Yeni tanıtım videomuz multimedyada, nasıl buldunuz?^
ಡ
14 Aralık 2015
ಡ
Belime kadar uzanan, ipek gibi saçlarım olsun.
Gözlerimi açıp bana merakla bakan insanlara gülümsedim ve pastanın üzerindeki mumları üfledim.
18 yaşına girmek güzeldi, hayallerine adım adım yaklaşmak güzeldi.
Genelde babamın arkadaşlarından oluşan topluluk gülerek alkışlayınca içten bir gülümsemeyle karşılık verdim.
"İyi ki doğdum birtanem."
Babamın açtığı kollarının arasına girerken yıllar sonra ilk defa bu kadar mutlu olduğumu hissediyordum.
Annemden sonra ilk defa.
Babam kulağıma her doğum günümde olduğu gibi "Ne diledin prensesim?" diye sorunca elime ağzıma hayali bir fermuar çekerek klasik cevabımı verdim.
"Şşşt! Söylersem gerçekleşmez."
-
"Saat güzelmiş."
Ne ara yanıma geldiğini anlamadığım babamın nefesini kulağımın hemen yanında hissedince irkilerek arkamı döndüm.
Babam gülümseyerek yanımdaki sandalyeyi çekip oturduktan sonra ellerini masasının üzerinde kavuşturdu.
Elimdeki saate son kez bakıp kenara bıraktım ve önümdeki siyah hediye paketini elime alırken kaşlarım çatıldı.
"Siyah bir hediye paketi mi?"
Gözüm masadaki diğer renkli paketlere çarpınca babama göstermek için yanıma döndüğümde çoktan gittiğini anlamam uzun sürmemişti.
Omuzlarımı düşürüp hediye paketini açtım ama içindeki hediye paketi gibi simsiyah olan boneyi görünce hızla yere fırlattım.
Gerçekten, kanseri atlattığımı bilmiyor muydu bu insanlar?
Bu hediye için çok düşünmüşler miydi acaba, siyah bir bone. Güzel fikirdi. Ama beni daha fazla üzecek, daha yaratıcı fikirlere ihtiyaçları vardı. Çünkü ben bunun için üzülecek biri değildim. Hayatta neye, ne kadar değer verip üzülmem gerektiğini yıllar önce anlamıştım.
Paketi de bonenin yanına fırlatıp renkli bir paket aldım elime. Kanseri atlatmış bir kız olarak, bu saçma hediyeyi daha fazla umursamamam normaldi bence.
Yaklaşık bir yarım saat sonra, tüm hediyeleri açmış, hunharca yırtılmış hediye paketleriyle dışarı çıkmıştım. Kucağımdakileri çöpe attıktan sonra hızlı adımlarla eve girdim. Kış aylarının başı olduğu için dışarıda yakıcı bir soğuk vardı. Ve tahmin edersiniz ki benim bedenim soğuğa fazla dayanıklı değildi.
Derin bir nefes alıp masanın üzerindeki hediyelerden alabildiğim kadarını kucakladım ve odama çıkarttım.
Kendimi yatağın üzerine bırakırken yorulduğumu hissediyordum.
Yalnızca kısa bir süre öncesine kadar, kanserin etkisiyle hemen yorulurken; bugün tüm gün ayakta durmuş olmama rağmen yorgunluğumu yeni hissediyordum.
Yüzüme tekrar bir gülümseme yayılırken beyaz tavanda küçüklüğüm canlandı.
Uzun saçlara zaafım vardı, hep belime kadar saçlarım olsun istemiştim. Saçlarımı uzatmaya başlamıştım, annemden saçımı örüp şekil vereceğine dair söz de almıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLEK FENERİ
Teen FictionElindeki dilek fenerine bakıp gülümsedi. Babası istediği şeyi dileyebileceğini söylemişti. Dilek feneri gökyüzüne yükselip tanrıya istediği şeyi iletecekmiş. Kıkırdadı. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Babası onu hala ufak bir çocuk zannediyordu...