21.BÖLÜM

134 7 2
                                    


George Bush Intercontinental Havalimanına indiğimizde,Neredeyse bütün uçuş boyunca uyuyan Alperi uyandırdım. Beni çok uğraştırmadan uyanmıştı. Dış hat uçuşuyla geldiğimiz için D veya E terminalindeki kapılardan girecektik. Orada uçaktan inip güvenlik kolidorlarından geçip Federal İnceleme Hizmetlerine çıkan yol boyunca ilerledik. Elimi tutan Alper, uyku mahrumluğu ve çok uyumaktan şişmiş olan dudaklarıyla oldukça tatlı görünüyodu. Bagajlarımızı alıp ABD Gümrük ve Sınır Muhafaza İdaresi kontrololünden geçtik. Gelişimizden sonra doldurmamız gereken l-94 başvurumuzun hızlıca işlem görmesi için sokak adı, Hastane adı, oda numarası dahil olmak üzere açık adres bilgilerinide yazmamız gerekiyodu. Buyüzden en az 3 kere kontrol etmiştim. Açık adres bilgiler yazılmadığı sürece havalimanına varıştan sonraki süre uzayabilirdi.

Bizi hava limanında karşılayan Uluslar Arası Hasta Asistanına uçuş bilgilerimizi verdik. Türkçe bildiği için anlaşmamız oldukça kolaydı. İsminin Ian (iyın) olduğunu öğrendiğim asistan, bizi havalimanında bulunan Teksas tıp merkezi Bekleme salonuna götürdü. Tuvalet ihtiyacımızı giderip, birşeyler yemiştik burada. Wi-Fi olduğunu öğrendiğimde hemen whatsapp a girip herkese havalimanına vardığımıza dair mesaj attım. Alper başını omzuma yaslamış öylece telefonuma bakmıştı bu işlem boyunca. Biraz daha dinlendikten sonra Ian la beraber havalimanından çıktık ve arabaya bindik. Hastanenin adı MD Anderson du ve havalimanından 25 mil uzaktaydı. Yani yaklaşık 33 dakika. Gerçi Trafik yüzünden 50 dakika sürmüştü varmamız. Amerikaya daha önce gelmeme rağmen, Teksas- Houston'a ilk defa geliyordum. Burası oldukça sıcaktı ve insanların konuşması ingilizce olmasına rağmen oldukça anlaşılmazdı. Şiveyle alakalı birşey heralde. Büyük ve kurak bahçeden geçip ağır kokulu hastaneye girdik hep beraber. Ian danışmadaki kadınla Akıcı bir Teksas ingilizcesiyle konuştu ve nereden geldiğimizi anlattı. Kadın odanın nerede olduğunu söylemek yerine Bizi götürmeyi tercih etti. Asansörle en üst kata çıkıp, giriş katına göre daha lüks döşenmiş kolidorda ilerlemeye başladık. Biraz sonra kapısının yanındaki duvarda "VVIP Mr.Aytuğ" Yazan odaya girdik. Kadın -sanırım anlamamız için- yavaş ve anlaşılır bir şekilde konuştu.

"Hastanemize hoş geldiniz. Doktor yarın tedaviye başlayacağını iletmemi istedi. Odada banyo ve 2 adet yatak bulunmakta. Eşyalarınızı koyabileceğiniz bir giyinme odasıda var. Şimdilik dinlenebilirsiniz. İyi geceler."

Odaya ilk girildiğinde sağ taraftaki duvarda 1 yatak ve buzlu cam vardı. Büyük ihtimalle buzlu camın arkasındada birtane yatak vardı. Sol tarafta 2 kapı, kapıların ortasında kocaman saksılı yeşil renkteki iki bitki. Karşıda kocaman pencere, pencereyi kapatan stor perdeler, yerde büyük saksılı birkaç bitki daha vardı. Yatakların karşısında, odanın tam ortasında karşı karşıya ikili deri koltuklar, onların ortasında koyu kahverengi sehpa. Duvarlar beyaz renkti ama yatakların arkasındaki duvar turkuaz üzeri beyaz puantiyeli duvar kağıdıyla kaplanmıştı.

Kadın odadan çıktıktan sonra, Ian da bir tane telefon verdi bana. İçinde sadece onun numarası varmış. Amerikadan gidene kadar bizimle o ilgileneceği için vermiş telefonu. Türkiyeye giderken geri vermemiz gerektiğini eklemeyide unutmadı. Ian odadan çıktıktan sonra yanlız kaldık.Alper deri koltuğa oturdu bende karşısına geçtim.

"Çok yoruldun dimi?."

Kafasını iki yana salladı. Doğrudan gözlerime bakıyodu.

(alper)"Pek değil. Asıl sen çok yoruldun. Ne nerede herşeyi sen buldun, formları sen doldurdun, Ian'ı bile sen ayarladın. Çok uğraştırıyorum seni."

Yalandan kaşlarımı çattım.

"O nasıl söz? Tabiki uğraşıcam! Sen benim sevdiğim adamsın. Zaten pek bişey yapmadım."

İNTİKAMIMA AŞIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin