Zavallı Batu. Daha başına geleceklerden haberi yoktu. Benim o soğuk tavrım karşısında onunda duruşu değişti.
-Senin karıncaya bile zarar vermiceğini bilmesem şuan senden korkacak durumdayım.
Gerçekten korkmuştu bunu gözlerinden anlayabiliyordum. Kurduğu cümleye gülümseyerek karşılık verdim.
-Hadi çık yukarı, artık orda kalacaksın.
-Çatı katında mı? Delirdin herhalde ben kalamam yukarda.
-Sebep?
Soruyu sert bir ses tonuyla söylememden rahatsız oldu ve merdivenleri göstererek;
-Peki, çıkalım bakalım.
Batu merdivenleri çıkarken bende salonun ortasındaki kutuyu kenara çektim. Aklım ve elim benden habersizce çalışıyordu. Kutunun içindeki ipi ve bandı elime aldım. Aklımı ele geçiren ikinci bir Ayşenur vardı sanki. Ben ipe ve banda öyle kilitlenmiş gibi bakarken Batu seslendi.
-Kapı neden kilitli? Karanlıkta bekletme beni gel aç hemen kapıyı.
Cevap veremedim birden. Sonra anahtarı cebime koyduğumu hatırladım. Merdivenlere doğru ilerlerken ayağımı sandığa çarptım. İçinde aile fotoğraflarımız, abimin hediyeleri, çocukken abim asrınla paylaşamadığımız oyuncaklar vardı. Onlardan kalan ufak tefek ama değeri ölçülemeyen eşyalar.
-Orda mısın? Geliyor musun?
-Yeter bağırmayı kes ve kapa çeneni.
-Neyin var senin bugün? Hatırlatırım sen çağırdın beni buraya.
-Biliyorum ben çağırdım. Ama sen gerçekten neden çağırdığımı bilmiyorsun.
-Beni tebrik etmenin dışında başka bir neden olamaz ki.
-Hahahah. Çok safsın.
Karşımda çatık iki kaş, göz bebekleri git gide büyüyen bir çift göz ve elleri titreyen masum bir genç vardı. Gözlerini gözlerime dikerek "bana bunu neden yapıyorsun" diye dişlerinin arasından adeta tısladı.
Elime söz geçiremeyerek okkalı bir tokat attım. Tokatın sertliği ve hızına karşı koymaya çalışırken ayağı boşluğa geldi ve merdiven boyunca yuvarlandı. Son basamaktan yere düşerken kafasını benim tüm geçmişimi içinde sakladığım sandığa çarptı. Ve çarpmanın etkisiyle bayıldı. Ben de bundan faydalanarak yapmam gereken ilk işi yaptım. Ne mi? Tabii hayatım boyunca yaptığım en güzel paketi yaptım. Kutunun içinden aldığım ip ve bant ile ellerini, ayaklarını ve en önemlisi ağzını bantladım.
Bir an önce Batu uyanmadan onu çatı katına çıkarmam gerekiyordu. Hiç acımadan kollarından tutup sürükleyerek merdivenlerden çıkardım. Son basamağa geldiğimizde anahtarı cebimden çıkarmak için ellerime ihtiyacım vardı ben de bu yüzden ayağımla Batu'nun üstüne basarak onu kaymasın diye tuttum. Bundan sonra hayatını geçireceği odada ki o garip uzun bacaklı sandalyeye oturttum. Yavaşça kapıyı üstüne çekip aşağıya indim. Gözüme kullanmadığım ev telefonu çarptı. Telefona bağlı olan ucunu kopardım ve içindeki telleri dışına çıkardım. Kabloyu sarıp cebime koyarken banyoya doğru ilerledim. Evin içinde uğultular duyuyordum sanki. Arada bir de gözlerimin önüne perde iniyordu. Ama ben bunların hiç birine aldırış etmeden intikamımın peşinden gidiyordum. Banyodan akvaryumu mutfaktanda mum ve çakmak alarak yukarı çıktım.
İçeri girdiğimde karanlıktan sadece gözleri fark ediliyordu. Belli ki ayılmış ve ona yapabileceklerimi tahmin etmeye çalışıyordu. Mumları yakıp her birini etrafına sıraladım. Hoş geldin hediyemi görmesine az kalmıştı. Her bir hareketimi sessizce ve çaresizce izliyordu. O beni izlerken bende kabloyu onun beline dolayıp bacaklarından aşağıya sallandırdım. Kablonun diğer ucunuda prize taktım. Ortada bir tek akvaryum kalmıştı. Aynı anda akvaryuma baktık. Sanki yapacaklarımı anlamışçasına yüzünü bana çevirdi yalvaran gözlerle gözlerime baktı. Bu masum bakıştan sonra vazgeçtim ve gidip ağzındaki bandı çıkarmaya başladım. Bandın diğer ucu hala yanağında yapışık duruyorken konuşmaya başladı.
-Ayşenur, umarım aklıma geleni yapmayacaksın. Şaka değil mi bu? Yok yok sen yapmazsın.
Böyle cümleleri arka arkaya sıraladı ama bir yandan da soğukkanlılığını korudu. Onun aklına gelen tek şey bir hoş geldin şakasıydı. Bir de bu işin gerçek olma ihtimali vardı tabi.
-Ayşenur konuşur musun? Diyorum ki sence de bu şaka biraz ağır değil mi?
-Hayır ağır falan değil. Tam sana yakışır bir şaka ya da intikam ne dersen de işte.
-Bu neyin intikamı benden almaya çalıştığın? Ayrıca bu intikam biraz fazla sanki.
-Aaa.. Hadi ama yapma dostum sen istedin ya bunu. Her şey bana göre olsun demiştin ya hani. Unuttun mu yoksa?
-Ee..evet hatırladım.
Diyebildi sadece kekeleyerek.
-Bende sana intikam marka giyer demiştim.
-İşte bir şeylerin yolunda gitmediğini bu söylediğin cümleden sonra anlamalıydım zaten. Bu cümlenin sonu nereye gidicek?
-Ne yaparsın Batucum işte bende sana layık olmaya çalışıyorum, hiç intikamın modası geçer mi?
-Geçmez mi?
-Geçmezz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİŞİLİK BÖLÜNMESİ
Misteri / ThrillerGece farklı gündüz farklı kişi...Bilinmeden işlenen cinayetler...Farklı ölümler...Bozuk bir psikoloji...Kardeşlikten katilliğe terfi...