Yürümekten şişmiş ayakları onları taşımak istemiyordu artık. Kendileri de kafalarındaki yorgunluk sinyallerine direnemiyorlardı artık. İçlerinde yaşadıkları bir korku vardı ama bunu belli etmiyorlardı, edemiyorlardı. Yorgunluktan gözlerini kırpmakta zorlanıyor, artık sıcak bir duş alıp uyumak istiyorlardı. Serkan'ın evin önüne gelince Ali bir an duraksadı.
"Sonra..."
"Sonra diye bir şey düşünmek istemiyorum Ali."
"Ben de öyle düşünmüştüm."
"Hadi kendine iyi bak, iyice dinlen sonrasını düşünürüz."
Çocukken de yaptığı gibi Serkan'ın sırtına iki kez vurup evine doğru döndü. Sonra bi anda kafayı çevirdi ve;
"Kahvaltı yapalım mı yarın bizde?" diye bağırdı.
"Uyanabilirsem" deyip girdiği evin bahçesinde yaşlı köpeği Kocabaş karşıladı Serkan'ı.Ama farklı bir karşılamaydı bu. Normalde eve geldiği zaman koşarak yanına gelir, üzerine zıplardı. Şimdi olduğu yerde kafayı kaldırıp geri yatmıştı. Serkan bunu düşünecek halde değildi. "Sabah keserim cezasını." Annesini uyandırmak istemiyordu ama buna mecburdu, anahtarını evde unutmuştu. Kapıyı bir kaç kere vurdu ama bir sonuç alamadı. Kapıda beklemek o an çok zor geliyordu. Siyah saçları yağ içinde kalmıştı, bıyıklarıyla birleşmeyen sakalı iyice uzamıştı. 'Anacığım teyzemin yanında kalmaya gittiyse beni düşünmüştür.' Kapının önündeki içinde ne olduğu belli olmayan bir bitkinin yetiştiği saksıya elini attı. Anahtarı buldu ve hiç zaman kaybetmeden içeri girdi. Işığı açmak istedi ama tavandaki eski floresan lambanın o sinir bozucu cızırtısını duyamadı. Elektriklerin olmadığına kendini inandırmak için mutfağın lambasını da defalarca denedi. Babasından kalma lüks lambayı getirip banyoya kurdu. Duş almak onun için şu an her şeyden önemliydi. Tam kıyafetlerini çıkarıp duşa girecekti ki gecenin geç saati olmasına rağmen gürültü ile kapı çalındı. Elindeki havluyu omzuna atıp kapının önüne geldi. O anda Ali'nin korkmuş sesini duydu.
"Serkan aç kapıyı benim!"
***************
Serkan eve girdikten sonra Ali korkusunu sadece elini attığı tabancası ile yenemeyeceğini anladı. Kısık bir ses ile aklına ilk gelen şarkıyı söylemeye başladı. Bir ara kendini fazla kaptırıp sesini yükselttiğini anladı. Ama umurunda değildi. Aklında sadece annesinin akşam yaptığı yemekten kalanları duştan önce mi yoksa sonra mı yemesi gerektiği sorusu vardı. Bu düşüncelerle evin önüne geldiği zaman evlerinin kapısının açık olduğunu gördü. Tabancasını eline aldı ve bir anlık cesaretle içeriye attı kendini. Tuvalet banyo dahil her yere baktı ama kimse yoktu. Aklına dedesi geldi. Dedesi evlerinin yanındaki küçük evde yaşıyordu. Kapının yanındaki vestiyeri açıp içinden feneri aldı. Kapıdan çıkarken ayağı kapıya takıldı. Hemen geri kalkıp koşarak dedesinin evine gitti. Dedesinin evinin önünde gördükleri bir kaç saniyeliğine şoka girmesine neden olmuştu.
Yerde bir sürü boş kovan vardı. Az ilerde yerde kül birikintisi vardı. Rüzgar etrafa savurmuştu külleri. Daha korkunç olanı da etrafında kan vardı. Her yer kıpkırmızı kan olmuştu. Ağaçların dalları bile kan içindeydi. Kendine geldiği zaman içinden geceyi çığlık atarak bastırmak geldi. Ama sesi çıkmıyordu. Yerdeki kanın kime ya da kimlere ait olduğunu merak ederek koşmaya başladı. Aklına ilk gelen yere, Serkan'ın yanına koştu.