Gözlerimi açtığımda başımdaki ağrı yüzünden inledim.Başım çatlayacakmış gibi hissediyordum.Yataktan kalkıp gözlerimi ovuşturdum.Canım acıyordu.Hayır,hayır.Yaram değil kalbim ağrıyordu.Gözlerimi etrafta gezdirdim.Elime damlayan yaşla ağladığımın farkına vardım.Acı haricinde bütün hislerimi yitirmiştim.
Acı!
Belkide hayatta olduğumu bana hatırlatan tek şeydi.Yine de halimden şikayetçi değildim.Ayaz'ın acısı bile tatlıydı.İşte onu böyle sevmiştim ben.Her şeyine razıydım.Ardından acı çekmeye bile...Kapı açıldığında kafamı kaldırdım.
"Arya!"
Adrian telaşla yanıma ulaştığında hıçkırdım.İşte yine başlıyorduk.Ağlamaktan nefret etsem bile kendimi durduramıyordum.İçimdeki bir dürtü beni ağlamam için sıkıştırıyordu.Kendimi ona karşı gelecek kadar güçlü hissetmiyordum.Acizdim.Her şeyimle aciz bir insandan ötesi değildim.Saçma bir yeteneğe sahip olmam bir yana onun beni daha da güçsüz yaptığına inanıyordum.Bu yüzden ağlamam daha da derinleşti.Kendimi Adrian'ın kollarında bulduğumda dişlerimi omzuna geçirdim.Dayanamıyordum.
"Auv!Pekala küçük kurt.Omzumu deşmeden önce dişlerini çekersen sevinirim"
Diye fısıldadı kulağıma.Isırmayı bırakıp alnımı omzuna dayayıp iç çekişlere dönüşen ağlama krizinin geçmesini bekledim.Sonunda sakinleştiğime inandığımda geri çekildim.Göz yaşlarım yanağımda kuruduğu için yanaklarımı rahat rahat oynatamıyordum.Adrian'ın mavi gözlerine bakarak söylendim.
"Yüzümü yıkamam gerek"
"Pekala!"
Dedi geri çekilip inmeme yardım ederken.Akan burnumu çekerek ayağıma yerdeki ayakkabıyı geçirdim.Ayaklarımı yere sürüyerek Adrian'la beraber odadan çıktık.Beni bir kapının önüne getirince ona bir kez daha bakarak banyoya girdim.Kapıyı arkamdan kapatarak derin bir nefes aldım.Duvardan destek alarak lavaboya ilerledim ve yüzümü yıkadım.Aynaya baktığımda her yerinden sular damlayan,solgun,gözleri kırmızı ve oldukça zayıflamış bir kızla karşılaştım.Sinirle bakışlarımı kaçırıp kapıya ilerledim.Dışarı çıktığımda Adrian beni bekliyordu.
"Yüzünü kurulamamışsın"
Dediğinde onu durdurdum.
"Gerek yok"
İtiraz etmedi.Odaya dönmek için o tarafa yöneldiğimde beni durdurdu.
"Önce yemek yiyelim"
Aç olduğumu hissedince başımı salladım.Uzun koridorda ilerlemeye devam ettik.Merdivenlerden inmeye başladığımızda zorlansamda sesimi çıkarmadım.Kendime o kadar da aciz olmadığımı kanıtlamaya çalışıyordum fakat nafile!Son basamağıda indiğimizde durup soluklandım.Yorulmuştum.Hem de bu kadarcık yolda.Dudaklarımı büzüp Adrian'ın beni yönlendirmesine izin verdim.Daha büyük kahverengi bir kapının önüne geldiğimizde başında bekleyen muhafız bize kapıyı açtı.İçeri girdiğimizde yemek yiyen babam ve bir diğer adam bize şaşkınlıkla baktılar.
"Arya"
Şaşkınlıkla ayaklandı babam.Yanıma gelip diğer koluma girince ikisininde kollarından kurtulup masaya ilerledim.Bir yandan da söyleniyordum.
"Kendim yürüyebilirim"
Masaya oturduğumda bana bakan yaşlı adamla göz göze geldim.Gülümsedi.Karşılık vermedim.Gülümsemek bana haramdı çünkü.Önümdeki kahvaltıya göz gezdirdim.Gerçekten acıkmıştım.Önümdeki tabağı doldurduktan sonra yemeğimi yemeye başladım.Babam ve Adrian'da masaya oturmuş sessizce kahvaltılarını yapmaya başlamışlardı.Bir hizmetli bana meyve suyu getirdiğinde meyve suyumu alıp yudumladım.Gözlerim masadakilere kaydığında hepsinin yemeğini bitirmiş beni izliyor olduklarını gördüm.Bu bakışlardan rahatsız olduğum için meyve suyunu bırakıp kahvaltıyı bitirdiğimi belli edercesine arkama yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞUM LEKESİ -2- ANAHTAR AİLESİ
FantasiaDoğum lekesi adlı hikayenin ikinci kitabıdır. Uzun yıllar sonra tekrar bir araya gelen bir aile... Değişmiş duygular... Yapılan fedakarlıklar... Vazgeçilmez aşklar....