bölüm 3

193 9 2
                                    


Ve tabiki sessizlik uzun sürmedi.
"Çok fazla türkçe bilmiyorum. Yani aslında biliyorum ama bazen şu yaptığınız deyim ve mecazlar kafamı çok karıştırıyor. Bide soru sordum demiştin ya ordakilerin bir çoğu nu anlamamıştım."
"Tamam"
Sadece tamam ile yetinmesi gerekiyordu çünkü gerçekten nasıl tepki vereceğimi yada nasıl davranacağımı bilmiyordum. Ben herkese iyi davranırdım. Kolay sinirlenmez bağırmaz veya cevap vermeden geçen giden birisiydim tabii ki duruma göre ruh halim de çok değişik oluyor. Onun haricinde kendimi gayet tuhaf biriyim diye adlandırabilirim.
"Ana dilin ne?"
"Ben isviçreliyim. Birkaç tane dil konuşuruz. Almanca italyanca fransızca."
"Türkçeyi gayet iyi konuşa biliyorsun aslında bu çok güzel bir şey..."
Cümlemi tam bitiremeden bücürüğüm mutfağa bodoslama daldı.
"Gönaydın ablaaaaaa"
Bir çocuk abla derken neden çığlık atarki?
Ah sanırım mutfaktaki yabacı yüzündendi.
"Tost yapıyorsun!!! Yaşasın en sevdiğim"
Gülümsedim. Yabancıya tepki vermemiş olması beni çok şaşıtmıştı.
"bill de burdaymış. Yaşasın. Gelmişsin! Çok güzel bir kahvaltı olcak. aaa..Peki ya annem? Aslında bana gecikeceğini söylemişti." Bu cümleleri söylerken bill dediği insana yaklaşıyordu. Ve inanmıyorum boynuna sarılmıştı?!?!?!
Noooluuyooo bee o benim kardeşim.!!
Hiç yapmadığım kadar şaşkınlık ifadesi yapmıştım bugün. Peyniri kestiğim bıçağı ikisine sallarken sormuştum.
"Siz nasıl... ama... ben bile... bi dakika... aliiiş. Neler oluyor anlatırmısın?
Ayrıca bana bile sarılmadan nasıl ona sarılırsın inanamıyorum..."
Kıskanmıştım. Evet o benim her şeyimdi kardeşim biricik bücürüğüm ali'm alişim ilköğretim 4. Sınıfa gidiyordu ama yaşından fazla büyük olgun olabiliyordu gereğinden fazla zeki ve akıllı olmasının bir hediyesi falan dı galiba. Ama daha yeni tanıdığım herifi ki tam tanımak denmez benden önce sarılıp öpmüştü.
Ben söyleyince dudağını büküp bacaklarıma yapıştı ve konuşmaya başladı.
"Dün annem ile bill eve geldi. Sen kurstaydın. Annem bizi tanıştırdı. Seni de kendisi tanıştırmak istiyordu ama önemli bi işi çıkmıştı ve gitmek zorunda kaldı. bill'i tanıştırmak bana kalmıştı ama sen dün geç gelince tanıştıramadım. Gitmesi gerekiyordu. Ve biliyormusun hemen yan binamızdaki boş..." cümlesini bitiremeden kapı caldı ve duyar duymaz kapıya koştu.

umarım annemdir diye içimden geçirmiştim ki kardeşimin bağırışmaları ve annemin gülüşme seslerini duyunca koşa koşa kapıya gidip annemin boynuna atladım.

"özlediiimm" biraz sarılarak durduktan sonra arkamızdan bill geldi ve bize garip bir bakıs attı. annesinin yanında olmadığından falan diye düşünüp bişey demedim. ama hala ona sıcak bakamıyordum. bir an önce annemin mantıklı bir açıklama yapmasını bekliyordum.

bakışla konuşma yapmayı annemden öğrenmiştim ve iyi yaptığım şeyler arasındaydı. anneme anlatacağın tonla şeyler var. bakışı attıktan sonra bana sadece hafif bir şekilde kafa sallayıp bill e

"demek tanıştınız" diyerek sarıldı. yahu bu cocuğu bi tek ben mi??!?! yada tamam daha fazla sorgulamayacağım.

aklıma tostlar gelince küçük bir çığlık atıp mutfağa koşmuştum.

"tostlaaaaarr" kardeşim buna alışmış olaaktıki hiç takmadı aynı coolluk ile salona geçip televizyonu açtı.

"her zaman tosları yakar... ama nasıl oluyorsa o tostlar çok güzel oluyor."

...

annemin neler olduğunu anlatması kafamı karıştırmıştı. ama daha fazla düşünüp kurcalamak istemediğim şeyler arasına girmişti. tek bildiğim bill in biraz bizimle yaşayacağıydı. ilgilenmem gereken bir çocuk daha olduğınu düşünmüştüm. böyle düşünmemin sebebi içerde kardeşimle güreş tarzı bir şeyler oynuyor olmaları değildi. başka insan hatta büyük bir kişi olması yeni sorumluluklar demekti. kısaca yeni kişi çok iş, sorumluluk, belki özgürlüğün kısıtlanması falan tarzı şeyler.

uzandığım yerden kalktım ve saate baktım. sorumluluklardan kendi geleceğimi etkileyen olana geçmek için hazırlanmam gerekiyordu.

bir kot ve üstüne düz bir tsort giyinip sırt çantamıda alıp merdivenlerden aşağıya indim. salona baktığımda kardeşim her zamanki sülaalem raad oturuşu ile televizyon seyrediyordu.

"alliiiişş. ben kaçıyorum"

"tamaam." onu öptükten sonra kapıya yöneldim. tam ayakabılarımı giyinecekken vaz geçip her zamanki hatırlatmayı yapmadığımı unuttum.

"kapıyı kimseye açmak yok bücürükçüm biliyorsun"

"evaat"

tam kapıyı kapatıcakken bill in karışıma çıkması ile yerimden sıçramıştım. "bende burdayım."

"tamam sakın yanlız başınıza dışarıya çıkmayın kaybolursunuz falan bide sizinle uğraşamam"

"hani beniim hoşçakal öpücüğüm"

tek kaşımı kaldırarak baktım... ahh evet yapabiliyorum...

"pardon?"

"şakaydı. iyi dersler"

ona hiçbir şey demeden kapıyı çekip çıktım. ne zannediyordu bu bir günde gelip çok iyi anlaşacağımı mı?! güzel bir başlangıç olsaydı belki ama... neyse düşünmeyeceğim...

kursa gittiğimde kantinden vazgeçilmez kahvemi alıp sınıfıma geçtim. ingilizceyi seviyordum ve bunu da burdaki kurs ta kesinleştirmiştim.. üniversiteyi kazanmış olmak sadece yetmiyordu buraya gelip te ingilizce ile uğraşmak hoş oluyordu..

burayı seviyordum çünkü burda tamamen kedim olabiliyordum. mesela canım istediğinde yemek yemiyordum. kahve içebiliyordum. burdaki sorumluluğum sadece ingilizceyi öğrenmekti hiçbir şeyi ben yapmıyordum. evet burada bir insanın özgür olabileceği kadar çok özgürdüm.. bu iyi bir şey tamamı!!

sıkıcı ve monoton günlerime yabancı bir çocuğun eklenmiş olması hiçbir etki yapayacağını düşünmüştüm taki beni kardesimle birlikte kursumdan almaya gelene kadar. şimdi ciddi ciddi yabancı bir herif ile mi yaşayacaktım ben ya....

çok zor olacaktı. kardesimin boynuma atlaması sonucu oluşan küçük çaplı denge kaybımda sırtımdan destek veren bill in olmuş olması garip nedenler arasına bodoslama dalmıştı. uzanıp sadece bill in duyabileceği şekilde konuştum.

"çekil şurdan. ne işiniz var burda."

"kardeşin dısarı çıkmayı çok istedi bende en fazla buraya getirebileceğimi düşündüm"

"evimizin çaprazındaki koca markete götüremiyorsun da 40 dakikalık yolu tepip buraya mı getiriyorsun! Ayrıca kursumun burası olduğunu nasıl bilebiliyorsun?!!"

bana anlamamıs gözlerle baktı. anlamadığını söyleyen cümleyi söylemeden boşver deyip onu susturmuştum. türkçeyi iyi bilmeyen birine göre fazla konusuyordu.

ya bir bayan olarak benim çok konusmam gerekiyordu.

"abla bizde seninle derse girsek olmazmı. ben çok merak ediyorum senin öğretmenlerini" kulağıma yaklasıp devam etti "benden çok bill merak ediyor ama söylemememi istedi ama ben yinede söyleyeceğim çünkü buraya gelme suçunu sadece benim üstüme attı."

kocaman bir kahkaha patlattım ve kardesime kocaman sarıldım

"sen bir tanesin... Ve. Bugunluk ders bitti baska zamana"

Sarışın ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin