1.BÖLÜM

386 35 35
                                    

Yeni bir gün, yeni bir umutsuzluk.

Bundan sonrası için hayatımda güzel geçecek süre zarflarının olduğundan emin değilim. Okul benim için mecburiyetlikten daha fazlasını ifade etmiyor. Kimilerinin dediği gibi ortam, arkadaş kişisi de değilim -ortam ve arkadaşlıktan nasibimi büyük derslerle almış bulunmaktayım- bu lanet yeri ve içindeki insanları sevmiyorum. Önceden derslerim iyiydi, arkadaşları tarafından sevilen her zaman küçük şeylerden mutlu olmayı başaran, içten bir kızdım. Hayat benden annemi aldığı gibi, gülüşümü, hayallerimi, iyikilerimi, keşkelerimi kısacası ruhumu aldı. Kendimi hissettiğim boşluk doldurulmaz ve can sıkıcı. Annemin kanser olup öldüğü, o toprağın altına yattığı günden beri tüm duygularım çekildi sanki.
Artık yaşadığımı hissetmez bir haldeyim. Düşüncelerin tutsağından kurtulmak ne mümkün? Küçük şeylerden mutlu olmayı bilen ben, büyük şeylerle bile mutlu olmayı başaramaz oldum.

Artık insanlarla yakın ilişkiler kurmaktan çekinen, kimseye güvenemeyen, hatta mümkün olduğu kadar kendini soyutlayan biri haline geldim. İnsanlarla iç içe olmak beni geriyor. Kimsenin beni içimdeki dünyadan çekip çıkarmasını istemiyorum. Ben düşüncelerimin yoğunluğunda boğulmaya çoktan alışmıştım...

Matematik dersindeyiz ve bu ders bende her defasında kusma isteği uyandırıyor. Sanki fonksiyonlar benim ne işime yarayacaktı? Hoca yine anlamadığım dilde bir şeyler anlatıyor, koca sınıfta yalnızca en ön sıralardaki 5 öğrencinin dersle ilgilenmesi ve diğerlerinin uyuması veya telefonlarıyla uğraşmaları bile hocayı yıldıramıyor! Sanki kadın çocukluk aşkını anlatıyor öyle bir heyecan öyle bir istek... Kara tahtanın üzerine beyaz tebeşirlerle yazılmış rakamlar birbirleriyle akraba olmuş,o an tahtaya baktığımda ölmek istedim. Gerçi ben hep ölmek istiyorum orası ayrı.

Kafamı sıraya koyar koymaz hayallere falan dalmıyorum, bu iğrenç okula burada olmak zorunda olduğum mecburiyete lanetler yağdırıyorum. Başımdaki ağrı da kendini göstermeye başladığında uykunun kollarına yavaş yavaş teslim oluyorum.

Çıkış zilinin çalışı kulaklarımda baş ağrımı zorlayan bir tını bırakırken gözlerimi aralıyorum. Evet, çıkış zili her öğrenciye göre dünyanın yedi harikası listesinde sınırları zorlayabilir fakat benim açımdan durum hiç de böyle değil. Bu iğrenç yerden çıkıp daha iğrenç bir yere gidiyor olmak canımı sıkıyor.

Maalesef annemin ölümünden sonra babamla aramızda duygusal anlamda hiçbir bağ kalmadı, öncesinde de çok güçlü bir bağ yoktu zaten. Sevgili babacığımla(!) aynı evde yaşayan iki yabancıdan farksızdık.Hiç bir paylaşımda bulunmadığım babamdan da para istemek beni geriyor bu yüzden kendi paramı kendim kazanmak durumundayım. Zaten babamın içkiden başka bir şeye para vereceğini hiç sanmıyorum. Elinde avucunda ne varsa kaybettiği, iflas ettiği zamandan bu yana içki tek yoldaşı olmuştu. Ne yoldaş ama!

Kerem'in bulduğu bir barda çalışıyorum, her okul çıkışı gece yarısına kadar. Aslında bu yerden nefret ediyor da olsam bir taraftan düşüncelerimi kısıtladığı için kafamın dağılması hoşuma gidiyor. Ve bu yaşam şeklinden kurtulabilmek için biraz para biriktirmem gerekiyor. 18 yaşımı henüz doldurmadığım için bir çok yer başvurumu reddetti. Yoksa bu Allah'ın belası yerde çalışmaktan pek memnun olduğum söylenemez. Doğrusu parası da fena sayılmaz; pantolon giymem yasak, dizimin iki karış üzerindeki mini eteğimle biraz göze hitap etmem, belki içkileri dağıtırken suratıma zorla yerleştirdiğim gülümsememle, belki de beni beğenenlerle biraz ilgilenmem sonucu beklentimden fazla para cebime giriyor. Paranın artık benim için ifade ettiği tek anlam beni buradan uzaklaştırıp, yeni bir hayata kapı aralayabilme ihtimali olmasıydı. Ama insan nereye giderse gitsin kafasındakileri ardında bırakamıyor. O yüzden farklı bir yerde yaşamaya başlamak beni mutlu etmeyecek, yalnızca bu içinden çıkılmaz durumu biraz daha katlanılabilir kılacak, hiç olmazsa, iç dünyamla yalnız kalabileceğim yeni bir yer, iyi gelebilir.
Masumluğumu yitirip iğrenç bir kız haline geldiğim için bu işi yapmak eskisi kadar kafamı meşgul etmiyor. Masum kavramı artık benden çok uzaklarda, elimde bekaretimden başka masum kavramını karşılayabilecek hiçbir şey kalmamıştı. Onu da bu ortamda korumam hiç öyle kolay olmuyor ne yazık ki! Patronumun mide bulandıran tekliflerini, sarhoş olup dağıtan adamların arsız bakışlarını, arzularını, bardan çıkıp eve gittiğim yollarda yaşadığım paniği saymazsak tabi...
En kötüsü de bu iğrenç yaşantıya karşın elimden hiçbir şeyin gelmemesi. Kendimde çabalayacak güç bile bulamazken bu yaşantıyı nasıl değiştirebilirim ki?

PUSLU GECELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin