Hafta sonu olmasına rağmen ilk defa erkenden uyanmış doğru dürüst kahvaltı yapmıştım. Haftada sadece bir gün izin veriliyordu. Bu hafta da nihayet hafta sonuna denk gelmişti.
Kapı öyle büyük bir hızla titredi ki bir an evin sallandığını bile düşündüm. Aynı anda hem zile basılıyor hem de kapı tekmeleniyordu. Tereddütte kalıp bir süre kapıya baktım.
" Ayda aç şu kapıyı. " dedi uzun zamandır duymadığım tiz ses. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım.
" Ne zorun varda kapıyı alacaklı gibi çalıyorsun Elif. " dedim.
" Anıl beni bugün evine çağırdı. Ailesiyle tanıştırmak istiyormuş. " dedi ve ardından bir sevinç çığlığı kopardı.
Hızla boynuma atladı, bağırmaya devam ettiği için sendeledim. Ayrıldığında hızla içeri geçti arkasından kapıyı kapatıp yanına oturdum.
" Ayda inanabiliyor musun ? Resmen ailesiyle tanışacağım. Ne giymeliyim sence ? Saçımı bu tarafa ayırınca mı güzel, yoksa bu tarafa mı ? " dedi elleriyle saçlarını karıştırarak. Ona bakıp gülümsedim.
Elif'i ilk defa bu kadar heyecanlı görüyordum. Anıl'ı gerçekten seviyordu.
" Sakin olur musun ? Önce ben ikimize de bir kahve yapayım. Sonra bakarız. " dedim. Kocaman gülümseyerek kafasını salladı. Mutfağa ilerlediğimde hemen arkamdan geldi.
" Seninkisi ne yapıyor ? " dedi sandalyeye otururken. Su ısıtıcına suyu koyup yerine oturtturdum.
" Şuna seninkisi deyip durma Elif. Yeterince sinir bozucu zaten. " dedim tezgaha yaslanarak. Pastanede benimle birlikte tanışan çocuktan bahsediyordu.
" Çok karizmatik ama, Devrim miydi neydi ? " dedi anlık bir refleksle hemen ismini söyleyiverdim.
" Devran. " şüpheli bakışlarını bana çevirdi. Gözlerini gözlerimden ayırıp masaya dikti.
" Etkileniyor gibisin Ayda hanım. Seni hiç bir erkeğin ismini bu kadar heyecanlı söylerken görmemiştim. " dedi. Resmen saçmalıyordu ve bu çok can sıkıcıydı. Oturduğu sandalyenin ayağına küçük bir tekme attığımda irkildi.
" Tamam tamam, sustum. " dedi ellerini teslim olur gibi kaldırırken.
Paketleri açıp içinde ki tozları bardağa boşalttım. Su ısıtıcısından çıkan sesle yerinden kaldırıp kupaları sıcak suyla doldurdum. Çekmeceden iki çay kaşığı çıkarıp içlerine attım. Şeker zaten masadaydı. Ben daha çok acı seviyordum ama Elif tam bir tatlı tutkunuydu.
Bir kupayı Elif'in önüne koyup karşısına oturdum.
" Babanla aranız nasıl ? " takındığı çekingen tavır içimdeki tüm korları alevlendirdi. Babam demeye bin şahit aranırdı ama biyolojik şekilde babamdı işte.
" Aynı, değişen bir şey yok. " dedim. Önümde duran kahveden bir yudum aldığımda dilim yandı. Yüzümü hafifçe buruşturdum.
" Devran seninle ilgileniyor mu ?" dedi, bu sıralar konuştuğumuz konuyu ne yapıp edip ona getiriyordu.
" Elif yeter Allah aşkına. Bıktım artık. " dedim. Bana muzip bakışlarından birini attığında önümde sıcacık kahveyi bir dikişte içmek istedim.
" Hem sen ne giyeceksin onu düşün. " dediğimde suratı aniden düştü. Sonra yüzü bir anda telaşla saati aradı. Telefonun kilidini açıp baktığında çantasını alıp kalktı.
" Kalk kalk kalk. Geç kalacağım, lafa tutuyor beni sinsi. " dediğinde ikimizde gülmeye başladık. Kupaları lavabonun içine koydum. Elif ayakkabılarını giymişti bile. Telefonu çalmaya başladığında saçlarını düzeltip cevapladı.
" Efendim canım. " dedi gözleri beni bulurken. Kaşları aniden çatıldı.
" Olur, olur tabi ki. " dediğinde ayakkabılarını çıkarmaya başladı. Ne oluyor gibisinden kafamı salladığımda karşı tarafı bir süre dinledi. Konuştuğu kişi büyük olasılıkla Anıldı.
" Yok sorun değil hazırlanmamıştım zaten. "
Karşı tarafı bir süre daha dinleyip sadece benim duyabileceğim bir sesle konuştu. " Görüşürüz. " ve ardından telefonu kapattı.
Gözleri dolu bir şekilde bana öylece bakıyordu. Ne olduğunu sorduğum anda ağlayacağını bildiğim için bir süre bekledim.
" İşi çıkmış. Annem seninle tanışmak istemedi demiyorda. Oyalıyor resmen bu beni. " dedi gözlerini ağlamak için sürekli etrafta dolaştırıyordu.
" İşi çıkmıştır dediği gibi, niye annesi seninle tanışmak istemesin ? " yanına yavaşça yanaştım. Elimle kolunu sıvazladığımda gözünden bir damla yaş düştü.
Bir süre burnunu çekerek öylece bekledi. Sonra hızla gözlerini silip koltuğa oturdu.
" Herneyse, sanki ben onun buruşuk annesiyle tanışmaya çok meraklıydım. " dedi. Sanki daha demin heyecanla içeri girip çığlık çığlığa bağıran o değilmiş gibi.
Islak yanaklarıyla kocaman gülümsedi. Niye böyle yapıyordu ? İnsan niye içine atardı ?
" Elif eğer... Bak biliyorum gerçekten tanışmak istiyordun ama başka zaman tanışırsınız tamam mı ? Hem sen annesini ne yapacaksın ki ? Tanışsan ne olur tanışmasan ne olur. " dedim yanına otururken. Ağlamamak için sadece kafasını salladı.
" Bende gideceğim zaten. Sende dinlen, çalışıyorsun. " dediğinde ne kadar itiraz etsemde gitmişti.
Elif gittikten bir süre sonra televizyon izlemiştim. İzleyecek güzel bir şey bulamadığım için televizyonu kapattım. Bir süre düşünüp dışarı çıkma kararı aldım. İnce hırkayı üstüme geçirip telefonumu elime aldım.
Kapıyı çekip evden çıktığımda hava oldukça serindi. Derin bir nefes alıp yürümeye başladım.
Yol boyunca yürüdüğüm de bir park gördüm. Oraya yönelip boş bir bank aradım. En uç köşede bir bank gördüğümde oraya oturdum. Telefonuma baktığımda herhangi bir bildirimin olmadığını gördüm. Elif'i merak ediyordum. Kafamı kaldırdığımda oturduğum bankın biraz ilerisinde simsiyah giyinmiş kapşonunu kafasına geçirmiş, uzun boylu birisi ağacın arkasında birini izliyor gibiydi. Merakıma yenik düşüp daha dikkatli izledim. Kolunda ki dövme bir yerden tanıdık geliyordu. Kafasını yana çevirip bir sigara yaktığında yan profilinden onu tanımıştım. Bu Devrandı. Nasıl her yerde böyle karşıma çıkmayı başarıyordu. Pastanede bana çok samimi davranıyordu. Belki bende ona öyle davranabilirdim.
Bir anda ayağa kalkıp ona ilerlemeye başladım. Arkadan yavaşça ona ilerlediğimde beni fark etmemişti. Dumanı yavaşça dudaklarından serbest bıraktığında aniden kapşonunu çıkardım ve gülümsedim.
" Sen beni takip mi ediyorsun ? " dedim gülümserken. Aniden bana döndüğünde dehşet kapılarını açıp beni içeri almıştı. Yüzümün kireç gibi olduğundan adım gibi emindim. Pürüzsüz yüzünde ki çürükler o kadar acınası duruyordu ki...
Kendiside en az benim kadar şaşırmış öylece beni inceliyordu. Elimi kaldırıp yüzünde ki her bir yaraya dokunmak istedim.
En son sesimi bulduğumda konuşmayı başarabildim. " Suratına ne oldu ? " sesimin endişeli çıkmamasına özen göstermiştim.
" Sanane kızım, uzak dur benden. " dedi ve aniden omzuma çarparak oradan ayrıldı. Birden bire ne olmuştu da bana böyle davranmıştı anlam veremedim.
Yağmur yağmaya başladığında öylece arkasından bakakalmıştım. En iyisi herkesten uzak durmaktı.