15 kasım
İki buçuk saat boyunca havada geçirdiğimiz yolculuğun ardından İstanbul'a havaalanına geldik. Yine aksiliklerin bizi bulduğu o şanssız günlerden birinde olmalıyızki ( genelde bu aksilikler en olmadık zamanlarda başına gelir ya hani ! ) tam da bu yüzden bir saat kadar daha bekledik orada.
Valizlerimiz bizimle beraber yüklenmemiş uçağa. Bizim gibi vardı bir kaç kişi daha , valizinin arkadan gelen uçakla getirilmesini bekleyen.
Bu da yetmiyormuş gibi bir de sağa sola çatanlarla , bekletilmekten öfkesine yenik düşüp de saldıranlarla uğraşmıştık. Ve buna rağmen babam sakinliğini korumayı başarmıştı.
Gelecek olan uçağı beklerken ben de telefonumun yanıp sönen ışığından mesaj geldiğini fark edince ekran kilidini bir değil iki değil kaç kez açmakta başarısız olduktan sonra nihayet gelen mesajları ve arama kaydını kontrol ettim. Bilin bakalım üç saat senden haber alamayan en yakın arkadaşının kafasından kaç uçuk kaçık senaryo geçmiştir. Ben de bilmiyorum. Özellikle de bu en yakın arkadaş Nazlı olursa hiç bilemiyorum... Arka arkaya atılmış 56 mesaj , yarım saatte bir olmak üzere 4 arama!
Onu bu kadar meraklandırmamalıydım. Olucakları düşünmektense cevap vermenin daha mantıklı olduğunu düşünerek sonunda cevap verdim. Saniyesinde mesajımın okunduğunu görünce duygulanmadım değil(!) Genelde sen saniyesinde cevap verirsin karşındaki sana saatler sonra döner. Normalde ben de mesaj geldiğinde , mesaj atmasını bekliyormuşum gibi bi algı oluşacağından saniyesinde mesaja cevap vermeyip bir süre bekleme yanlısı değilimdir. Sevmem de. Nazlı ise bu huyumu bildiğinden benimle uğraşmanın sonunu bir türlü getirmeyip , mesajlarıma geç cevap vererek beni harikulade sinir ederek büyük bir keyif alır.
Çok yakın birine olacak kötü şeylerden korkmak ve ondan haber alamamak ,
merak etmek.... insana neler yaptırıyormuş demek.Nazlı'ya gelirsek o da beni baya merak etmiş attığım mesaja anında geri dönmüştü. Havaalanına indiğimizi , yaşadığımız aksilikleri anlattıktan sonra hâla beklediğimizi söyledim.
Yazdığım son mesaja cevap vermemişti. Mesaj iletilmemişti bile.
Gözlerimi ekrana sabitleyip acaba hanımefendi ne zaman cevap verecek diye bekledim öylece. Benden haber alıp iyi olduğumu anladığına göre eski sinir bozucu alışkanlığına geri döndü herhalde cevap vermeyip yine beni sinir edecek diye düşünürken gözlerimi sabit tuttuğum ekrandan ayırıp etrafımdaki insanlara çevirdiğimde bir çift gamze ve yüzündeki kocaman gülümsemesiyle bana doğru geldiğini düşündüğüm kişi Nazlıydı!O an ki tepkisizliğim Nazlı koşup bana sarılana kadar sürmüştü. Şaşkınlığımla beraber ilk kez yüz yüze görüşemizin verdiği heyecanla bir süre konuşamadık. Sadece gülüyorduk ve mutluluktan gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Sessizliği ilk bozan Nazlı olmuştu.
" Welcam tu Törkey ! " söylediği şeye gülerek cevap verdim.
" Saçmalama Nazlı ilk kez gelmiyorum. "
Bana ' öyle mi ? ' dercesine bakmıştı.
" İstanbuldasın kızım! Türkiyenin kalbinin attığı yerdesin . Sen de buralarda yenisin. Merak etme alışacaksın. "
Nazlı' nın İstanbul'a alışma ve Türkiye'nin kalbi adlı şiirini de dinledik.
" Gel seni annem de merak ediyordu yanına gidelim. " annemlerin oturduğu yere Nazlıyla beraber gidince annem başta şaşırsa da çok sevinmişti. Annemle sarılırlarken valizlerin geldiğine dair anons yapılmıştı. Babamla ben valizleri almaya gitmiştik. O sırada Nazlı da Dumanla uğraşıyordu. Yavru kedileri çok severdi. Annemlerin oturduğu yere geri döndüğümüzde teyzemin de bizi karşılamaya gelmiş olduğunu fark ettim. Onunla da sarıldıktan sonra çıkışa doğru hep beraber ilerledik.
_
Valizlerle beraber arabaya doğru ilerlerken sağanak yağışta sırılsıklam olmuştuk.
İlerideki taxi durağında tek başına dikilen kişiyi fark edince babam arabayı durdurdu. Camı yarısına kadar açmasıyla beraber yüzüme yağmur damlalarıyla çarpan sert rüzgar titrememe sebep olmuştu.
Babam yarım açtığı camdan bir kaç şey sordu. Ve ardından arka kapı bir anda açılıp kapandı. O arada sert rüzgâr yine içimi titretirken arabamıza binen ve yanımda oturan yabancı tekrar babamla konuşmaya başlamıştı :
" Teşekkür ederim efendim . "
Benim gibi Nazlı da bu durumu garipsemişti. Bir arabaya annem ve babam önde , arkada da sırasıyla teyzem ve kucağında kardeşim , Nazlı ,kucağımda kedim Dumanla ben ve yanımda yüzünü kafasına geçirdiği kapşonundan henüz göremediğim bir yabancı oturuyordu. Böyle sıkış tepiş yolculuk etmeyi hiç sevmem. Yani babamın da iyilik yapacağı tutmuş arkada sıkışmamız yetmiyormuş gibi yabancıyı da arabamıza almıştık. Bir gün için bu kadar aksilik yeterdi.
" Adın neydi oğlum ? " annemin arkasına dönüp yanımızdaki yabancıya sorduğu soruyla Nazlı ve ben başımızı ona çevirmiş şaşkınlık içerisinde bakıyorduk. Gerçek mi bu şaka mı ? ! !
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şehrin Işıkları
ChickLitBir anda tüm hayatı değişen , yeni bir hayata alışmaya çalışırken bunun getirdiği zorluklarla başa çıkmaya çalışan 17 yaşında bir genç kız yeni arkadaşlar edinecek. Fakat yeni bir hayata atılacak ve arkadaşlarıyla uzun bir süre bağını koparacak. Son...