Siyah zamanların vardiyası gibi üşüştüm güze. Derindi yalpalayan fay hatlarım. Ruhumun cenke tutuşan yerlerini nükleer bir bomba gibi patlatıyorum. Ben Jerusalem kadar ıssızken, Pekin kadar kalabalıktım. Bir göçün en mülteci haliydim. Ve bir o kadar sahipsiz vurmuştum sınırlara. Fikrimin odalarında yangın çıkarsam şehri boydan boya kundaklardım. İyelik eklerinden bir ordu kursam bağlaçlarıma savaş açardım.
Ve ordalar. Herkesler. Sadece herkesti işte. Ne anlarlardı düşten güç alan göçümden. Onların meşgalelerine musallat bir kalpleri vardı. Bedenim yansa ateşimde ısınacak kadar tombaladan çıkmışlardı. Gülüşleri yapay, yaklaşımları gösterişten yanaydı. Herkesti işte yanımda yamazımda nefesleşen tantana orkestraları. Güneşten sıva olsa, bunlar Ay'a savaş açardı. Telef. Evet gözümde telef olmuşlardı. Olsunlardı.
Kırmızıdan melez doğan turuncu zamanlar... Ve yakındı zelzelelerim. Karantinaya aldığım gecelere müzmin isyanları ben aşıladım. Ben ne kadar ıssızsam o kadar kalabalığım. Geceleri herkes uykuları arşınlarken Rapunzel'in saçlarından tel tel ben kopacağım. Siz hayatlar devşirirken ben Pinokyo'nun saflığına sığınacağım.
Ve ben yeraltında turuncu zamanları arşınlarken; inimde karanlıktan, meçhul kalplere masallar fısıldayacağım..