Yeni değil ara bölümdür.
Üçüncü sigaramı küllüğe bastırarak söndürüp izmariti parmaklarımın arasına sıkıştırdım. Dudaklarımdan serbest bıraktığım duman izmaritin içinden geçiyordu. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken elimdekini yavaşça küllüğe bıraktım. Sigarayı bırakman gerekiyor Namjoon, dedim kendi kendime. Boyeon bundan hoşlanmıyor. Aklımdan geçenlerle gülümsedim. Bo birçok şeyi sevmiyordu. Sigarayı, içkiyi, underground hayatı, laf dalaşına girmeyi, dövüşmeyi. O benim tersimdi. Gidip olabilecek en kötü kızı sevdin Joon.
Hırsla masaya vurup yere devirdim. Üzerindeki küllük yere düşünce kırılmış, içindeki izmaritler ise cam parçaları ile birlikte yere saçılmıştı. Duygularım da böyle. Bunu bana sen yaptın Boyeon.
Telefonumun zil sesi kulaklarımı doldurduğunda düşüncelerimden sıyrılıp sesimin normal çıkması adına burnumu çektim. "Alo?"
"NERDESİN?!"
Boyeon'un ince sesi kulak zarımı patlatmak istiyormuş gibi çıkıyordu. Telefonu hafifçe kendimde uzaklaştırdım. Uzunca bir sürenin sonunda bağırışlarının son bulmayacağını anladım. Sözünü kesip ne olduğunu anlamak adına konuştum. "Boyeon, sesini kes ve bana ne olduğunu anlat."
İçini çektiğini duydum. "Kapıyı aç, dışarıdayım."
Onu onaylayan bir ses çıkarıp balkondan çıktım. Sabırsız davranıp kapıya vurmaya devam ediyordu.
Antredeki aynada son kez gözlerimi sidim, saçımı gözlerimin üstüne düşürüp kapıyı açtım. Boyeon'un gözleri hiç olmadığı kadar öfkeli, endişeli ve korkmuş görünüyordu. Beni ittirip içeri girdi, ayağıyla kapıyı kapatmıştı.
Yanağım acıyla sızladığında başım hafifçe sola savruldu. Elleri güçlenmiş, diye düşündüm. Dudaklarından çıkacak olan kelimeler gibi.
"Neden kapıyı açmadın? Ne kadar endişelendiğimin farkında mısın?!" Sesi şarkı söylerken çıktığı notalar kadar yüksekti.
Ağzımda sözcükleri yuvarladım. "Özür dilerim."
"Aklımdan ne tür senaryolar geçti haberin var mı?! Telefonumu da açmayacak olsaydın polisi arayacaktım."
Ellerimi saçlarımdan geçirip "Balkondaydım, Boyeon. Oraya ses ulaşmıyor."
"O zaman balkonda oturma!" Gözlerime baktığında yüz ifadesi aniden değişmişti. "Aman Tanrım, Namjoon."
Elimi saçlarımdan geçirdiğimde ortaya çıkan gözlerimi gördüm çaprazımdaki aynada. İyi bok yedin Namjoon. Açıkla bakalım.
Yüzümü eliyle tutup kendine yaklaştırdı. Sıcak nefesi dudaklarıma çarparken sağlıklı düşünmek zordu. Bilinçaltımın derinlerine gömmeye çalıştığım tüm duygular gün yüzüne çıkıyordu.
Dudaklarını ısırıp gözlerimi sildiğinde elini ittirip kendimi geri çektim. İlk başta afallasa da kendini hızla toparladı. Kaşlarını çattığında gözlerimi kapatıp gelecek olan ikinci tokadı beklemiştim. O ise Boyeon'dan beklenmeyecek bir hareket yapmıştı.
Boynuma doladığı kolları iyi hissettiriyordu. Başımı omzuna yaslayıp beline sarıldım. Kokun başımı döndürüyor. Nefes alamıyorum. Dudakların rüyalarımı süslüyor. Artık dayanamıyorum.
Geri çekildiğimde Boyeon'un gözlerinin ıslandığını gördüm. Bunu bana yapma. Başını göğüsüme yasladım. Göz yaşlarını görmeye dayanamazdım.
Gözlerini silip başını yere eğdiğinde fırsattan yararlanıp hırkamın kolunu yanaklarımda gezdirdim. Ardından çenesinden tutup bana bakmasını sağladım. "Hey, buraya beni dinlemeye gelmedin."
Burukça gülümsedi. Çok geçmeden sanki unuttuğu bir şeyi hatırlamışçasına kaşlarını kaldırdı. "Makyajım!"
Banyoya girdiğini gördüğümde kendimi salona sokup bedenimi ikili koltuğa bıraktım. Neden sen Boyeon? Onca kızın arasından neden sen?
Salona girip yanıma oturduğunda olabildiğince gülümsedim. "Anlatmayacak mısın?"
Soruyu sorduğum anda gözlerindeki ışığın parladığını gördüm. Dudağını ısırıp saçını tırnaklarına takarak kulağının arkasına sıkıştırdı. Utanmıştı.
"Aslında," parmaklarını çıtlattı, "bunu Haru ile konuşmayı planlamıştım. Hatta bunu sana -yani sana anlatmam çok saçma!" Yüzünde aptal bir sırıtış vardı. Şey gibiydi... annesinden gizli şeker yemiş çocuklar. Onu ancak böyle tanımlayabilirdim.
Aniden ayaklandı. "Hayır, b-bunu sana anlatmamalıyım!" Heycanlandığında böyle yapardı. Uzun süre beklediği film vizyona girdiğinde olduğu gibi. Ya da bindiği uçak havalanırken yaptığı -yapmaya çalıştığı gibi. 8 yaşındayken yanağını öptüğüm gün gibi.
Kıkırdayıp başımı geriye attım. "Söyle şunu!"
"Tamam, tamam!" Yanıma oturup yüzünü koluma gömdü. İki dakika önceki halinden eser yoktu.
Derin bir nefes alıp başını kaldırdı. "Hoseok."
İsmini duyduğumda yumruklarımı sıkıp durumunun yüzüme yansımamasını umdum. Piç herif.
"Önceki gün bana çıkma teklifi etti." Haru bundan söz ediyormuş. "Bugün ise- Ah! Lanet olsun!" Yüzünü tekrar omzuma gömdü. "Beni öptü!"
Kalbimi kırıp parçaladın Boyeon. Tıpkı düşürdüğüm küllük gibi.
Y/N:
Yeni bölümü yazarken aklımdan ulan biz Namjoon'la Boyeon'u unuttuk diye bir düşünce geçti. Ben de bunu yazayım dedim ^^
İlerleyen zamanlarda buna benzer bölümleri koymayı planlıyorum. Umarım seversiniz.
Yazım hatalarım varsa affola °~°
Okuduğunuz için teşekkür ederim *-*
![](https://img.wattpad.com/cover/48109189-288-k641486.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad // min yoongi [devam etmeyecek]
Fanfic"Duru olan sen misin, Kim Haru?" © Bütün hakları buzdolabımda saklıdır.