7. Bölüm

337 34 18
                                    

OCTAVIAN

Kheiron'a birşey söylemek için ağzımı açmışken Kheiron'un aslında bize değil, arkamızda duran Annabeth ve Percy'ye doğru yürüdüğünü gördüm.

Sanırım şu anda Rachel'ın bayılmasını umursayan
tek kişi bendim. Hiçkimse Rachel'a bakma gereği duymuyordu. Bunu nasıl normal karşıladıklarını anlayamıyordum.

Kucağımda Rachel'la yerime geri oturdum. Saç buklelerini yüzünden çekerken onun saçlarının benimkinden daha yumuşak olduğunu fark ettim.

Kheiron eski yerine geçti. "...Göreve gidecek ... Seçelim." Cümlelerini yarım yamalak duyuyordum çünkü oturduğumuz yer çok dışarda kalmıştı. Önümüzdeki boş olan iki sıranın önüne geçtim.

"Görevin lideri 'yol gösterici' denildiği için Leo olacak. 2 kahinin zaten kimler olduğunu biliyoruz. 'Yaratılan deprem hayat kurtaracak.' Deprem yaratabilen tek melez April olduğu için April de göreve dahil." Diye kısa bir biçimde açıkladı.

Aniden her yer ışıldamaya başladı. Bu ışığı birçok kez görmüştüm.

Apollon yavaş adımlarla Kheiron'un yanına doğru yürüdü. Herkes şaşkınlıkla eğilmeye başladı. Üzerimde Rachel varken ne kadar eğilebiliyorsam o kadar eğildim.

Apollon elini gerek yok anlamında salladı. Açıkcası kıyametin yaklaştığını düşünmeye başlamıştım. Ortada ciddi bir sorun olmalıydı çünkü bu kendini beğenmiş tanrı bile...

Düşüncelerimi bölen Apollon'un konuşmasıydı. "Göreve gidecek melezler kimler? Onlara birkaç önemli eşya vermem gerek." Aceleyle konuşuyordu. Siyah saçlı bir kız ve kıvırcık saçlı bir oğlan Kheiron ve onun yanındaki Apollon'a doğru yürümeye başlamıştı.

İki saniye ben de görevdeydim.

*Yazar notu; Octavian'ın hafıza sorununu düzelt.

Rachel kucağımda olmak üzere ben de Kheiron'un yanına gittim.

Apollon bana bakıp "Ne kadar güzel olmuşsun canım." Dedi.

Ne?

Bunu bana değil Rachel'a dediğini anlamam iki ya da üç saniyemi aldı.

Apollon kaşlarını çattı ve daha sonra rlini salladı ve Rachel aniden uyandı. O kadar ani uyanmıştı ki nerdeyse birlikte düşüyorduk. Onu yere bıraktım.

Apollon konuşmaya devam etti. "Yarın erkenden göreve çıkacaksınız. Bulmanız gerken şey benim Lir'im. Onu birinin çaldığını düşünüyorum. İzlemeniz gereken yolu bir harita şeklinde yaptım." Haritayı kıvırcık saçlı çocuğa verdi.

Minik bir kağıt parçası çıkarttı ve üzerine üfledi. Kağıt devasa bir kutuya dönüştü. "Liri koymanız için." Diye açıkladı ve tekrar üfleyince kutu tekrar bir kağıt parçası oldu. Onu da siyah saçlı kıza verdi.

"Feronia'nın ormanından geçebilmeniz için ormanı koruyan bitkiyi kesmeniz gerekecek. Bitkiden birkaç tane var. Bir tanesini bulup..." elindeki hançeri Rachel'a verdi ve konuşmaya devam etti "... bununla kesin ve Feronia'ya verin." Daha sonra kötü birşey hatırlamış gibi yüzünü buruşturdu ve ekledi. "Benden bahsetmeyin. Bu arada Eris'ten kuşkulanıyorum; eğer Lir'imi bulamazsanız kehanetlerin devam edebileceğini sanmıyorum."

Bütün kampçılar sessizleşmişti.

Apollon gittiğinde minik bir uğuldama ile konuşmalar başladı ve daha sonra yine önceki gürültü devam ediyordu.

Rachel'ın yeşil gözleir sanki sim varmış gibi hala hafifçe parlıyordu. Lanet olasıca bir kahin belki de güzel olabilirdi.

RACHEL

Octavian ile mağaraya gittik ve ben direk kendimi yatağa attım. Delphi kahini kehanet söylediğinde genelde yorgun oluyordum.

Octavian'ın da yatağa uzandığını gördüm. Mağaranın her yeri oyuncak ayılarla doluydu. Gözlerimi devirdim. Oyuncak ayıları Ocatavian'la tanışana kadar seviyordum ancak onu bir oyuncak ayıyı deşerken yakaladığımda oyuncak ayıları sevmemeye başlamıştım.

Bu çocuğun oyuncak ayılarla ne sorunu vardı?

Bir sesle uyandım. Gözlerimi ovuşturdum. Octavian bağırmıştı. Ayağa sarhoş gibi kalktım. Yani gecenin ortasında uyanınca genel olarak böyle oluyordum. Octavian yer yatağında yattığı için eğilmeye üşendim ve onu ayağımla dürttüm.

*Yazar notu; Rachel'ın kibarlığını biraz daha arttır.

Uyanmayınca çömeldim ve elimle dürtmeye başladım. "Octavian..."

Aniden gözleri açıldı ve bileğimi sıkıca kavradı. O kadar sıkı kavramıştı ki çığlık attım. Doğruldu. Alnından ter damlacıklarının süzüldüğü karanlıkta bike anlaşılıyordu. Nefesi aşırı hızlıydı.

Ellerimi yumuşacık saçlarına daldırdım ve okşadım. "Sakin ol, geçti..."

Elimi bıraktı. Elim sızlıyordu.

Tereddütle ona sarıldım. Tıpkı o küçük bir çocukmuş gibi. O da ellerini sırtımda birleştirdi.

"Anlatmak iyi gelebilir." Dedim. Kafasını hayır anlamında hızla salladı. Birkaç dakika sonra nefes alış verişi düzene girmişti. Ondan yavaşça ayrıldım. "Yarın erkenden göreve çıkacağız, şimdi uyu." Dedim.

O uzandığında ben de yatağıma geri döndüm.

Neredeyse bir fısıldama şeklinde bir cümle söyledi. "Rachel, bana tekrar sarılır mısın?"

"Ayıcıklarına sarılmayı dene Octavian."

¤¤¤¤¤

Yeni bölümü yazarken biraz hastaydım kötü olduys aözür dilerim ve kehanetin kafiyesinde ufak düzeltmeler yaptım. (Bkz; Önceki bölüm jsjsjsj)





















Kahin [Octavian x Rachel]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin