(Aylar sonra yazdığım için öncelikle özür diliyorum ayrıca beni destekleyen herkese de teşekkür ederim. Aylar sonra final veriyorum, diğer bölüm final. Bazı sebepler yüzünden bu kadar ara vermiştim ama KaiSoo aşkım hiç bitmiyor ve ben yine dayanamayıp fic yazıyorum... Hepinizi seviyorum.. Okuyan voteleyen, votelemeyen herkese tekrardan teşekkürler. İyi okumalar :) )
Sehun telefonu kapattıktan sonra delirmiş gibiydi. Bir anda olduğu yere yığıldı ve kafasına vurmaya başladı.
"Kahretsin! Kahretsin! Her şey benim yüzümden, benim yüzümden" diyerek birkaç dakika inledi daha sonra ayağa kalktı ve iki katlı evin üst katından aşağıya indi, garaja girip arabasını aldı ve yola çıktı.
Sehun yıllardır ölüden hallice bir hayat sürmeye devam ediyordu. Dans etmek bile bir işkence haline gelmişti onun için, oysa ki tek hayaliydi, Luhan şarkı söylerken yanında dans etmek. O yüzden o okula gitti ya. Ayrı da olsalar o dans ediyor Luhan şarkı söylüyordu. Hayatında ki en büyük ironisi kütüphaneden çıkmamasıydı, o ve kitap cidden kendisi bile şaşıyordu bu duruma ama en azından kitabın baş karakterlerini kendi ve Luhan olarak düşünüyordu. Hayal kurmak bedava değil miydi nasıl olsa? Bütün mutlu sonlu hikayeleri kendilerine ithaf ediyordu.
Demiştik ya ölüden farksız bir hayat yaşıyor diye şimdi diyeceksiniz ki bu çocuk hiç mi yaşadığını hissetmedi? Sehun'un yaşadığını hissettiği vakitler Luhan'ın gülüşünü gördüğü saniyelerle kısıtlıydı. Onun hayatı iki dudağın arasındaydı, dudaklar bitişikken kilitler arkasında kalan yaşamı dudaklar kıvrılmak için açıldığında esaretinden kurtuluyordu. Ahh o dudaklar bir insanın yaşamla ölüm arasında ki çizgisini nasıl belirleyebiliyordu. Nasıl Sehun'un kaderini belirleyen en güçlü silah olabiliyordu...
Sehun'un direksiyon başında ki elleri titriyordu, terden ve yaştan buğulanmış gözleri etrafı puslu görmesine neden oluyordu ama şu an yaşamından endişe ettiği adama yetişmeliydi. Arabasını son sürat sürdü ve sevdiği adamın evine geldi. Onu dışarıda bekleyen bir adet sinirli Kyungsoo vardı. Kyungsoo Sehun'u eve almamak için Jongin ile birlikte dışarıda beklemişti. Arabasından indi ve inmesiyle birlikte yumruk yemesi bir oldu. Aldığı darbeyle arabaya sırtını yaslamıştı daha sonra küçük adam tarafından çekilip yeniden ve yeniden yumruklanmıştı. Hiçbir karşılık vermiyordu en son Soo'nun küfürleri eşliğinde yere uzandı ve patlayan dudağında ki kanı eliyle sildi. Soo sevgilisi tarafından üstünden alınınca rahatladı ama acıdan kısık kısık inliyordu. Umurunda değildi, fiziksel acıyı hissetmiyordu ki zaten. Son bir direnişle ayağa kalkıp kendisini öldürecekmiş gibi bakan çocuğa yaklaştı.
"Lu-luhan'a ne oldu? İyi mi?" Soo iyice açtığı gözleriyle Sehun'a sinirle cevap verdi.
"Senin yüzünden şerefsiz, o.. o k..krize girdi. Onu ilk defa böyle gördüm, o benim melek Lulum değildi." Sesi sonuna doğru ağlamaklı çıkmıştı. Sehun ne olduğuna anlam vermeye çalışıyordu.
"Konuşsana Kyungsoo tam olarak ne oldu ona!"
"Kaç gündür yemek yemiyor okula gitmiyordu. Ne olduğunu anlayamadım ama belki de hastadır diye düşünmüştüm. Bu gece yattıktan sonra çığlıkla uyandım, onun çığlığıyla." Soo sesi git gide yükselirken Sehun'a yaklaşıyordu en sonunda bağırmaya başladı " Senin yüzünden oldu! Ona yaptıkların yüzünden!" sesi yeniden kısıldı ve devam etti "Sehun yapma! Lütfen dur yalvarırım diye bağırıyordu. Yanına gittim ve kabus gördüğünü anladım, elim ayağıma dolandı, hatırladığını düşünüp ağlamaya başladım sonra aniden uyandı ama ona ne olduğunu soramadan titremeye ve bağırmaya başladı. Uyuşturucu için.. Sehun o krize girmişti. O uyuşturucu kullanıyor piç herif!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Çikolata
FanfictionLuhan Sehuna baktı ve sabah mırıldandığı şarkıdan bir cümle söyledi. “Son günümüzmüş gibi bakalım birbirimize içimizi görür gibi, kalbim kalbinmiş gibi; son kez atıyormuş gibi...” Sehun ona gülümsedi “Ben seni son günmüş gibi sevsem bile doyamam...