Yoongi, arabasını o markete yakın parkettiğinden mi yoksa Jungkook'un uzaklarda bir yere gidip tuvalet ihtiyacını karşılamasına izin verdiğinden mi bilmiyordu, bir sivil polis tarafından yakalanmıştı. O yarı uyanıkken arabanın camını sertçe tıklatan adam, Yoongi'nin camı açmasıyla birlikte elini içeri atmış ve kapıyı açıp Yoongi'yi dışarı çıkarmıştı. Daha sonra hızla sıraladığı bütün o 'polis' cümleleri elbette ki Yoongi tarafından duyulmamıştı bile. Mavi beyaz polis arabasına güçlükle bindirildi ve bir anda, Jungkook'tan, arabasından ve sahilden uzaklaşmaya başladı.
"Beni böyle götüremezsiniz!"
Arka taraftan bağırdı, ama polis arabasının ön ve arka koltuklarını ortadan ikiye bölen cam sesinin diğer tarafa ulaşmasına izin vermiyordu.
Kelepçelerinden her kurtulmak istediğinde, yukarı çektiği elleri sanki bir jiletle kesiliyordu ama ne bir kan vardı kolunda ne de yara. İnce bilekleri bile onu bu durumdan kurtaramıyorsa gerçekten çok kötü batmıştı.
***
Jungkook, arabaya döndüğünde Yoongi'yi görememişti."Yoongi!"
"Neredesin?!"
Geride bıraktığı arabasından onun gerçekten gitmediğini ve yakınlarda olduğunu anlayabiliyordu, bu yüzden sahil boyunca gezmiş ama zaten küçük olan bu yerde bırakın Yoongi'yi, ona benzeyen birini bile bulamamıştı.
"Yoongi!"
Umutsuzlukla geri döndü ve arabanın içine oturdu. Belki de gerçekten gitmişti de, Jungkook anlamasın diye bazı şeyleri geride bırakmıştı, onun bu arabadan en az on kat daha güzeline sahip olduğuna emindi. Ya da belki babası gelip götürmüştü ama Yoongi'nin babası olup olmadığını bile bilmiyordu ki. Bu dönemlerde maalesef ki herkesin bir ailesi olmuyordu.
Radyoyu açtı, zevkine göre bir şarkı bulamayınca kapattı. Kötü düşünüyordu, hemen işi olumsuzluğa vuruyordu, bunu yapmamalıydı. Yoongi'nin bir yere gittiği yoktu, biraz sonra geri dönecekti. Hatta o dönene kadar Jungkook ona mesaj atacak ve gecekonduda beklediğini söyleyecekti.
Hangi insan ölümüne geç kalmak isterdi ki?
Seokjin'den, buldukları bir hurdayla öğrendiği bir kaç şeyle arabayı çalıştırdı. Gerisi daha kolay olmalıydı çünkü işin geneli kontrol, sağ sol karıştırmamak ve freni kaybetmemekti.
Epeyce büyük U dönüşüyle sahilden çıktı ve sabahında etkisiyle biraz daha kalabalık olan yollarda neredeyse her defasında frene basarak ilerlemeye başladı. Yirmi dakikalık yolu ancak bir saatte gidebilmişti.
***
"Ciddiyim, neden buradayım?"
Yoongi bıkkınlıkla sordu. Küçük nezarethaneyle kalın demirlerin arasına sıkışıp kalmıştı ve yanında oturup Yoongi'nin gözüne soka soka tostunu yiyen polis memuru ona hiç yardımcı olmuyordu.
Bir ara, telefon haklarından birini kullanıp Jungkook'u aramak istemişti fakat küçüğünün telefon numarasını almaya tenezzül etmediğinden -ya da onun bir telefonu olup olmadığını bilmediğinden- öylece kalakalmıştı. Hapse girdiğinden babasının haberi olacağını biliyordu. Zaten ondan kaçmaya çabalayan Yoongi şimdi ondan bir kez daha kaçmalıydı.
"Çünkü bir marketi soydun." dedi polis memuru lokmasını yuttuktan sonra.
"Her şeyin parasını verebilirim."
Adam alaycı bir tavır takındı.
"O zaman soymak yerine parasını verip alsaydın."
Yoongi adama aralarındaki demirleri görmezden gelerek yaklaştı ve aynı alaycı tavırla konuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/50752710-288-k864139.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost stars #yoonkook
FanficBenimle birlikte ölür müsün Jungkook? Yakında ölecek olan bana, eşlik eder misin? Başlangıç: 23 Ekim 2015 Bitiş: 25 Ekim 2015