1. BÖLÜM

27 1 0
                                    

1. BÖLÜM "Sensin Şımarık!" 

Askılı, bordo çantamı çekiştirirken yere baka baka yürüyordum. Beyaz asfaltta gördüğüm siyah lekeye hayal kırıklığı ile bakarak gökyüzüne çevirdim kahverengi gözlerimi. Önde ki büyük bulut, her an sağanak bir yağışa hazırlanırken "Şansına küs." deyip göz kırpıyordu sanki. Gözlerim kol saatime takılırken şaşkınca ağzımı araladım. 13:41!! "Geç kaldım!" diye bağırdım. Adımlarımı hızlandırırken ince topuklarımın kırılmaması için özel çaba sarf ediyordum.. İstanbul'a anormal bir soğukluk ve esen hiddetli rüzgar tüylerimi diken diken ederken hangi akıl, hizmet deri mini etek giydiğimi düşünmeyi ihmal etmemiştim. Adımlarım; yavaş yavaş koşar adımlara dönüşürken kolumda hissettiğim yanmayla yüzümü buruşturdum ve acıyla inledim. 

Arabanın sürücüsü kapıyı açtı ve beni gördüğünde gözlerini kısıp "Ovv." dedi yanıma gelirken. "İyi misin?" 

Sinirle soludum. "Sence? İyi mi gözüküyorum? Kolum koptu burda iyi misin diyor! Çok iyiyim alt tarafı kolum koptu yani canım! Ne olacak? Hadi halay çekelim." Şaşkınlıkla bana bakarken "Pekii." dedi dudağını yalayıp. "Hastaneye gidelim mi?" 

Ben ondan özür dilemesini beklerken kaşlarını çatıp "Ya kızım! Bela mısın, nesin? Acelem var, zaten. Söylesene. İki saat oyalıyorsun!" Gözlerimi şaşkınlıkla açarken elimle kendimi gösterip "Ben mi oyalıyorum? İki saattir özür dilemeni bekliyorum, yüzsüz gibi gelmiş bela diyor. Seni mahkemeye kadar dava ederim be! Hem suçlu, hem güçlü!" dedim elimle destek alarak yerden kalkıp. Tamam, birazcık abartmış olabilirim. Tamam hadi birazcık daha olsun!

Üff, tamam abarttım ya! "Ben niye özür diliyor muşum? Yolun üzerine kendini atan sensin. Hem... Mahkeme ne alaka ya? İlk okulda basketbol sahasında arkadaşıyla gezerken kafasına basketbol topu gelince müdüre şikayet eden, küçük, şımarık bir kız çocuğu davranıyorsun!"

Gerçekten sinirlenmeye başlamıştım ve küçüklüğümden beridir kavgalarının sonunu sinir krizi ile sonlayan biri olarak sinirimi kontrol ede bilen birisi olduğum söylenemezdi. Hatırladığım kadarıyla dört kez karakolluk olmuş, fakat annem Sedef Kaya sayesinde hiç ciddi bir davam olmamıştı.

"Öküz." dedim avazımın çıktığı kadar bağırıp. "Katkısız, tartışmasız, ÖKÜZ!!  Ayrıca sensin şımarık." diye bağırdım arabanın kapısını açarken. "Özür dilemeden hiç bir yere gidemezsin! Duydun mu beni? Aloo, kime diyorum? Gitti ya."

Olduğum yerde, sinirle zıplarken henüz yeni fark ettiğim, sinema izler gibi izleyen topluluğa kaşımı çatarak baktım. "E, oldu o zaman, ben gideyim... Im... İyi tatiller!" dedim şirin kız gülümsememi yapıp. Ya, ben normalde öyle sinirli bir kız değilimdir, cidden! Tamam, sinirime hakim olamam, kudurduğumda anca sakinleşirim ama sorun; benim DAMARIMA basıyorlar. 

Bana çarpan kişiye tüm beddualarımı saydırdım. O çarpmasaydı şimdi bu kargaşa yerine arabama binmiş mutlu mesut sürecek ve kafeye çoktan gelmiştim...

Tehlikeli AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin