Orman

7.2K 510 51
                                    



Tam tamına bir hafta iki gün! Bir hafta iki gündür Adrian ve diğerlerinden en ufak bir haber yoktu. Büyücü Kletos durgun bir şekilde etrafta dolanıyor ve kendi kendine konuşup bir çözüm yolu bulmakla ilgili laflar söylüyordu. Sorularıma cevap vermiyor hatta beni terslemiyordu bile. Onun iyi olup olmadığından endişeleniyordum. Fakat asıl endişem Adrian'dı.

Kovuğun içinde herkes kendi halindeydi. Birşeyler yapmak istiyordum fakat elimden gelen hiçbir şey yoktu. Çaresizlik boğazıma kadar içine almıştı beni.

"Arya"

"Hı?"

Santos yanıma oturup bacağını yere doğru uzattı. Sarı saçları iyice uzamış ve gözlerinin önünü kapar hale gelmişti. Elini saçlarına atıp yana yatırdı. Ortaya çıkan yeşil gözleri gözlerime sabitlendi.

"Bana anlat"

İç çektim. Her seferinde bana bunu söylüyordu ve bu can sıkıcıydı.

"Neyi anlatmamı istiyorsun Santos?"

"Olanları"

"Anlatamam"

Dedim öne eğilerek.

"Anlatmazsan sana yardımcı olamam"

Başımı çevirip ona baktım.

"Bana yardımcı olamazsın Santos. Bana kimse yardımcı olamaz."

Solgun yüzüne bir gülümseme yayıldı.

"Ölüyorsun ve bende ölüyorum. Her güne başladığımda ölüme bir adım daha yaklaştığımın farkındayım. Soluyorum. Ve son günlerimde oturup beklemek değilde iz bırakmak istiyorum. Belki hayatımın hatırlamadığım kısmında birşeyler yapmış olabilirim. Ama şu an zamanımı boş geçiremem."

Ona şaşkın bir ifadeyle baktım.

"Saçmalama"

Güldü. Alaycı gülümsemesiyle kafası yere eğildi ve saçları tekrar gözünü kapadı.

"Gerçekten birinin seni kurtarmasını mı bekleyeceksin? Elini kolunu bağlayıp ölümü mü bekleyeceksin?"

"Başka ne yapabilirim?"

"Kendine güvenip son nefesini bir amaç uğruna feda edebilirsin."

"Peki söyle bakalım fedai çocuk. Neymiş bu amacın?"

"Amacım ormanda bana yardımcı olan o köylülere yardımcı olmak. Kendileri yemeyip bana yediren ve yarama pansuman yapan o köylülere olan borcumu ölmeden önce ödemek istiyorum."

Anılar aklımda canlanırken ona hak verdim. O köyün haline bizzat şahit olmuştum. Prens Santos'un değişimine karşın söyleyecek kelimelerim yoktu.

"Bunu nasıl yapacaksın?"

Dirseklerini üst basamağa dayayıp arkasına yaslandı.

"Kendi hayatımı başkasının eline emanet etmektense kendi hayatımı feda edeceğim onlar için. Krallığa karşı ayaklanma başlatacağım. Olmadı kendi krallıklarını kurma yolunda onlara yardımcı olacağım. Kısacası elimden ne geliyorsa hepsini yapacağım."

Bana gönderme mi yapmıştı o?

"Ben hayatımı kimsenin eline emanet etmiyorum."

"Tabi"

Dalgayla söylediği kelime kalbime çarptı.

"Önce kendi hayatını kurtarsana sen."

Sinirlenmiştim. Onu ölmeyeceği konusunda teselli edeceğime dudaklarımdan kaçan bu cümleyle vicdan azabına tutuldum. Vücudumu saran ateşle özür dilemek istedim. Onun ölmesine izin vermek gibi bir niyetim yoktu. Hem ölecek olsa Büyücü Kletos onun aylak aylak dolanmasına izin vermezdi.
Öyle değil mi?

DOĞUM LEKESİ -2- ANAHTAR AİLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin