7

4.3K 328 210
                                    

Soğuktu.

Binlerce duyguyu aynı anda barındıran ev soğuktu.

Odadaki nem kaynaklı sıcaklığa tezat olarak soğuktu.

Namjoon'un aşkına tezat olarak soğuktu. Belki de ruhsuz.

Bedenini saran kollarımı sıkılaştırıp saçlarını okşadım. Boyeon yüzünden birçok kez ağladığını biliyordum, ancak bu kez farklıydı.

Reddedilmişti.

Kısa olmasına rağmen açık ve sert bir cümleydi. Az sözcük vardı, bütün işi tonlama ve anlam yapıyordu. Bir rapçi olmasa bile Boyeon kelime oyunlarında iyiydi. İnsanlara kaldıramayacakları yükleri bindirmeyi severdi.

Heybetli bedeni sert bir şekilde sarsıldığında elimi alnına koydum. "Ateşin çıkıyor."

"Umurumda değil."

Derin bir nefes aldım. "Saçmalıyorsun, duş alman gerek."

Burnunu çekti hırsla. Kollarımdan çıkmak için hamle yaptığında bacaklarımı bedenine sardım. Namjoon yalnız kalmak istiyormuş gibi görünse de içten içe birine ihtiyaç duyuyordu. Bir kedi gibi. Kürkü olduğu için üşümediğini sanırdınız. Halbuki o kendine sıcak bir yuva arardı. Onu gerçekten sevdiğine inandığı kimselerle dolu bir ev.

Titremeye başladığında onu yataktan kaldırıp banyoya soktum. Üzerinde sadece iç çamaşırı kalacak şekilde onu soyduğumda sızlandı. "Senden nefret ediyorum."

Cevap vermeden onu duşakabine soktum. "Yalnız değilsin."

Soğuk sayılabilecek bir ısıda onu yıkadıktan sonra iyice sarıp odasına getirmiştim. Onu giydirip saçlarını kuruladım. Bir anne gibisin Haru. Elimdeki ateş düşürücüyü ona verdiğimde böyle hissediyordum. Huysuz bir anne, sanırım Kim Haru'ya en uygun lakap buydu.

İşini bitirip yatağa yatırdığımda hızla yorgana sarındı. "Üşüyorum."

Işığı kapatıp yanına yattığımda başımı salladım. "Biliyorum."

"B-Bana sarılır m-mısın?"

Titrek dudaklarının izin verdiği ölçüde konuştuğunda kollarımı beline doladım. Bu gece burada kalacaktım, konuşarak mahvetmek istemediğim bu zamanda tek temennim istediği desteği bende bulmasıydı.

(...)

Anahtarı yavaşça çevirip eve girdiğimde ışıkların yanmıyor oluşu beni rahatlatan şeylerden biriydi. Abim büyük ihtimalle uyuyordu, bu da uyuduğu saate göre bir yalan söyleyeceğimi gösteriyordu.

"Erken geldin."

Montumu vestiyere asarken arkamdan gelen ses hareket etme yetimi ortadan kaldırmıştı. Abim, uyumamıştı... yalan söyleyemezdim, şirinlik yapıp kendimi affettiremezdim -tanrı aşkına, saat 3'tü- ve... kelimenin tam anlamıyla sıçmıştım.

Boğazımdaki yumruyu götürmesi adına yutkunup arkamı döndüm. Işığı açmıştı, yüzünü net görebiliyordum. Sanılanın aksine onun yakışıklı yüzünü görmek hiç hoş değildi. Kaşları çatılmıştı, dişlerini sıkıyordu. "Daha geç gelmeni tahmin ediyordum, hatta hiç gelmemeni."

Ağzımı açıp açıklama yapacağım sırada elini kaldırdı. "Boyeon ve Namjoon kavga etti, biliyorum, Namjoon'a destek olmak da sana düştü... ah, Daekwon söyledi."

Bir saniye... Beni takip mi ettiriyor?

Tek kaşımı kaldırdım. "O halde bu sahnede bana rol düşmüyor, ha?"

bad // min yoongi [devam etmeyecek]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin