Dakikalardır yanmış elimi soğuk suyun altında tutuyordum. Bir nevi terapiydi. Pastaneye erken gelip dükkanı açmıştım.
Aklımdan çıkmıyordu. Onun o suratın da ki izler kalbimi delip geçmişti sanki. Mutfağın kapısı kapandığında irkildim. Musluğu kapatıp arkamı döndüm.
Oradaydı işte. Karşımda duruyordu. Ne diyebilirdim ki ?
" Günaydın fıstık. " dedi sırıtarak. Bir yumrukla 32 dişinin düşmesini istedim.
Tekrar tepside ki kurabiyelere baktım. Daha geniş bir kaba almam gerekiyordu.
" Sen mi yaptın kız bunları cimcime ? Senden beklemezdim ne yalan söyleyeyim. " dedi ve bir kurabiyeyi ağzına attı. Tam arkamdaydı. Nefesi ensemde. Onun enseme değen nefesinde kaybolmak istedim. Bir daha bu Dünyaya gelmemek.
Aniden arkama döndüğümde hâlâ kurabiyeyi çiğniyordu.
" Ciddi misin sen ? Dün bir suratıma tükürmediğin kaldı şimdi gelmişsin kırk yıllık ahbap gibi. " dedim. İzler duruyordu. Hafiften kaybolur gibilerdi ama acı çektiği belliydi.
Yüzü aniden düştü. Dişlerini birbirine geçirdi ve birden ağzında ki lokmayı yuttu.
" Nasıl davranmak istersem öyle davranırım. " bir süre suratına boş boş baktım. Daha sonra tıslayarak güldüm.
" Dünya senin etrafına dönmüyor yalnız. " boştaki elimi hafifçe omzuna vurduğum da bakışları vurduğum yerde kaldı. Nedenini bilmediğim şekilde bende ağlama isteği uyandırıyordu. Bakışları o kadar aşağılayıcıydı ki.
" Kurabiye güzel olmuş. " dedi. İçimde ki kişi kalbimi yaran kanlı bıçağa sırıtarak baktı. Gözlerimi bir kaç kez kırpıp öylece yanından geçip lavaboya ilerledim.
Bir süre kapının hemen arkasında bekleyip nefesimi düzene soktum. Bana ne yapıyor ediyor günün sonunda, beni hüngür hüngür ağlatacak ya da kahkahalarla gülecek durumda bırakıyordu.
Kapı iki kez tıklatıldığında kapının önünde çekilip durdum.
" Ayda. " Emin amcanın endişeli sesi kulaklarımı doldurduğunu ağlama isteği boğazımda ki bir bıçak gibi kendini hatırlattı. " Kızım iyi misin bir ses ver. "
Kapıyı yavaşça açıp önünde dikildim. Beni görünce endişeli yüzü aydınlandı.
" İyiyim Emin Amca sağol. " dedim. Bir anda adam mahcup bir şekilde önümde durdu.
" Devran bey oğlum lavaboda ağlıyor deyince ne yapacağımı şaşırdım. Kusura bakma. " dedi. Sinirden gözüm seğirdi.
" Yok amca sen merak etme ben devam ediyorum şimdi işime. " dediğimde anlayışla kafasını salladı.
Yanından geçerken gözlerim etrafı tarıyordu. Yaptığı ukalalık yetmemiş bir de ağladığımı, üzüldüğümü zannetmişti.
Kasada gülümseyen yüzünü gördüğümde somurttum. Bir müşteriye para üstünü verirken gözleri beni buldu.
Ondan gözlerimi ayırıp hesap isteyen müşteriye döndüm. Zaman ilerledikçe pastanede dolup taşıyordu. Devran genellikle kızlarla flört ettiği için işe girmesi bana bir olanak sağlamamıştı.
Her bayan müşteri ağzının suyu aka aka, Devran'ın en ufak bir göz kırpmasına bile iğrenç tepkiler verebiliyorlardı.
Her zaman ki gibi biri yine karşımda duruyordu. Keskin yüz hatlarına sahip olan kadın aynı zamanda sapsarı platin saçlara sahipti. Altına giydiği deri mini eteğiyle dudak uçuklatacak türden birine benziyordu.