5. Bölüm

46 5 1
                                    

Sepet Sunhi'nin çok ilgisini çekmişti. Sepetin yanına gitti ve sepeti eline aldı.

"Bu da ne?" dedi kendi kendine. İyice baktığında birde içinde mektup gördü. Çok merak ediyordu. Belki özeldir diye düşündü açıp açmama konusunda kararsız kaldı. Ama en son merakına yenildi ve mektubu okumaya başladı. Hitap şeklinden dolayı anne ve babasına yazılmış olduğunu görüyordu. Ayrıca yazı da koreceydi ki bu da bunu yazanın koreli olduğunu gösteriyordu. İyice meraklandı ve mektubun tamamını okudu. Mektubu okurken Sunhi'nin gözlerinden yaşlar boşalıyordu. En son mektubu bitirdiğinde mektup elinden düştü ve iyice ağlamaya başladı. Anlamıştı, biliyordu artık evlatlık olduğunu..... Neye üzüleceğini şaşırdı Sunhi... Gerçek annesinin öldüğüne mi? Minji'nin ondan bu gerçeği saklamasına mı? Aslında Sanghun'un onun ikizi olmadığına mı? Gerçek adının Sunhi olmadığına mı? Yıllarca anne ve baba diye bildiği insanların onun anne ve babası olmadığına mı?? Bütün gerçekler yüzüne vuruyordu ve Sunhi bunları kaldıramıyordu. Kafasında milyonlarca soru işareti vardı. Nasıl düşünmesi ve ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Ağlıyordu sadece. Mektupta kızım okuma yazma öğrendiğinde ona gerçek annesinin adının kim olduğunu söyleyin ve ona ölmeden önce yazdığım mektubu verin yazıyordu. Sunhi aslında Chohee okuma yazma öğreneli olalı 2 yılı geçmişti. Ayrıca korece okuma yazmayı daha önceden öğrenmişti nerdeyse 3 yıl denebilirdi. Buna rağmen kimse ona bununla ilgili birşey söylememişti. Üstelik mektuba göre adının Chohee olduğunu bu isme eşi ile birlikte karar verdiği yazıyordu. Ama adını bile değiştirmişlerdi. Haksızlıktı bu!! Hem üzgün hem de kızgındı. Gerçekten ne yapıcağını bilemiyordu. Annesinin ona yazdığı günlüğü eline aldı. İçinde annesinin resmi de vardı. O an gerçekten çok duygulandı. Şimdi annesinin resmini gördükten sonra ona ne kadar benzediğini görünce çok sevindi. Kimsenin gerçekliğine inanmadığı saç ve gözleri kimden aldığını görebiliyordu.
Annesinin resmini okşadı.

"Demek benim annem sensin." dedi kendi kendine. Gözyaşlarını sildi. Mektubu ve günlüğü sepete koydu. Ardından hızla merdivenlerden çıktı. Fazla büyük odasında valizin olduğu gardrobu bulmaya çalışıyordu. Bavulu buldu ve bulduğu gibi yatağın üstüne fırlattı. Bir yandan ağlarken bir yandan da söyleniyordu :

"Siz demek benden herşeyi gizlediniz! Güzelim Chohee ismimi Sunhi diye değiştirdiniz! Benim evlatlık olduğumu söylemediniz ve en önemlisi annemden miras günlüğü bana vermediniz! Ben fark etmesedim de söylemeye niyetiniz yoktu sanki. Zaten sizden de bıktım. Pazar günleri dışında suratınızı göremiyorum bile! Sanghun desen bana kardeşlik bile yapmıyor varsa yoksa amerikalı arkadaşları ve futbol. Zaten onlarla kala kala onlara benzedi korece bile konuşmuyor. Beni bu koca evde yanlız bırakıyorsunuz bıktım artık! Sizden de yalanlarınızdan da bıktımm! Öyleyse burada daha fazla kalmamın anlamı yok gidiyorum işte! Bu lanet Amerikadan da sizden de kurtulucam artık bana aile sevgisi vermeyip ailenin ne olduğunu bile yaşatmadınız siz olsanız ne yazar?!"

Chohee tüm bunları sinirle söylerken bavulunu da hazırlamıştı. Sonra bavulunu kapatıp kapıya doğru yöneldi. Ama düşündü ne yapabilirdi ki? Nereye gidebilirdi? Evinin dışındaki dünyaya öyle uzaktı ki... En sonunda karar verdi. Hazırlamış olduğu bavulu yatağın altına tıktı. Bugün plan yapıp yarın gidecekti.

..........

Dün tüm gün tuvalet dışında odadan çıkmayarak ne yapıcağını düşünmüştü. Doğru dürüst yemek de yememişti. Hizmetçinin odasına getirdiği yemek tabağı olduğu gibi duruyordu. 9 yaşına olmasına rağmen gerçekten şaşılacak bir zekası vardı. Öğretmenleride bunu farketmişti. Bugün kurduğu planları harekete geçirecekti, evet bugün büyük gündü...

Yaptığı planı uygulama zamanı gelmişti. O gün henüz temizlikçi ve evin diğer görevlileri de uyanmadan kalkmıştı. Tahminine göre Minji ve Jimin de uyanıp gitmemişti. Çok sessiz olmaya çalışıyordu. Zaten herkesin odalarının uzak olması ve kapılarının da kapalı olması büyük avantaj sağlıyordu. Bavulu sessizce merdivenlerden aşağıya sürükledi. Kapının önüne geçti eve şöylece bir baktı.

"Hoşçakal hiç sevmediğim ev."

Yaptığı şeyden pişmanlık duyacağını da sanmıyordu. Sadece başına birşey gemesinden korkuyordu. Derin bir iç çekişin ardından kapıyı açtı ve dışarı çıkar çıkmaz koşmaya başladı. Havayı içine çekip gülümsedi. Güvenlik zaten uyuyordu klübesinde. O sorun olmamıştı. Şimdi yapması gereken taksi çağırmaktı. Minji'nin telefonunu bir ara ele geçirip aldığı telefondan taksinin numarasını kaydetmişti. Taksiyi aradı ve bayan Lee Minji'nin evi diyince taksici nereye geleceğini anladı. Çünkü Minji yorgun olup araba kullanmak istemezken bu işe giderken bu taksiyi kullanıyordu. Chohee de bunu bildiği için akıllıca hareket etmişti. Taksi gelince bavulunu bagaja yerleştirip oturdu ama taksi şöförü Chohee'yi dikiz aynasından tuhafça süzüyordu.

"Sen kaç yaşındasın?" dedi şoför. Chohee :

"Bu seni hiç alakadar etmez eğer param yok gibi görünüyorsa endişe etme fazlasıyla öderim."

Taksici para lafını duyunca gözleri açıldı :

"Eee nereye gidiyoruz?"

"Havaalanı."

Yol uzun sürmüştü. Yolda baya sıkıldı. 2 saat sonunda havaalanına ulaşmıştı. Yanına aldığı bol miktar paranın gerekli kısmını taksiciye verdi. Daha önce Minji iş gezisi için Japonya'ya gittiğinde Chohee'nin büyük ısrarları sonucu onu da götürmüştü. Bu yüzden henüz geçerli bir pasaportu vardı. Bavulunu alıp havaalanına girdi. Gözüyle herkesi süzüyordu. Çekik gözlü birini bulmaya çalışıyordu. İlk gördüğü çekik gözlünün yanına gitti. Ona korece bişeyler söyledi. Ama o kişi anlamadı. Yani bu onun koreli olmadığını gösteriyordu. Çinli, Japon, yada Taylandlı olabilirdi. Herneyse havaalanında gördüğü her çekiğin yanına giderek koreli olup olmadığını anlamak için korece bişeyler söylüyordu.

Gördüğü 3. çekik dediklerini anladı. O da Newyork'u gezmeye gelen bir koreliydi.

"Merhaba Koreli misiniz?"

"Evet tatlım merhaba." dedi 19 yaşlarındaki kız.

"Acaba sizinle birşey konuşabilir miyim?"

"Tabi tatlı kız zaten sıramın gelmesine henüz var o yüzden konuşabiliriz. Bu arada sen burda ne yapıyorsun tek başına? Yoksa ailen buralarda bir yerde mi?"

Konuşurken gidip biryere oturdular ve Chohee herşeyi anlattı. Hayatıyla ilgili herşeyi 1 dakikada tanıdığı birine anlatmıştı. Ama kız çok iyi birine benziyordu Chohee'nin anlattıklarına gerçekten üzülmüştü. Chohee'nin yanaklarından boşalan bir kaç damla yaşı sildi.

"Üzülme artık... Ama sen burda evden kaçtın? Tek başına? Neden? Nereye gideceksin? Ben sana nasıl yardım edebilirim söyle elimden gelen herşeyi yaparım!"

Chohee hafifçe belli belirsiz gülümsedikten sonra kısık bir sesle söyledi :

"Beni Kore'ye götürür müsün?"

........................

Okurlarım az ama bu hikayeyi okuyan herkes benim için çoook değerli her bir oy için size minnettarım <3<3 İlerde güzelleşecek ve sonunda çok şaşıracaksınız Herneyse sizi seviyorum <3<3<3<3<3<3<3

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 07, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

⚪Chohee'in Rüyası⚪Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin