Bölüm 4

166 11 10
                                    

gözlerimi açtığımda ertesi gün olmuştu bile. dün eve gelirken ve eve geldiğimizde gayet sessiz ve sakin olmaları beni cok korkutmuştu. bunun sonunda beni nelerin beklediğine dair en ufak bi fikrim yoktu. nedeninin yabancı herifi daha tam tanımamış olmam olduğunu tekrarlamak istemiyorum. neyse.

yataktan hızlca kalkıp banyoya geçtim. sıcak bir duşun ardından rahatladığımı hissedip. temiz kıyafetlerimi üzerime geçirdim. vücut yağı, vücut losyonu ve ardından parfüm. güzel kokuyor olmak iyi hissettiriyordu ve kesinlikle özgüven veriyordu. 

banyo ritüellerimi yerine getirdikten sonra masama geçip laptopumu açtım. bildirimler ve maillerimi kontrol ettikten sonra ödevlerimi kontrol ettim. dün hepsini yapmıştım. onun rahatlığı ile masadan kalkıp aşağıya indim. saat daha erkendi bücürüğüm uyuyor, annem işe gitmiş hatta mutfağa bakılacak olursa dün aksam gelmemiş bile, ne hoş. salona geçip televizyonu açtım kanalların hepsine göz gezdirdikten sonra yabancı kanalı açıp sesınıde yükselltim. mutfağa geçip kahvaltı hazırlamaya karar kıldım. hemen masayı hazırlayıp ocağın başına geçtim. omlet yapacaktım.  bücürüğüm ve ben cok severdik. o uyuz şeyin sevip sevmediği umrumda değildi bulduğunu yemek zorundaydı. ayrıca yaptığım yiyecekleri tek yiyen yabancı biriside diyebilirim. çünkü şimdiye kadar hiçbir arkadasıma dahi yemek yapmamıstım. bu herif gerçekten şanslıydı. 

kahvaltıyı ve omletleri tamamen hazırladıktan sonra. kardesimin odasına çıktım sessizce kapıyı açtım ve ıııı... şey... bunu beklemiyordum.

kardesim ve bill sarılmış uyuyorlardı. bu ne samimiyet. tamam kardesime iyi arkadaslık yapıyorsun ama daha dün bir bugün iki bu ne bicim bir seydir.

telefonumdan gayet hareketli bir şarkıyı son ses acıp ikisinin arasına koydum ve kamerayı hazırladım. ikisi de aynı anda kafasını kaldırıp şaşkın gözlerle bana bakıyordu bende gülerek karşılık verdim.

"GÜÜNAYDIN. kahvaltı hazır omletlerinizi soğutmadan hemen aşağıya gelin."

aşağıya inip masaya oturdum. kendi omletimi kesmeyi bitiremeden ku yarışı yapar gibi geldiler ve önce ben geldim hayır ben geldim kavgası yaptılar. bu cocuğun tek pozitif yanı kardeşimle ilgileniyor olmasıydı. bu iyi bir şeydi ama benim için hala tam  bir baş belasıydı.

"oooo canım ablam omlet yapmış" diyerek büyük bir yapmacıklık ile sevinip yanağımdan öptü. normelde ben zorlamadan sarılmazdı bile. evrimleşiyormuydu ne yapyordu.

"bugün benim dışarıda işim var. aliş sen evden çıkmıyorsun. sende kardeşimi bahane edip yanıma gelmiyorsun. anlaşıldımı?"

normalde kesinlikle böyle otoriter veya sert değildim ama tekrar ediyorum böyle olmak zorundayım.ikisinden de ses çıkmayınca tekrar ettim.

"anlaşıldımı dedim?!"

bill anlaşıldı anlamında başını sallamış kardeşimde oflayarak,

"peki abla tamam"

demişti umarım dediklerini yapıp evden çıkmazlar.


kahvaltımı bitirip bulaşığımı makinenin içine koydum. ikisini de göstererek

"siz ikiniz yemeğiniz bitince buz dolabına konulacakları buz dolabına, yıkanacakları da direk lavaboya koysanız da olur etrafı batırmayın evden kesinlikle dısarı cıkmak yok bide kaybolmanız ile uğraşamam"

hızlıca odama çıkıp üstümü giyindim. dar siyah bir kot düz siyah bir tişört ve kırmızı uzun bir hırka. olmuştu galiba diyerek omuzumu silktim üzerime siyah deri ceket alıp ve aynanın karşısına geçip saçlarımı taradım. çantamı alıp aşağıya indim.

"aliş telefonum nerde?"

"en son bizi onunla uyandırmıştın abla"

kardesimin odasına cıkıp yatağının üstüne baktım. bulamayınca bağırdım.

"burda yok hemen telefonumu getirin"

"biiiill... böyle bağırmak ne kadar zor. sana bir isim bulmamız gerek.. ay sanki köpeğe isim buluyormuş gibi" diye düşünüp güldüm. o sırada arkamdan birisinin geldiğini hissedip döndüm.

"saol ablacım" arkamı döndüğümde bana p*ç gülüşü yapan bir adet bill ile karşılaştım.. buna alışmam gerekiyordu..  elimi uzatıp devam ettim

"telefonum?!"  bana tek kaşını kaldırarak cevap verdi. ve suratında söyleyeceği cümleleri düşünür gibi bi surat ifadesi vardı. 

"bir şartla" ona olan ciddiyetimi bozmadan devam ettim. 

"bak sen şuna büyümüşte bana şart koşuyor, bide benim olan telefonu vermek için?"

"günülük hoşçakal öpücüğü isterim"

"yok ya" diyerek yanına yaklaştım.

"çok şey istiyorsunuz beyfendi"

yanından geçip arka cebinden telefonumu aldım. ve devam ettim

"daha hızlı ve zeki olmalısın canım" dedim uzaktan öpücük atıp hızlıca merdivenlerden aşağıya indim. kardeşimin yanına gidip kocaman öptüm.

"bana söz ver dışarıya çıkmayacaksınız. aklım sizde kalmasın"

"ben söz veririm ama gelirken çikolata" deyip 32 ye tamamlanmamış dişleri ile sırıttı.

"aman hemen pazarlık yap zaten." diyerek saçlarını karıştırdım.  devam ettim.

"o merdiven yutmuş olan da çıkmayacak ozaman"

"tamaam" diyerek boynuma atladı. ulan cocuğa zaten her gün düzenli olarak cikolata getiriyoruz hala doymuyor bu ne tür bir çikolata sevdasıdır?!?!

dizimin 4 parmak altına gelen siyah tipini çok beğenerek aldığım klasik harley davidson botlarrmı ayağıma geçirerek sonkez boy aynasından kendime baktım. olmuştu ya.... 

bi anda bill yanıma bir dev edası ile gelip kolunu omuzuma atmış ve beni minicik hissettiren boyu ile moralimi bozmaya çalışıyor ve benimle uğraşıyordu.

önce saçımı bir sağa bir sola attı, sonra hırkamın uzunluğundan yararlanarak onu da bir sağa bir sola salladı sonra arkama geçip direk gözlerimin içine baktı. o ana kadar gözlerinin o kadar belirgin bir yeşil olduuğunu fark etmemiştim. 

"şartımı alamadım"

"alamayacaksında zaten"

bi anda yanımda belirip yanağımdan öptü ve hızlıca kardeşimin yanına salona gitti.


Sarışın ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin