Bölüm 2

253 14 2
                                    

Dün beni ve kıçımı yer ile özel bir münakaşaya sokan çocuk tam karsımda elinde birsürü poşet ile gayet örnek bir oğlan çocuğu tipi ile karşımda durup bide bana laf sokuyordu. bide en son yanlıs hatırlamıyorsam beni yere düşürdüğü için bana öküz gibi gülüyordu.

Gözlerimi kıstım.
"merdiven yutmuş olman benim suçum mu?"
Bana sadece gözlerini devirerek cevap vermişti ve bir göz devirme bu kadar anlam barındırabilr mi diye kendi kendime soruşturuyordum.
Hem kapa çeneni demişti, hem aman ne mantıklı demişti, hem havalıyım cooluktan ölücem demişti. Tamam neyse
"Hayırdır?.... Bi daka senin burda ne işin var... Poşetler ne? Mutfağımızın yerini nerden biliyon??? Kime diyorum!!?!?!"
Hala bana cevap vermeden mutfağa geçip elindeki poşetleri tezgaha koyup boşaltıyordu.
Merak ve anlamamazlıktan çatlayacaktım.
"Tweety yi değilde daha çok kediyi seviyordum ben"
Ne tür bi tepki vereceğimi anlamadığim için gözlerimin yuvalarından pörtlemesine izin vererek üstüme baktm pijamalarımdan bahsediyordu.
"Sorduk mu?..... Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam bir kaç soru sormuştum. O değil ben senin hala burda bulunmana neden çiyaklamadım onu düşünüyorum, sanırım şoktan. O değide bana sen bir şunu açıkla" poşetlerden birinin içinden salatalık çıkartıp yıkadım bir ıssırık alarak o konuşmaya başlamadan önce devam ettim. "Dün bana çarpıp beni asfalt ile küçük bir münakaşaya sokup değerlimi acıtmamı sağlıyorsun, özür bile dilemeden gülüyorsun" tezgaha oturup, elimdeki salatalığı ona doğru tutarak devam ettim. "bide nasıl becerdin bilmiyorum ama sanırım iyilik yapmaya çalışırken bile bi bitlik yapacakmış gibi de sırıtıyorsun. Bide evime poşetler ile gelip tezgahıma ve dolaplarıma YIKAMADAN YERLEŞTİRİYORSUN?" Ve bu kadar konuşmamdan sonra bir çıt bile çıkartmadan dinleyip cevap vermemesi beni korkutmuştu. Yada tepkisiz kalması beni korkutuyordu sanırım. Ayaklarımı sallayarak düşünmeye başladım. Sallanmak düşünmeye yardımcı oluyordu.
Kolundan tutup çekmek istedim fakat o boy ve cüsse ile bunu yapamayacağımı kavramış olmam zor olmadı. Boyundan bahsetmişken aramızda koca bir kafa, omuz ve vücut vardı. Sanırsam 185 yada 90 boya sahipti ben ise 170 lik boyum ile yanında yavru gibi kalıyordum. Suratımı astım. Dengesini şaşırtacak bir anda kolundan çekiştirirsem başarabilirdim. Gözlerimi kısıp bir ıssırık daha aldım ve tezgahtan indim. Oda tam o sırada yerede yerleştirdiği poşetlerden birini alıp tezgahıma koyuyordu. Iyy hem dışarının şeyini yere koyuyor ardından bide tezgahıma koyuyordu. Poşeti tezgaha koyduğu anda kolundan tutup kendime doğru çektim.
Ve yaşasın mükemmel ötesi dengesiz kuvvet power şeysi.
Gözlerimi sımsıkı kapattım.
"Benim biricik değerlim!!!"
Yine değerlimin üstüne düşmüştüm, ama bu seferki fark çocukta üstüme düşmüştü. bunu anlamam çok uzun sürmemişti fakat canım acıdığı için öncelik onundu.
"Evet ya yazık oldu. Gayet te iyi durumdalardı aslında"
Gözlerimin yine yuvalarından fırlamasına izin vererek hızlıca açtım. Suratımız birbirine bayaa bir yakındı ve ben aşağıda çırpınıyor ittiriyordum. Ama tabiki bi işe yaramıyordu. Çünkü o koca vücudu buna izin vermiyordu.
"KALK ÜSTÜMDEN!!"
"İyiydim aslında böyle" diyerek sırıtmıştı.
" off. Ama ben değilim. ÇEKİL !! yoksa pesitilim çıkacak burda."
İttiriyordum. Tabiki nafile.
Kafamın üstüne düşen salatalığı alıp ıssırmıştı.
"İstermisin?"diyerek uzatmıştı.
"İstemem!!! Çekil yoksa çığlık atarım!"
Bu cümleden sonra omuz silkip tek hareket ile üstümden kalkıp elini uzatmıştı. biraz tuhaf duygu yüklü gözlerimi kısıp ağızımın garip bir şekil almasına izin vererek,
"

Gerçektenmi?" Dedim.
"Tam tanışma fırsatımız olmadı, ben..."
Elimle kapıyı göstererek "Tanışmak isteyen yok çık evimden" demiştim ve bu tepkim beni de şaşırtmıştı ama artık böyle davranmam gerekiyordu.
Hiçbirşey demeden mutfaktan çıkmıştı. Ellerimi tezgahın üzerine koyarak derince bir nefes alıp verdim. Fazla kolay olmuştu...
Kapı sesini duyamayınca merak etmiş içeriye salona geçmiştim. Gayet rahat bir biçimde koltuğa oturup telefonu ile uğraşıyordu. Bu beni daha çok sinirlendirmişti. Yanına yaklaştığım anda konuşmaya başladı.
"Merak etme bende sana meraklı değilim. Ama annen poşetlerini verip evinize getirmemi ve onu beklememi istedi. Senin bu kadar çok soru sorup konuşacağınıda söyleseydi keşke."
Kurduğu en uzun cümlede bile adam gibi bir cevap yoktu. Ama bena asıl kal gelmesini sağlayan şey annen demiş olmasıydı. Annem böyle bir şeyi hayatta yapacak insan değildi. Aramız gayet hatta fazlasıyla iyiydi asıl olay ise bana söylemeden bir çocuğu eve göndermiş olmasıydı.
Donduğumu fark etmiş olacaktı ki
"İyimisin?" Dedi. Baya şaşıttım galiba onu. Sadece ileriyr bakıyor ve beynimden binlerce senaryonun geçmesine izin veriyordum. Bide mantıklı bir şeyler aramaya çalışıyordum.
Beni omuzlarımdan tutarak koltuğa oturtmuştu.
"Bak tuhaf bir başlangıç oldu evet farkındayım. Sonuçta kim tanımadığı bir adamı evine böyle alırki? Bunun da farkındayım. Hatta buna rağmen tepkilerin gayet az ve normal denilebilecek kadar sakin ve normaldi. Neyse. Aslında annen böyle tepki vereceğini de söylemişti. Benim aklım pek almadı. Bir kız nasıl bir şey demez diye. Ama sen iyiydin ya. Ayrıca çok şanslıyım. İyiki annen bana yarıdm etti diyebilriim. Gerçekten çok ama çok iyi bir kadın. Ayrıca güzel de. Sen onun kızı olduğuna eminmisin?"
Gözlerimi pörtletmede sınır tanımıyordu bu çocuk. Tek kaşımı kaldırarak baktım. Bayaaa bi uzun cümle kurmuştu. Ve bende ilginçtirki hiç bir şey söylememiştim. Tekrar ağızımı açmadan koltuktan kalktım ve merdivenlere yöneldim. "Eğer o koltuktan başka bir yere kıpırdadığını anlarsam saçlarını kökünden kopartır beynine ilginç işkenceler yaparım haberin olsun. Ben birazdan geliyorum."
Diyerek hızlıca merdivenleri çıktım.
Umarım birazcıkta olsa gözünü korkutabilmişimdir diye içimden geçirdim. Önce bücürüğümün odasına baktım. Mışıl mışıl uyuyordu, hiç rahatsız etmeden kapısını kapatıp odama geçtim. Bir çırpıda elime gelen herhangi iki parçayı giyinip. Çocuğun yanına gittim.
Kıpırdamış çünkü kıpırdamadan kumandayı alamazdı... neyse bununla daha sonra ilgilenirdim. Telefonumu alıp hemen annemi aradım. İlk çalışta açtı.
"Tatlı kızım nasılmış?"
"Nasıl olması gerekiyorsa öyle annecim, biraz sinirli fazla meraklı ve endişeli."
"Biliyorum bitanem, gelince her şeyi anlatacağım şimdi birazcık işim var hemen halledip geliyorum. Ben gelene kadar üçünüz tatlı tatlı kahvaltı yiyebilirsiniz?"
Derin bir nefes alıp devam edecekti ki benden önce davranıp izin vermedi
"Biliyorum tatlım tanımıyorsun ve en sevmediğin şeydir bu tarz şeyler onu da çok iyi biliyorum ama bu seferlik biraz alttan alsan hiç fena olmaz?"
"Peki tamam annecim. Çabuk gelmeye gayret et lütfen."
"Öpüldün çok baay"
"Bay"
Telefonu kapattım ve arkamda olduğunı hissettim. Telefon konuşmamı dinlemişti...
Hiç bir şey demeden 3 tane tabak çıkarttım çatalları yanına koydum ve salata yapmak için domates çıkarttım. Tost ekmeği kaşar ve çedar peynirini de yanına koydum. Tost yapacaktım çünkü bücürüğüm kahvaltıda çedarlı tost yemeyi çok severdi. Yanımızdaki zürafa nasıl sever bilmediğim için ona da kaşar peyniri çıkartmıştım. Tezgaha bunları dizmeden önce gözüne soka soka tezgahın hepsini silmiştim. Bu konuda titiz olduğumu bilmesi gerekiyordu. Arkam dönük takılırken yavaş yavaş masaya oturmuş sessizce beni seyrediyordu.


Sarışın ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin