Lanet olası dersten çıkmış bulunmaktaydım. Daha doğrusu, uyuduğum için hocam tarafından müdürün yanına götürüldüm. 1-2 laftan sonra hiçbir şey olmamış gibi suratıma bakabilen hocamın ölmesi için duada bulundum ve kantinin yolunu tutup sıcak bir kahve istedim. Kahvemi aldıktan sonra 2 sıradan ortadaki masaya oturup kahvemi yudumladım. Ben kahvemi yudumlarken beynim de gece duyduğum sesi tekrarlıyordu. Aklımdan çıkaramıyordum. Teneffüste yapmam gereken ilk iş kız yurdundan bir iki kişinin kolundan tutup geçen gece yurtta garip bir şeyler oldu mu diye sormak olacaktı.
20 dakika sonra teneffüs zili çalmıştı. Yerimden doğrulup yarısını içmeyi unuttuğum ve soğumuş olan kahvemi çöpe attım, ardından okul bahçesine doğru ilerleyip gördüğüm herkese gece bir ses duydunuz mu sorusunu sordum. Aldığım cevaplar hiç hoşuma gitmemisti. Kendimi şizofrenler gibi hissediyordum. Bu durum canımı hayli sıkmıştı. Teneffüs bitmeden sınıfa gidip çantamı toparladım ve daha ilk günlerden yok yazılmayı göze alarak yurdun yolunu tuttum. Moralimin bozuk olmasından ve halen üzerimde halsizlik bulunmasından dolayı kendimi yatağa bırakarak uykunun kollarına atıldım.
*********************
Kalktığımda saat 5 olmuştu. Biraz yatakta oyalandıktan sonra yerimden kalktım. Odada kimselerin olmaması kasabaya indiklerinin işaretiydi. Telefonuma elimi attığım gibi arkadaşımı aradım. Doğru tahmindi, kasabaya alışveriş yapmak için inmiş lerdi. Paramı kapar kapmaz direktmen kasabanın yolunu tuttum. Kampüsten çıktıktan hemen sonra ilerideki hastaneden gelmeye başlayan sesler canımı sıkmaya yetmişti. Sanki içeride katliam var gibiydi. Ellerimle kulaklarımı tıkayıp adımlarımı hızlandırmaya başladım. Taaki sesler kesilene kadar.
*************************
Uzun yolun ardından kasabaya inmiştim. Akşam yemeğini kaçırmış olmam umrumda değildi. Arkadaşlarımla buluşup bir markete daldık. Az olan paramın son kuruşlarını harcıyordum. Biraz gezip oyalandıktan sonra tekrardan yola koyulduk. Kışın yaklaşmasıyla beraber havalarda erken kararmaya başlamıştı. Ama bu gece korkmak yoktu çünkü tamı tamına 10 kişiydik.
Ne köpek kılığına giren taş ve çalılar ne de park halinde içki içen arabalar ırgalamıyordu beni. Hızlıca yurda doğru yürüdük.