseme ile bana baktı "Günaydın" dedi şakır gibi ben ise gülümsemeye çalışarak ona baktım ama başımdaki ağrı suratımı buruşturdu. "Bana ne oldu?" dedim bir film klişesi daha kullanarak. "Sen..." dedi büyük bir sır verir gibi fısıldayarak "İnanılmazdın. " kaşlarım çatılırken "Ne?" dedim ama o sırada ayak sesleri gelince "Bunu sonra konuşuruz." Dedi ve önümden çekildi. Beyaz ışık tekrardan gözüme gelince hafifçe doğruldum.

Karşımda Concordia duruyordu. Onu her gördüğüm de istemsiz tekrar hayran kalıyordum. Nasıl bu kadar güzeldi? Evrim yanıltmacası gibiydi. Aslında buradaki herkes böyleydi.

Concordia'nın saçları geçen gördüğümdeki gibi dalgalar halinde değil de daha karışık olarak omuzlarından dökülüyordu. Üzerinde asker rengi pantolon ve siyah sporcu atleti giymişti.

O uzandığım yere otururken odanın boşaldığını fark ettim. Bir yanım gerilirken diğer yanım hiç olmadığı kadar huzur dolmuştu onu görünce.

Bana yine o can alıcı gülümsemesini sundu "Daha iyi misin?" diye sordu. Bu bu soruyu ikinci soruşuydu ve bizimde ikinci konuşmamız. 'Evet' anlamında başımı aşağı yukarı salladım.

Ardından odamdan çıkmadan kafam da hazırladığım bütün o sorular zihnime dolanırken sormak için içimdeki heyecanı bastıramadım ve tam olarak oturur pozisyona geçerek saçlarımı sol omuzumda toparladım.

"Sana birkaç şey sormak istiyorum." Dediğimde o da başını sallayarak "Tabii" dedi. Gülümsedim ve "Hikayeyi senin ağzından da dinleyebilir miyim?" diye sordum. Normal de bu kadar nazik bir insan değildim ama merak ettiğim bir şey olunca kaplandan kediye geçiş yapmak benim için hiç de zor olmuyordu.

Öncelikle kısa bir an duraksadı "Hikayeyi daha önce dinledin mi?" dedi. Unuttuğum bir ayrıntı daha bana sarı ışık yakarken gözlerimi yumdum. "Hayır, ben sadece senin ağzından dinlemek istiyorum" diyerek toparladım. O da "Pekala" diyerek sözüne başladı.Fakat anlattığı hikaye Gece'nin anlattığının aynısı idi. Ezberlenmiş bir metinden sırası gelen kendi rolünü okuyordu sanki.Sözlerini bitirdiğinde "Yani Dolunay'ı tanımıyorsun?" dedim hızlı bir şekilde. Bir an dona kaldı. Ardından gülümsedi ve dudaklarını aralayarak "Hayır "dedi" öyle biri yok. " "Var ..." diye diretmeye hazırlandığım da "Yok " diye sert bir şekilde fısıldadı.

Bu tavrı o kadar sinirimi bozmuştu ki... "İyi , o zaman konuşmamız bitti. " dedim. O ise tek elini bacağıma koydu ve "Venüs, önce kuralları oku. Akşam ise odana geleceğim ." dedi ve hızlı bir şekilde ilerledi ardından arkasını döndü ve "Daha iyi yalan söylemeyi öğrenmelisin" dedi ve sıhhiyeden çıktı.

Aklım o kadar karışmıştı ki ailemle görüşmek istediğimi bile söyleyememiştim.

Onun çıkışı ile Gece içeri geldi ve "Hadi kahvaltıyı kaçırmayalım" dedi gülümseyerek.

Bir ara kuralları Gece'ye sormayı aklıma not ederken bende gülümsedim ve onu takip ettim.

Tabağımda ki 8. Dilim peyniri de ağzıma atarken minik poğaçamdan bir ısırık daha aldım. "O peynirlerle aşk yaşadığını düşünmeye başlıyorum ." diyerek güldüğünde ağzımın dolu olmasına aldırmadan "Tatları çok güzel" dedim bir yandan da meyve suyuma uzandım. Gece'yi gerçekten sevmiştim, onunla vakit geçirmek bana iyi geliyordu ama Hande'yi de çok özlemiştim. Beni oldukça merak ettiğine de eminim. Meyve suyumu içmek için kendime çektiğimde dirseğime çarpan yemek tepsisi ile üzerime döküldü. Üzerime dökülen meyve suyuna ve tepsinin sahibine baktığımda dün gece haşatımı çıkaran esmer olduğunu fark ettim.

AMAZON  ☽☾Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin